Elinizle büyütüp yetiştirdiğiniz sıpaların -daha olmadan olgunlaşmadan- sırtına semer vurup boynuna makam ve mevki sorumluluğu yükler, onu hak etmediği bir yere getirirseniz, ‘’Ne oldum delisi’’ oluverir. Kendisini Hipodrumda koşan cins yarış atlarına benzetir. Konuşması, oturması kalkması, yürümesi bile değişir, kimyası bozulur kısaca.
Ruhi donanımını tamamlayamayan, olmayan olgunlaşamayan, deneyim ve birikim sahibi olmayan insanı siz, etkili ve yetkili bir makama getirirdiğinizde yüksek makamlar acemi çaylakların başını döndürür, midesini bulandırır.
Bu psikoloji içindeki bazı politikacılar zirvelere tırmanayım, lider olayım derken; burnunun önündeki çukurları görmez. Aslan rolleri oynayayım derken; tilki veya çakallara rezil olur.
Nefret ve öç alma hırsı insanın akıl ve mantık sınırlarını zorlar. Bu durum şahsın kendisine de, etrafındakilere de, faydalı olmak istediği insan ve kurumlara da zarar verir.
Bulunduğu makamı, mevkii ve rütbeyi hak etmediği halde boyunu aşan bir makam tayin edilen memur, amir, yönetici ve politikacıların temel sorunlarından en önemlisi içine düştükleri hasetlik çukurudur. Kısa zamanda önünde yürüyenleri beğenmeme, onlara tepeden bakma hastalığına tutulur. Elinden tutarak kendisini ayağa kaldıran, bir yere taşıyan , ona omuz vererek yükselten insanı küçümsemeye, rakip ve hasım görmeye yönelen insan en sonunda vefasızlığın sığ sularında boğulmaya mahkumdur.
Bunların günlük hayattaki yansımalarına sivil toplum örgütlerinde, ticarette, bürokraside ve bilhassa; politikanın ve politikacıların ayağa düştüğü kalitesiz ve kifayetsiz toplum ve teşkilatlarda sık sık raslanır.
Hangi partiden olursa olsun vatan ve milletinin, din ve ahlakının, medeniyet ve kültürünün hizmetinde olmayan bütün insanlar ve politikacılar Allahtan korkmaz kuldan utanmaz, omurgasız sürüngenler gibidir.
Politika bir meslek dalı ve geçim kaynağı değil, politikacı da o meslek sahibi ve tüccarı değildir. Orası Hak yolunda halka hizmet aracı ve kapısıdır. Araç amaç olmaya başladığında da herşey hedefini, manasını ve gayesini yitirir. Politika ve politik araçlar sahtekarların, iki yüzlülerin, kalpazanların elinde her zaman kazanan hileli bir oyun kağıdına dönüşür.
Çok fazla oy olma kaygısı ve stratejisiyle çapsız, idealsiz insanları tekrar tekrar seçmek/ seçtirmek/seçilmesine vesile olmak oy veren insanlara saygısızlık olduğu kadar, onların emanetleri olan oylarına ve güvenlerine de ihanettir.
‘’Yalan söylemek, söz verince yerine getirmemek, emanete ihanet etmek’’ münafıklık alametidir. Bu üç çirkin sıfatı da kölelik halkası gibi boynunda taşıyan politikacı ve parti liderinin sayısı doğru dürüst olan politikacıdan daha fazla. Siyaset arenasında kötülerin sesi iyilerin sesinden daha çok çıkıyorsa; orada her olumsuzluk vardır.
Vatana, millete ve insanlığa hizmet aracı olan politika çaka ve çalım satma, hava atma, alavere dalavere çevirme, adam kayırma, deveyi amuduyla birlikte yutma, çalıp çırpma, zengin olup sonra da açlık ve yoksulluk edebiyatı yapma yeri de değildir.
Dün; il-ilçe belediye ve parti başkanı, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olduğu partide dağ taş demeden ülkeyi dolaşıp altını üstüne getiren bazı siyasetçilerin bugün; görevden alındıktan veya bir daha aynı makama seçilmeyince partisi ve liderine kazan kaldırması, birlikte oldukları o mutlu eski günleri kötülemesi, yerin dibine batırması… nereden bakılırsa bakılsın ahlaki bir zaafiyet ve dürüst bir davranış değildir.
Kader bu, kendi partisinden, teşkilatından, ticari ortaklarından, ülkesinden, milletinden hatta; eşinden ayrılabilir insan. Ayrıldıktan sonra; birlikte olduğu kişi, toplum, kurum ve kuruluşun aleyhinde düşmanca bir tavır almak, yalan ve iftiralara sarılmak, daha önce rakip ve düşman olduğu bir cephenin yuvarlak masasında eski düşmanları olan yeni dostlarıyla fırıldak çevirmek en azından kaypaklık ve ikiyüzlülüktür.
Yalan ve iftirayı siyaset mazemesi haline getiren omurgasız karakterlerden aile reisi, yönetici, komutan, din adamı, siyasetçi, lider ve devlet başkanı olmaz. Aksi takdirde Bin yıldır mayası İslam kültür ve medeniyetiyle yoğrulmuş milletimiz bu ağır vebali ve yükü kaldıramaz.
Ey Politikacı taslağı!
Beni temsil edeceksen eğer; önce Müslüman, sonr insan, daha sonra da omurgalı bir polikacı olmalısın! Bunları başaramadıktan sonra; Mutlu olsan, Şener olsan, Şahin olsan, Davudoğlu olsan, Babacan olsan, Gül olsan ve daha ne zıkkım olursan ol! Hepinizin diken ve zakkum ağacından farkınız yok.
‘’Gölge etmeyin, fazla ihsan istemem!’’
Arif Altunbaş, Haber 7