SURİYEYİ ANLAMAK
Suriye… Bizim gönül coğrafyamız. Bin yıldır acımızı, sevinçlerimizi, dertlerimizi, hüzünlerimizi paylaştığımız komşumuz. Bugün bizim burada yapılanları anlayamamamızın nedeni burada kurulan ulus devletlerin kuruluş nedenlerini ve biçimlerini bilmememizdir. Bunu biraz idrak edebilmek niyetiyle yüz yıl öncesine gidelim ve Fransa ile yapılan Ankara anlaşmasına (1921) göz atalım.
Bir Ankara Anlaşmamız var Fransa ile. Zaten önceden Suriye ve Lübnan’ı vermiştik o dönemde. Fransızlar burada iki devlet kurdular, Suriye ve Lübnan’da. Fransızlar burada yönetim olarak bir hakimiyet sağlamak için altı tane devlet kurdular. Halep’te ayrı bir devlet kurdular, Şam’da ayrı bir devlet kurdular, Dürzilere ayrı bir devlet kurdular, bugünkü Nusayri yönetimine ayrı bir devlet kurdular, İskenderun’da ayrı bir devlet kurdular. ( Böl parçala öyle yönet yani ) Ermeni’ye, Süryani’ye, Maruni’ye, Nusayri’ye, Keldani’ye girişimlerde bulundu. Fakat yine burada bir hakimiyet sağlayamadı ve bu sefer Ankara’nın kapısını çaldılar. Ben bunlarla baş edemiyorum bize yardım et dediler adeta.
Biz o günün Suriyesine baktığımızda hiçbir Suriye aydınının bizden ayrılma düşüncesi yoktu. Bunların hepsi Osmanlı vatandaşıydı. Biz onlarla ayrı bir devlet olacaktık. Fakat bize Fransızlar tarafından denildi ki: Siz bize Suriye konusunda destek çıkın biz de Yunanlılarla olan mücadelenizde size yardımcı olalım. Ankara Anlaşması budur. Bu anlaşma olunca bütün Suriye ayağa kalktı. Mustafa Kemal’e birçok mesajlar gönderildi, biz burada Fransızlarla mücadele ediyoruz, onları buradan kovacağız diye. Nitekim Sakarya Savaşı’nda ordumuzun içinde Suriyeli olanlar da vardı. Beyrut’ta binlerce altın toplandı bize gönderildi. Aslında Sakarya Savaşı kazanılmıştı bu para niye gönderildi diye de sormak lazım! Savaşı kazandıktan sonra tekrar Suriye’ye dönme ümidiyle bu altınlar gönderildi. Artık çok geçti Suriye elimizden kayıp gitmişti.
Suriye’nin bu durumunu göz önüne aldığımızda, şimdi günümüzde de aynı mesele. Yeni dünya düzeni projesini tekrar hayata geçirmeye çalışıyorlar. Yani yüzyıllarını dolduran devletler projeye dahil ediliyorlar, arta kalanlar başına gelecekleri zamanı bekliyorlar. Bu devletlerin buradaki amaçları bellidir. Tıpkı Osmanlıyı tasfiye ederken gösterdikleri sözde mücadelelerini tekrar hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Emperyalist devletlerin buradaki mücadelesi günümüzde de enerji yataklarına hakim olmaktır. Bunun için sürekli buralarda gelip kol geziyorlar. Kendileri gelip de yapmıyorlar IŞİD gibi YPG gibi PYD gibi terörist grupları kullanarak buradaki müdahelelerini meşru hale getiriyorlar. Aynı şey kürtler için de geçerli. Eğer buraları paylaştıkları zaman bir kürt devleti kurduracak olsalardı kurdururlardı. Bilerek kurdurmadılar çünkü bugün üzerinden oynanacak oyuncakları olmazdı.
Biz kürtlerle yüzyıllardır beraber yaşamış bir toplumuz, birbirimize gık dememişiz. Neden birbirimize yan gözle bakalım ki. Bunun kimseye faydası yok. Ayrı bir devlet kurma hülyaları olsalardı gider ayrılırlardı. Neden ayrılmadılar şimdiye kadar! Çünkü kültürel, dini, ekonomik, siyasi olarak biz bu toprakların insanlarıyız. Osmanlı da bu böyleydi, bunlar kürttü evet ama hiçbir kürt ben kürdüm demiyordu ben Osmanlıyım diyordu. Suriye de böyle, bin yıllık gönül coğrafyasında ilişkilerimiz var, sınır komşumuz ve de Türkmen kardeşlerimiz var orada. Oraya karışmak en büyük hakkımız, görevimizdir. Bırakın onlar bütün şer amaçlarını ortaya koysunlar.
Tek hüküm vardır o da Cenabı Allah’ın hükmüdür. Biz oradan kardeşlerimize kapılarımızı açmaya devam ettikçe, Nasıl Peygamber Efendimiz (sav) arkasında Mekke’den Medine’ye göç eden kardeşlerimize muhacir diyorsak bunlar da aynıdır. Çünkü evlerini, barkını bırakıp buraya geliyorlar. Ellerinde hiçbir şeyleri yok. Komşuluk görevi ekmeğimizi onlarla paylaşmayı gerektirir. Biz paylaştıkça Allah da bize verir. Allah bu zor günlerimizde yanımızdadır elbette. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin, devletimizi ve milletimizi her türlü kötülüklerden korusun inşallah.
İbrahim YAVUZ