Kaldığımız yerden devam edelim. Bu arada şunu da belirtmeden geçmeyelim: İki gün önce Türkiye’nin ev sahipliğinde toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İTT) aldığı ortak karar ile Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak tanıdıklarını ilan etti. Burada karar vericiler sadece Yahudiler değillerdir, bu topraklar İsrail’in de değildir. 1948’den bu yana soykırıma! (soykırıma uğrayanların büyük çoğunluğu çingeneler ve Polonyalılardı) uğradılar bahanesi ile İsrail’e doldurulan, sonradan monte edilen bir devlet! orada söz sahibi olamaz zannımca. Doğu Kudüs kararı bu anlamda büyük bir adımdır. Trump, kararını hangi nedenlerle alırsa alsın bunun karşısında durulamazdı. Buradan sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, BATI karşısında gösterdiği bu yüksek ses için minnettarlığımı sunuyorum. Tüm İslam ülkeleri bu noktadan sonra tek ses olmalı. İnşallah bu karar hayırlara vesile olsun…
Devam… BENİ KAYNUKA SAVAŞINA gelmiştik. Yahudiler kalelerine kapanmışlardı. Kendilerini müdafaa ediyorlardı. Dışarıdan da yardım bekliyorlardı kendilerince. Müslümanlar, yardım gelebilecek kanalları kapatmışlardı. Kaleye en ufak bir yardımın önünü kesmek için. Beni Kaynuka Yahudileri bekledikleri yardımı alamayınca dara düşmüştü. En sonunda da teslim olmaya, Hz. Peygamber’in (sav) vereceği cezaya boyun eğmek zorunda kaldılar.
O zamanlarda teslim olanlar öldürüyorlardı. Beni Kaynuka Yahudileri ise Hazreç Kabilesi’nin koruması altında bulunmaktaydı. Münafık, Abdullah b. Übeyy Hazreç kabilesindendi. Hz. Peygamber’den (sav) yedi yüz kişiden oluşan Yahudilerin affını istedi. Böylelikle Yahudilerin hayatı kurtulmuş oluyordu. Medine’den çıkarıldılar, Suriye’ye sürüldüler.
Ele geçen ganimetin beşte biri hazineye kaldı, geri kalan da gazilere dağıtıldı. Ele geçirilen topraklar da toprağı olmayan Müslümanlara verildi. Bu olaydan sonra Hz. Peygamber (sav) Yahudi katibi kullanmadı. Zeyd b. Sabit’i katip olarak aldı. Suriye, Mısır ve Irak’ın resmi dili Aramice’yi öğrenmesini istedi.
Bu olay ile Medine’deki vatandaşlık sözleşmesini ilk bozan Beni Kaynuka kabilesi olmuştu. Tabi Medine’den sürülen ilk kabile de.
Bu olay Müslümanlar ile Yahudiler arasında ilk de olsa son olmadı. Bugün hala Yahudilerin Müslüman toprakları üzerinde emelleri devam etmekte. 1948’den bu yana İsrail denen terör devletinin masum Filistin halkına yapmadığı işkence kalmadı. Şimdi de Trump denen zevat, İsrail’i kendi emelleri için kullanmakta. Buna en güzel cevap İİT’den geldi.
Öyle değil miydi gerçekten? Bir yeri vatan edinmek bu kadar kolay mı oluyordu. Daha oradaki varlığı 70 yıl olan devlet! kaç asırdır bu topraklarda yaşayan halka mı değişilecekti? Bu olamazdı. Vatan idealinin, devlet normlarının kanunlarına aykırıydı bu. Elbette ki Filistin’i, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı yani ilk kıblemizi korurdu yaradan. Ama bunu biz Müslümanlardan bekliyordu…
KUDÜS, BİZİM İLK KIBLEMİZ, KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR. ONA SAHİP ÇIKMAK DEVLET FELSEFEMİZ OLMALIDIR. İlk adım atıldı, devamı muhakkak suretle gelmeli…
Selam ve dua ile…
İBRAHİM YAVUZ