İnsanlığın var oluşundan bu yana bütün coğrafyaların çektiği sosyal felaketlerin tamamını tek başına Orta Doğu coğrafyası çekmiştir. İhanet denilen fitne bir coğrafyaya fidan gibi ekildiyse artık onun kökünü kurutmak mümkün gözükmüyor. Bunun sebebi ise fitne fidanını çınar fidanı zannetme gafletine düşen aymazlardır. Kerbela hadisesi ile bu coğrafyaya kök salan fitne tohumları aradan 1341 yıl geçmesine rağmen yine etkisini sürdürmektedir. Allah’ın muhkem İpi varken, âşıklarının ipinde kurtuluşu arayan gafillerin varlığı devam ettikçe bu fitne de devam edecektir. Ahh Yavuz Sultan Selim Han’ım! Rabbim sana rahmetini ikram eylesin. Bu coğrafyada söndürdüğün fitne ateşini yeniden harlamak isteyen soysuzlar aramızda kol geziyor. Bu ateş sadece bu coğrafyayı değil, bu coğrafya ile gönül bağı kurmuş diğer coğrafyaları da yakıyor.
Osmanlı Devleti’nin bölgedeki etkinliğini kırmak için İngilizler Vehhabiliği ortaya çıkartıp yaygınlaştırdılar, devletimizin yıkılışını hızlandırdılar. Aynı zamanlarda Doğu’nun kalesi olan Hindistan’ı parçaladılar. O tarihlerde bunları yapan İngilizler, bu günlerde bölgeyi kendi başına bırakırlar mı? Asla bırakmazlar. Mısır’da Muhammed Mursi’nin devrilmesi, Irak’ta Işid’in kurulması asla İngiliz aklından bağımsız değildir.
Vatikan Devlet Başkanı Papa Françesko’nun Irak ziyareti, cenazede en çok ağlayan katil misali değerlendirilmelidir. Sıcak olaylar durulmuş, yıkıntıların, viranelerin, enkazların önüne kurulan platforma çıkan Papa, aymaz Müslümanların gözünün içine baka baka adeta Haçlı Seferleri’ni hatırlatırcasına “Biz yine geldik.” demiştir. Dünyada düşmanına âşık olma rolünü kimseye kaptırmayan aymaz Müslümanlar, burada da sahneye çıkmış Papa’ya yalakalık yarışına girişmişlerdir. Aylan bebeğin babasının, evladının kıyıya vurmuş yağlı boya tablosunu Papa’ya hediye etmesi ne ile izah edilebilir ki?
Yahudiler Anadolu coğrafyamızda ‘vaat edilmiş topraklar’ hayalinden hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir. Kendileri için tampon olsun diye planladıkları Kürdistan Devleti hayalleri devam etmektedir. Hemen üst bölgede (Doğu Anadolu’da) Ermenistan Devleti’nin kurulmasından vazgeçmiş değillerdir. Aziz Milletimizin paçavra gibi yırtıp attığı Sevr’in değişik versiyonlarını bu kutlu topraklarda gerçekleştirebilmek için yüz yıldır yanıp tutuşmaktadırlar. Büyük milletimizin kutlu vatan sevgisi onları yanıp tutuşturmaya devam ettirmektedir.
Batılı aktörlerin oyuncağı olmaktan bir türlü vazgeçmeyen IKBY (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi) Papa’nın ziyareti anısına 6 adet hatıra pulu bastırmış. Barzani ailesi pulları Papa’ya bizzat kendileri tanıtmış. Pulların birisi akıllara ziyan bir durumu açık etmiştir. Güzide illerimizden Erzincan, Muş, Ağrı, K. Maraş, Malatya, Diyarbakır, Van, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Hakkâri’miz Kürdistan Bölgesel Yönetimine dâhil ediliyordu. Vatikan Sözcüsü Matteo Bruni, Papa’nın 8 Mart 2021 Pazartesi günü sona eren ziyaretini Irak’a ve halkına yönelik bir sevgi gösterisi olarak nitelemişti. Yakarız, yıkarız gelir bir de yerinde seyrederiz dercesine… Akademik ve Diplomatik kaygılardan uzak bir anlayışla Papa’yı da, temsil ettiği anlayışı da lanetliyoruz. Kimse bize hümanizm hayalleri kurdurmaya kalkmasın. Batının insanlıktan anladığı tek ilke Latince bir atasözüdür: “Homo homini lupus.” Yani “İnsan insanın kurdudur.” Var olmak için yok etmek zorundadırlar. Hristiyan dünyasının ruhani lideri olan Papa’dan rahatsız olan bir tane Hristiyan görülmüş müdür, duyulmuş mudur? Ama biz Halife kelimesini daha ağzımızdan çıkartmadan Laikler ağzımıza kürekle vuruyor. Bunun için Papa dünyayı ateşe verilirken sesini çıkartmıyor, izlemekle yetiniyor. Emellerini gerçekleştirdikten sonra da pervasızca o bölgelerde gezinip duruyor. Ümmeti bunu seyretmeye mahkûm edenler utansın.
Batılı liderler, Papa Françesko’nun Irak ziyaretini bir umut olarak değerlendiriyormuş. Bu umut aklıma Julius Sezar’ın bir sözünü getirdi: “Veni, Vidi, Vici.” Yani “Geldim, Gördüm, Yendim.” Sezar bu ifadeyi, M.Ö 47’de Tokat’ın Zile ilçesinde Pontus’lu II. Pharnaces’e karşı kazandığı zaferin ardından Roma senatosuna yazdığı mektupta kullanmıştır. Papa Françesko bu türden bir söz kullanacak olsaydı her halde şöyle derdi: “Geldim, Gördüm, …” Kim bilir Ayasofya’dan kaynaklanan kuyruk acısından dolayı içinden neler geçirmiştir. Onun içinden geçirdikleri, bölge insanına ve onlarla gönül bağı kurmuş insanlara ana avrat küfretmektir. Papa’ya ve temsil ettiği zihniyete kızmamak lazım. Asıl kızacağımız onlara bu zeminleri hazırlayan bizim mahallenin aymazlarıdır. Bölgenin ayrımsız bütün yöneticileri bu zilletin gönüllüleridir. Azap ve rezillik peşlerini bırakmayacaktır.
Orta Doğu harmanını yakanlar, Allah’ın verdiği akıl nimetini kullanmayıp kurtuluşu düşmanında arayan aymazlardır. İlahi yasa öyle buyurmaktadır. “Allah, azabı ve rezilliği, akıllarını kullanamayanlara musallat eder.” (10 Yunus, 100)
Ömer Naci Yılmaz