Tarihimizin köklerinin tanıtılması adına şimdiye kadar yapılmış olan çalışmaların en iyilerinden biriyle bizleri buluşturduğu için TRT’ye teşekkür etmemiz gerekir. Diriliş Ertuğrul Osmanlı Devleti’nin, Kayı Boyu’nun Anadolu’da tutunabilme, buraları yurt kılma mücadelesinin çok güzel bir şekilde anlatıldığı dizi olmuştur. Anlı şanlı tarihçilerimizin her türlü aşağılamalarına rağmen milletimiz adeta ağzının tadıyla tarihini, kültürünü, atalarını ve verdikleri mücadeleyi heyacanla izlemektedir. Aylar önce “Bizi Sinema ile Vurdular” başlıklı bir yazı yazmıştım. Yönetmenlerimizden bir tanesi bir itirafta bulundu. “Bilerek ya da bilmeyerek tarihimize ihanet ettik.” dedi. Yıllar sonra ilk defa her konuda hassasiyet gösterildiği belli olan bir film ile buluştuk. Adeta bir sinema platformu kurulmuş gibi.
Bir milletin top yekûn dirilişine şahit oluyoruz. Ya hep birlikte yok olunacak ya da hep birlikte var olunacak bir tarih kesitine şahit oluyoruz. O günlerde olduğu gibi bu günlerde de ne zaman kendi başımıza kalsak, diriliş emareleri göstermeye başlasak mutlaka birileri başımıza bir şeyleri musallat edecektir. Geçmişte böyle olduğu gibi bu bugün de böyledir. Terör örgütleriyle, din kisveli terör örgütleriyle, çevremizde yaşatılanlar'la bir şekilde belalar başımızdan eksik olmuyor. Çünkü bu coğrafyadaki varlığımız geçmişte kimleri rahatsız ettiyse bugün de onların varislerini rahatsız etmektedir. 1048 Pasinler Savaşın da biz geliyoruz demiştik. 1071 Malazgirt Zaferin de biz geldik demiştik. 1176 Miryakefelon Zaferin de biz geldik ve gitmiyoruz demiştik. İşte o gün bugündür bu topraklarda huzur verilmeyecektir denilen bir milletiz. Dışarıdan uğraştılar, olmadı. İçeriden uğraştılar olmadı. Vaz mı geçtiler? Hayır elbette vazgeçmediler. Ve bu işin peşini bırakmadılar. Onlar bırakmadılar diye biz vaz mı geçtik? Elbette hayır. Biz de vaz geçmedik. Onlar neye yemin ettiyseler, biz de karşı yönde yemin ettik ve bu aziz toprakları onların oyuncağı haline getirenlere, getirmek isteyen içeriden ve dışarıdan hainlere asla fırsat vermedik, vermeyeceğiz. Bu milletin tarihi aynı zamanda başa gelen belaların bertaraf edildiği bir tarihtir. Kim bu topraklar üzerine oyun oynamış da istediğini tam olarak alabilmiştir? Asla, bu millet hiçbir zaman buna fırsat vermemiştir ve vermeyecektir.
İngiliz tarihçi Arnold Joseph Toynbee Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti için “Osmanlı durduruldu, dev uyutuldu. Dev uyanırsa, kise durduramaz!” demişti. Elin gâvuru uyanırsak bir daha uyutulamayacağımızı anlamıştı. İşte bu millet yüz yıldır üzerine atılmış olan ölü toprağını silkelemekle meşguldür. Bu çektiğimiz sıkıntılar birilerinin hala üzerimize ölü toprağı atmak istemesidir. Dışarıdaki düşmanlarımızın bunu yapıyor olması anlaşılır birşeydir. Zira yüz yıldır uyutulan bu dev uyanırsa, ümmet hinterlandımızda istedikleri gibi at oynatamayacaklarını biliyorlar. Onların gayretlerini anlamak mümkündür de içimizdeki hainleri, devşirmeleri anlamak mümkün değildir. Kimin çocuklarısınız, kime ve neden hizmet etmektesiniz? Tabi biz onları da atalarını da tanıyoruz, biliyoruz. Kavganın bugünün kavgası olmadığını da biliyoruz.
Bize tarihimizden, kültürümüzden, medeniyetimizden, köklerimizden, inancımızdan bahsedenler şimdilerde neredesiniz? Neden sesiniz çıkmıyor? Dün yaktırdığınız ampülleri neden karartmak istiyorsunuz. İçinizde kopan fırtınaları kime, nasıl anlatacaksınız? Bu ümmetin yeniden dirilişinin sembol isimlerinden olan Erdoğan’ın Davos dönüşünde bizleri Atatürk Havaalanı’na çağıranlar şimdelerde neye çağırıyorsunuz? Bizim olduğumuz yerde olmayanların oldukları yerde bizim ne işimiz var? Kimse mazeret ileri sürmesin. Mazeret göbeğe benzer ve hiç bir işe yaramaz.
Dirilişin ayak seslerine ses vermeyenlerin seslerine ses verilmeyecektir.
Ömer Naci Yılmaz