28 Haziran tarihi, geçmiş tarihimiz açısından oldukça manidardır. Bunlar hep mi tesadüftür bilinmez. Fakat bilinen bir hakikat var. Ey Türk Milleti! Sana bu topraklarda huzur vermeyeceğiz, rahat yüzü göstermeyeceğiz. Huzurun ve refahın arifesini gösterir, bayramı burnundan getiririz. Yaşadıklarımız tam da budur.
Anadolu’ya yerleşmemizi, yurt edinmemizi sindiremeyen Haçlılar, Osmanlıya en büyük darbeyi vurmayı planladıkları I. Kosova Savaşı’nda, 28 Haziran 1389’da Padişahımız I. Murat’ı şehit etmişlerdi. 28 Haziran 1914’te I. Dünya Savaşı’nın kıvılcımını tutuşturan hadise de bizim başımıza bela olmuştu. Haçlılar büyük bir perişanlık yaşamalarına rağmen Osmanlı padişahını öldürmüş olmaları Müslümanları Anadolu’dan atma iştahlarını olabildiğince kabartmıştı. O günden sonra onlar dışarıdan, içimizden devşirdikleri hainler içerden milletimizin Büyük Anadolu/Küçük Asya hayaline darbe vurmaya devam ettiler. Bunu yaparken hiç de zorlanmadılar, adam bulma noktasında iç zorlanmadılar. Kiminin kanı bizden oldu, kiminin dini bizden oldu, sonuçta bu ihale hep bizden birilerine kaldı. Yeni Türk Devleti’nin tarihinin en büyük patlamalı terör olayları ise çoğunlukla son on yıl içerisinde meydana geldi. Yaşadıklarımız adi birer terör olayı olmaktan çıktı, uluslar arası güçlerin uyanan, dirilen Anadolu ruhunu yatağında, kaynağında boğma girişimleriydi. Sen mi büyüyeceksin, al sana terör freni. Sen mi teknolojik olarak dünyaya kafa tutacaksın, al sana Aselsan intiharları. Sen mi Ortadoğu’da güç olacaksın al sana Deaş terörü. Sen mi İsrail ve Rusya ile yeni bir döneme gireceksin al sana terör freni. Sen mi Avrupa Birliği’ne kafa tutacaksın, sen mi İstanbul’u dünya devi yapacaksın al sana İstanbul operasyonu. Büyüyen, güçlenen bir Türkiye, huzuru, refahı ve kalkınmayı başlatmış bir Türkiye! Hiç kusura bakma. O kadar da uzun boylu değil, buna müsaade etmemizi bekleme. Ne edip eder, seni durdurmasını biliriz. Hele bak sen, Rusya ile yakınlaşacaksın öyle mi? Ya sen Menderes’in akıbetini ne de çok tez unuttun. O da senin gibi Rusya ile yakınlaşmıştı da bedelini hayatıyla ödemişti. O gün Menderes ve arkadaşlarından kurtulmak kolay olmuştu. Bizim çocuklara darbe yap deyince hemen harekete geçiyorlardı. Bu gün bu biraz zor oldu, darbe yaptıracak asker bulamıyoruz. Boş duracak, sizi rahat bırakacak halimiz yok ya, biz de diğer argümanları devreye sokarız. Huzurunuzu bozar, hızınızı keseriz. Demek istedikleri buydu.
Yapılacak olan nedir? Onlar ne yaparsa yapsın, ne derse desin. Bu konuda büyük Türkiye idealine sahip herkesle “ÖNCE VATAN” ruhunu önceleyeceğiz. Her kim bu ruhu huzursuz etmek istiyorsa, bu toprakları bize dar etmek istiyorsa biz de hayatı onlara dar edeceğiz. Bu saatten sonra hainler deşifre edilmeli, terörün üzerine üzerine gidilmeli, terör operasyonları konusunda Avrupa Birliği’nin her türlü afkurmaları/ havlamaları kulak ardı edilmeli ve gereken yapılmalıdır. Bunların anlayacağı dil hukuk ve demokrasi değildir. Hukuk ve demokrasi bunların can simididir. Bunlar sadece güçle bertaraf edilebilirler. Bertaraf etmezsek, onlar bizi bertaraf edeceklerdir. Bu konuda gevşek davranmak, isteksiz olmak onlara yol vermek anlamına gelir ki bu tarihi bir vebaldir. Bu vebalin altından kalkılamayacaktır. Bunu en az bizim kadar onlar da biliyorlar da onun için üzerimize üzerimize geliyorlar. İnat ve ısrarla biz de üzerlerine üzerlerine gittiğimiz takdirde bunlarla baş edebiliriz. Bu belayı def edebiliriz. Bunun için çok çalışmak, çok güçlü olmak ve silah sanayi teknolojisini geliştirip gücü elde etmek gerekir. Bir vurulup bin vurmadıkça bu işin üstesinden gelemeyiz.
Evet, bir 28 Haziran akşamında daha milletimiz, huzurumuz, refahımız, Ramazanımız, orucumuz, iftarımız, kadir günlerimiz, gecelerimiz bombalandı. Onlarca can hayattan kopartılırken, onlarca canımız yaralanırken milyonlarca yürek vuruldu, yaralandı. Tarih boyunca milletimiz bunları hep yaşadı ve yaşamaya da devam edecektir. Bize düşen bu oyunun farkına varıp, hainlerin fesatlarına, fitnelerine kanmayıp birlik ve beraberlik ruhunu yeniden tesis etmeliyiz. Terörün üstesinde gelmek için devletin yapacakları vardır, bizim yapacaklarımız vardır. Herkes üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirdiği takdirde onlar ve emelleri hayallerinde boğulacaktır. Milletimizin başı sağolsun.
Ömer Naci YILMAZ