Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Benim adım Kemal

Benim adım Kemal

ARİF ALTUNBAŞ

Merhaba! Tanıştığıma memnun oldum.

Adam kendini Mustafa Kemal’e mi benzetiyordu, yoksa akıllı, bilge bir kişiliği mi ima ediyordu anlaşılmadı. Neyse. Eylemi ve söylemi anlatır kişinin ne mal olduğunu.

Politika öyle her yiğidin altından kalkabileceği bir harç değildi. İnsan, düz yolda tökezleyip dizini kaldırıma, burnunu gerçeğe, kafasını duvara toslayınca anlıyordu; ateşin yaktığını, suyun boğduğunu.

‘’Benim adım Kemal’’ demekle yürümüyordu işler. Kemal zamanları çok eski zamanlardı. Meydanlarda kahramanlar vardı.  Kimisi; tilkiydi, çakaldı, canavardı. Kimisi de; karada ve denizde yılandı. Sular çok derindi, dalgalar çok azgındı. İnkar, isyan ve tehditle ihanetin çocukları koskoca bir yalana kandı. Her kemalin bir zevali, her zevalin bir sonu vardı.

İnsanım, tarihim, dilim, dinim, ülkem, coğrafyam baştan sona yandı. Yıkıntılar ve küller arasında bir düzen peydahlandı. Hala bir yangının keskin dumanları, yıkıntıları, acılarıyla kıvranıyor, hayatın her kesiminde bir kurtuluş savaşı veriyor insanlar. Yıklılan koskoca bir çınardı.

Yuvarlak masalarda buluşmalarla, şıpsevdi aşklar ve aşıklarla, ithal danışmanlarla liberal romantizmin sığ sularında hayal kurmaya benzemiyor hakikatler. Gerçekleri ortaya koyan çoğu kez desteksiz atmalar ve yakası açılmadık yalanlardı.

Merhaba kartondan aslanlar!

Uyanır uyanmaz, fırlayın yataktan ve kükreyin ‘’Benim adım Kemal’’ diye. Kulağınıza kim ne fısıldıyorsa onu söyleyin. Öteki gün; bol keseden salla, savur, parçala ve palavraya boğun ortalığı. Elde var; yan yana sıralanmış bir sürü sıfır. İster bağır, isterse SAM amcanı yardıma çağır.

Kimse; Okyanuslar ötesindeki hayal aleminin fırtınalı denizlerine yelken açana, kendini Gandi sanıp vatan kurtarana, hatta; ‘’Dünya, sana rakip olmaya geliyorum’’ diyen haykıran acemi kaptana ‘’kahraman’’ diye sarılmıyor. Çünkü, zamanın güneşi tez zamanda eritir yalanın mumunu azar azar.

Kılavuz bir kaptan kiralar danışman olarak yanına, her acemi kaptan. Bir de, eğilip bükülebilen, yamulup kıvırtabilen yardımcılar alır etrafına. O zaman, sadece fareler katılır coşkuyla o yolculuğa. Gazoz ağacları sanır ki, miyarlar doluyor ambarlarına.

Adama olana, ‘’memlekette adam kıtlığı mı var’’? ‘’Kıran mı girdi ülkenin insanlarına’’ diye sorarlar. Operasyon, uzaktaki dayının sözü vardı hani, onun yerine getirilmesi ise, o zaman, ‘’Kapalı kapılar ardında Washington’’ dur mesele. Buyurun, öyleyse abdestsiz cenaze namazına. Sonunda bir de helva ısmarlayın lütfen, Hamburger sofrasına. Üstü kalsın Fatiha’ya gerek yok.

Önce, etraftaki fırıldaklara. Sonra, masanın merdiven altı ayaklarına. Daha sonra çok kıymetli yol arkadaşlarına ve ithal danışmanlarına bir masal borcunun kalmıştır. Unutma ve pas geçme sakın!  Kitabın adı: ‘’Benim adım kemal’’ olsun.

Takım hazır. Plan, program, strateji, taktik ok… Bir de vizyon belgesi koymalı digital ortamda olsa da fark etmez. Bir ucu puştun elinde, diğer ucu ütopyalar ülkesinde. Dikkat edin! Her zaman kazanan puşt olmalı ama.

Müstemleke valisinin ve taşeron örgütün görevi ve sorumluluğudur bunlar. Yoksa, patron kudurur öfkesinden. Merdivende tökezler durur, biri de tersine biner merdivenlere. Ne olacak o zaman bu memleketin hali?

Merhaba! Çakma Gandi!

Hani, ’’Güneş ufuktan şimdi doğacaktı’’,’’ Aydınlık karanlığı boğacaktı’’,  ‘’Her şey iyi olacaktı’’, ‘’Geliyordu gelmekte olan.’’ Gelen ve beklenen bir sömürge valisi miydi?

Sabah olmadı. Güneş doğmadı. Gün akşam oldu yine. Gecelere gebe nice bilmecelere. Batı emperyalizmini, Amarikan Kapitalizmini, Neo Con libaralizmini hortlatacak bu ithal düşler ve düşünceler.

Bu taşeronlar var ya, bu taşeronlar! Bitpazarında bulmuşlar gibi, rakı masalarında öldüm fiyatına satacaklar bu vatanı yine. Gavur’un atına binen çabuk iner, o at’ tan. Yalnız ihanet gelir, ithal it’ ten ve Gavattan .

İşgal ve istilanın her türlüsü felaket getirir her millete. Önünde durulamayan bir heyelan, bir sel baskını, felaket fırtınasıyla batırılmak istenen benim gemidir, vatanım.

Elbise içindeki höyük adam olmayınca; buz dağları erir güneşi görünce. Kemale ermemiş ham kelekler, düşmanla göbek atan dümbelekler sırtından vururlar insanı aniden haince.  İnsanın kim olduğunu öğrenmek için, onun yol arkadaşlarına bak! Yol söyler sana, yolcunun ve yolun kim ve kime hizmet eden biris olduğunu.

İnsanın adı ve makamı değildir insanı, adam eden. Yaptığı iştir anlatan onu zaten. Emel, Cemal, Temel ve Kemal olsan ne yazar. Yutmuşsun deveyi amuduna kadar, yemişsin yiyeceğin sonuna kadar.

Yarasın!

Hem de, milletin sırtında kambur ve kangren olmuş bir yarasın.

Arif Altunbaş, Haber 7

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Arif Altunbaş Türkiye gibi kendi kimliği, benliği, medeniyeti ve kültüründen koparılmak istenen ülkelerde, “aydın” kavramı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir