Günlük yaşantımızda millet kelimesi; memur milleti, esnaf milleti ve Türk- Kürt- Arap milleti gibi bir kesimi, mesleği, gurubu, toplumu ifade eder. Cumhur ise; adı geçen toplumların hepsini ve daha fazlasını içine alan bir bütünlüğün genel anlamını kuşatan bir kavramdır. Cumhurun belirlediği, seçtiği, onayladığı ve kendine benzeyen sisteme o ülkenin cumhuriyeti denir.
Cumhurun dinine, tarih ve kültürüne, örf ve geleneğine, ruh dünyası ve DNA’ sına uymayan, onunla uyuşmayan bir düzen ve sistemin adına cumhuriyet dense bile o suni, hormonlu bir cumhuriyettir. Cumhurdan kopuk bir cumhuriyet gerçek bir cumhuriyet değildir.
Siyaseti ve duruşuyla sırtına cumhura kıblesini batıya dönmüş, batıcılığı esas, ana eksen gidilecek yol ve sistem olarak benimsemiş, batıyla karılmış ve kavrulmuş, ondan kopamaz ve yaşayamaz hale gelmiş tepeden inme türedi bir cumhuriyet anlayışı sömürge tipi bir cumhuriyettir.
Hıristiyan blok ve sistemine yamanmış, dünya görüşü ve her şeyi ile kendi halkını değil de yabancıları taklit eden, bir avuç mutlu azınlığı memnun ve mutlu eden batı emperyalizmi ve sömürü düzenine bağlı siyasi bir anlayış ve dünya görüşü Müslüman bir milletin Cumhuriyeti olamaz.
Böyle bir siyaset, devlet ve millet anlayışı batıya mecbur ve mahkûm, ona bağlı ve tutuklu kör, şaşı ve sakat bir devlet anlayışı olarak batının menfaat ve çıkarlarını korumak ve kollamaktan başka bir siyasi, ekonomik, diplomatik, kültürel bir yol izleyemez.
O ülkede batılılar bir şeyin olmasını istiyorlar ise, o mutlaka Cumhurun özgür iradesine rağmen olur veya oldurulur. O ülkenin veya kölelerin menfaat ve çıkarları değil güçlülerin veya patronlarını istek ve arzuları yerine getirilir. Tabii ki cumhur ve cumhuriyet, halk ve halkçılık adına.
Batı emperyalizminin kontrol ve güdümündeki sistem ve düzen böyle işlemiş ve işletilmiştir şimdiye kadar. Cumhur ve Cumhuriyet sadece konu mankeni olarak kullanılmış, kutsanmış ve oynanan oyun batılıların kendi demokrasi anlayışına göre sahneye konmuştur. Oyunu yazan ve oynatan kuklacılar, oynayan o ülkenin kuklaları, seyreden veya seyretmek zorunda kalanlar ise milletin kendisi olan Cumhurdur.
Türkiye’nin modernleşmesi, teknolojik ve bilimsel olarak ilerlemesi, sanayi ve ekonomik alanlarda kendi ayakları üzerinde durup, rakipleriyle yarış yapması, hatta onlara rakip olması, dünya pazarlarında hak ettiği seviyeye ulaşması hep bu sahte cumhuriyetçi mankurtlar tarafından önlenmiştir
Sömürge tipi demokrasiyi ve sahte cumhuriyeti temsil eden bu kokuşmuş çürümüş halkçı anlayış bugün, millete rağmen millete karşı halkçılık kamuflajı altında milli, yerli, tarihi ve dini değerlerimizi yok saydıklarından dolayı iki yakaları bir yere gelememektedir.
Batıyı satılmış ve emperyalistlerce kurulmuş ve ayarlanmış kafaları temsil eden bir taraf ve zihniyet ülkemizde emperyalizmin taşeronluğun yapmaktadır.
İslam ve Müslüman düşmanı bu gayri milli ve yerli bu cephenin eteğinin altında birkaç belediye başkanlığı ve milletvekilliği kapma ihtirasıyla piyasada rol yapan, racon kesen bu muhterislerin durumu Abdulhamithan’ı Ermeni, Rum, Yahudi, Sebataist ve dönmelerle birlikte tahtan indiren, koskoca imparatorluğu 11 yılda batırıp çökerten ittihatçı ahmaklardan farksızdır.
Bu harekete gönül veren ve destekleyen vatandaşlar, bu yozlaşmış ve yabancılaşmışlara sahip çıkanlar büyük bir dalalet, hıyanet ve ihanet hareketinin ortağı olduklarını acaba ne zaman fark edeceklere.
Osmanlının son dönemini gerçek tarihçilerden dinleyen veya onların kitaplarından okuyanlar dış güçler ile birlikte hareket eden yerli münafıkların devletimize ve milletimize yaptığı ihanet ve düşmanlığın devleti çökertecek ve milleti esir edecek alçaklığa ve ihanete vardığını göreceklerdir.
Dün, İttihat ve Terakki cephesi adına Abdulhamithan’ı tahtan indiren Yahudi; Emenuel Karasu, Ermeni; Aram efendi, dönme; Esat Toptani yerli münafık; Arif Hikmet Paşa ve arkalarındaki bir sürü devşirmelerin yerine bugünde onların izini takip eden çağdaş temsilcileri olan ittifaklar ve ihanet ocakları, fitnenin çocukları var. Bunlar, bundan sonra da var olacaklar.
İttihat ve Terakkinin çizgisinde hareket eden ve Amerika ve müttefiklerinin etekleri ve masalarının altına gizlenen çeyrek porsiyonluk teferruat partiler karanlık tarihin tekrar etmesi için ellerinden ne geliyorsa yapmaktan geri durmadıkları milletimizin malumudur.
Bunlar hep birlikte Abdulhamid’i suçlayan, kötüleyenler ve ona diktatör diyen hainler, çetesi gibi Tayyip Erdoğan’ı baştan indirip batılıların istediği şekilde cezalandırmak ve Türkiye’yi yeniden batılı emperyalizme kul köle ve teslim etmek isteyen mankurtlardır.
Aslında cezalandırılmak istenen sadece Tayyip Erdoğan değil, milletimizi batılı haçlı ittifakının baskı ve esaretinden kurtarmak, kendi kimlik ve benliğine kavuşturmak isteyen Cumhur ittifakının bileşenleri olan ‘’söz konusu olan vatan ve milletse gerisi teferruattır’’ diyen tüm Türkiyeli vefakâr, cefakâr, samimi yiğit Müslümanlardır.
Arif Altunbaş, Haber 7