Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Ayıdan post Rusya’dan dost olmaz

Ayıdan post Rusya’dan dost olmaz

russian-bear

Atasözleri; insanların geçmişte yaşadıkları acı ve tatlı tecrübelerden ders alarak söylenen, gelecek zamanlara ışık tutan ve tarih bilincimizi tazeleyen bilgelikler yüklü özlü sözlerdir.

Bu sözler; nice kaynaklardan doğan, nice dağlardan, vadilerden geçerek köpük köpük süzülen, asırlardır insanlığın gönül, kalp ve düşünce çağlayanlarından dökülen, kıvrım kıvrım aka aka zamanın rahminde olgunlaşan ve zamana şahitlik eden, tecrübeler nehrinin güngörmüş bir ırmağı olarak susuzlara ve çöllere hayat verici, usul ve yol bilmeyenlere rehberlik edici ve yol gösterici sözlerdir.

Atasözlerinin doğdu bir yer vardır ama, onun bir vatanı yoktur. Çin’ de söylenen bir atasözü Türkiyede de, Türkiye’de söylenen bir söz başka bir ülkede de aynen geçerli ve o ülkenin öz malı gibidir.

Tatarlar ve Osmanlılar ile Rusya arasında meydana gelen sayısız savaşlardan sonra söylenen bir atasözü bu gün de aynen ilkgün söylendiği gibi tazeliğini ve güncelliğini korumakta, Rusların dünkü ve bugünkü karakterini ve karaktersizliğini, güvenilebileceğini ve güvenilemeyeceğini ortaya koymaktadır.

Milletlerin gerçek karakterleri en güçlü ve zayıf oldukları zamanlarda ortaya çıkar. Savaşlar ise, millet karakterlerin en belirginleştiği zamanlardır.

Kudüs yolu üzerindeki dindaşlarının evlerini, şehirlerini yağmalayan, kadınlarına ve kızlarına tecavüz eden, yaşlı ve çocuklarını öldüren, tüm hayvan ve canlılarına zarar veren bir Haçlı ordusu ile, Balkanlarda savaşa giderken geçmiş oldukları yabancı bir ülkede yol üzerindeki bağdan aldığı bir salkım üzümün karşılığı olan parayı asmanın dalına asan bir Osmanlı askerinin karakteri bir değildir. İki farklı davranışta o milletin ruhuna işler. Sonra dudaklarından bir atasözü olarak dökülür ve mal olur tarihe; ‘’Tepemizde Bizan’sın Haç’ını görmektense Türk kavuğunu görmek daha iyidir’’  diye.

Savaş dönemlerinde; Ruslar Türkleri yendiklerinde büyük zulümler ve işkenceler yaparak toplu soy kırım, katliam ve istilalara başvurmuşlar, karakterlerinin gereği olan acımasız davranışlarla tanınmışlardır.

Barış dönemlerinde ise; komşularının en zayıf ve savunmasız olduklarında onlara saldırmışlar güvenilir olmadıklarını her fırsatta göstermişlerdir. Sovyetler döneminde Macar, Çek, Polanya ve Ortaasya ülkeleriyle Afganistanın işgali gibi.Kırımın istilası ve Doğu Ukrayna’nın işgali gibi.

Rusların bu karaktersizlikleri gerek Tatar orduları ile kendi aralarında çıkan savaşlarda, gerekse Osmanlı Rus ilişkilerinde ve savaşlarında defalarca görülmüş ve yaşanmıştır. Bu yüzden milletimizin bilincinde ve tarih şuurunda Rusların yeri Atasözünde de olduğu gibi kendisine güven duyulmayan vahşi bir Ayı olarak sembolize edilir.

Kırım’ı tekrar topraklarına ilhak eden Rusya bugün Suriye’de Esed ve İran’ın safında sıcak savaşa girmesi ne sürpriz, ne de şaşırtıcıdır. Rusya bundan sonra da kendi karakterine uygun olanı yapacak. Türkiye ile olan ekonomik ilişkileri onu stratejik hedeflerinden geri döndürmeyecektir.

Rusya’nın soğuk savaş dönemindeki gibi süper güç refleksiyle hareket etmesi ona kısa zamanda kazandırabilir. Ama uzun zamanda aynen Afganistanda olduğu gibi kaybeden Rusya olacaktır. Afganistan işgali Sovyetlerin yıkılmasına vesile oldu.Belki Suriye macerası Rusya’nın dağılmasına bile sebep olabilir.

Hz. Süleyman ordusuyla birlikte bir şehrin içinden geçerken orada bulunan bir Anne köpek yavrularına; ‘’ Ordu yanımızdan geçerken sakın terbiyesizlik yapıp da onlara havlayayım falan demeyin’’ der. Fakat ordu yanlarından geçerken dayanamayıp yavruları değil, kendisi havlamaya başlar. Durumu gören Hz. Süleyman anne köpeğe döner ve sorar ; ‘’ Yavrularına yasakladığın kötü şeyi neden kendin yaptın’’ der. Anne köpeğin cevabı ilginçtir;’’ Biz köpeğiz. Bizim karakterimiz bu. Köpeklik işte efendim’’ der.

Her milletin bir insan gibi; bir ruhu, bir bedeni ve bir de karakteri vardır. Şimdilerde İran ile birlikte Esed’in yanında savaşması da onun karakterinin bir eseri ve gereği olsa gerek.

Arif Altunbaş – Haber 7   den alıntı.

 

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Arif Altunbaş Türkiye gibi kendi kimliği, benliği, medeniyeti ve kültüründen koparılmak istenen ülkelerde, “aydın” kavramı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir