Arif Altunbaş
Esed diktatörünün Suriye’de kendi halkına karşı başlattığı kanlı savaşı, Esed kaçıncaya dek sadece Suriye’nin ve Suriyelilerin problemi değil, Türkiye’ nin de dış ve iç sorunu haline gelmişti.
2 Şubat 1982 Hama katliamından bu yana İran rejimi apaçık katil Esad rejimi yanında yer aldı. Her ortam ve platformda da bu diktatörleri ve eli kanlı Esed’ i savundu. Onun ayakta kalması için mücadele etti.
1980 de diktatör şahı deviren İran halkı, diktatör Esed’ i destekleyen İran İslam Cumhuriyeti (!) rejiminin sayısız çelişki ve paradokslarıyla yüzleşti. Devrim sırasında İran Halkını ve devrimini destekleyen dünya Müslümanları devrim sonrası Tahranın mezhepçi anlayışımı, çifte standartlı politikalarını şaşkınlık, derin bir iç burukluğu ve ibretle izledi.
Rusya, ABD, Fransa, Çin ve İngiltere gibi BM’ nin veto hakkına sahip küresel patronları da bu ceberut rejimi sahiplendiler. Siyonist İsrail ve onun etrafındaki ürkek, korkak ve batıya bağlı ve bağımlı gasıp Arap rejimleri de bu terör ve zulüm devletinin işlediği cinayetleri görmezlikten geldi.
Emperyalist güçler ve onların uşakları Suriye halkının Esed canavarı tarafından sistematik olarak katledilmesini hiçbir zaman dert edinmedi. Onların asıl meselesi kendi emperyalist çıkarları için Suriye’yi nasıl ve ne şekilde sömürmeleri ve sömürü aracı olarak kullanmaktı. Asıl hedef, Suriye’nin özgür ve bağımsız bir devlet olup Siyonist İsrail rejimine ve emperyalistlerin çıkarlarına tehdit oluşturma potansiyeli idi. Kukla Esed ve rejimi bunun için hep ayakta kalması gerekiyordu. Ve de, öyle oldu.
Bu yüzden İsrail, ABD, AB ve Rusya Esed’ in iktidardan düşmesini hiçbir zaman istemediler. Onun Rusya’ya kaçtığı son güne kadar yanında durdular. Ve hala bu diktatörün yanındalar. Zalim bir diktatörü deviren mazlum Suriye halkının yanında olma şerefi onlara nasip olmadı. İran’ın bu oyundaki hesabı mezhebi hedefler ve kendi stratejik çıkarları için Akdeniz’e açılmaktı. Bu yüzden ABD ve İsrail’ in kurguladığı satranç oyununda İran rejimi hep Şah’ın (Diktatörün) yanında yer aldı.
Afganistan’da, Somali’de, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de ve dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi baskı zulüm ve işgale uğrayan milletlerin emperyalistlerce sömürülmesi batılıların gözünde normaldi ve olması gerekendi.
Sömürgeciler ile piyonlarının en çok korktukları şey, ALLAHU EKBER diye ayağa kalkıp yardan ve serden geçerek KIYAM eden Müslümanların şer güçlerin sömürü hortumları ve yollarını keseceklerini herkes biliyordu.
Emperyalist güçlerin Ortadoğu’da oynadıkları oyunlar, döktükleri kanlar, yaptıkları zulüm ve işkenceler çıkar ve menfaatlerini kaybetmemek için kurgulanıyor, planlanıyor, Esed gibi piyonlar tarafından devreye uygulanıyordu.
Emperyalist batı devletleri işgal ettikleri ülkeleri özgürlüğe çağırırken, bağımsızlığa davet ederken kendilerine köle ve bağlı olmaya davet ettikler. 100 yıl sonra nihayet köleler uyandı ve durumu fark ettiler. Bunların Esed rejimi gibi batı patentli rejimleri destekleme ve korumalarının altında da hep münafıkça hesaplar vardı.
Firavun soylu tiranlar emperyalistlerin o veya bu şekilde taşeronluğunu yaptıkları sürece ayakta kalmayı garantilediler. Ne zaman onların ellerindeki güç el ve yer değiştirmeye başladıysa, o vakit diktatörler tek kurtuluşu ülkelerini terk edip kaçmakta buldular.
Şimdi, Suriye’ deki devrimci hareketleri ve halkı bekleyen en mühim imtihan, devrim öncesi Esed’ le birlikte olan İran, Rusya, ABD ve onların oradan buradan devşirdikleri derme çatma çapulcu paralı askerleri vasıtasıyla Suriye içinde ve dışında çıkaracakları fitneler ve kışkırtmalar karşısında aklıselim davranmaları, planlı programlı hareket etmeleri, adil bir anayasa ve düzen kurarak sürekli uyanık ve tetikte olmalarıdır.
Suriye’ de devrimin taşları yerli yerine oturuncaya kadar her fert ve grup her türlü provokasyona hazır olmalıdır. Şah ne kadar devrilirse devrilsin, aptal ve ahmak piyonlar kendilerini intihar komandosu zannetmeye devam ederler. Amerika’ nın YPG ve türevleri, İran’ın Suriye’ deki lejyonerleri gibi.
Kaybedenler bundan sonra, fitne pazarında terör alıp-satan münafık bezirgânlar gibi boş durmayacaklar. Şah mat olunca, piyonları bekleyen son telef olup yok olmaktır..
Arif Altunbaş, Haber 7‘ den alıntı.