Bir Haçlı saldırısı, Moğol istilası gibi
12 Eylül 1980 gecesinde işgal orduları
Küfrün ağababaları ve Firavun soyluları
Kara bulutlar gibi sardı dört bir yanımı
Zulmün varoşları ve karanlığında
Nerede benim memleketim vatanım
Annem, babam canıma can katanım
Aç kaldım susuz kaldım gurbet ellerde
Yay gibi gerildim, ok gibi kuruldum durdum,
İnkar ve tuğyanın tam karşısında
Ey sevgili! Seninle başladı sürgünlüğüm benim
Bir med ve cezir gibi geldim, gittim ölümle hayat arasında
Bu gurbet, bu sürgün, bu hasret hep senin eserin
Aramızda mayınlı sınırlar ve dağlar bile olsa da
Kaynayıp durdu sevdan bir yanardağ gibi hep damarımda
Ey sürgünler ülkesinin çocuğu, sen ey sürgünler coğrafyası
Çağlardan çağlara köpürüp coşan ırmaklar gibi
Bilinçle donanan, sabırla bilenen, yeniden dirilen
O sürgün adam benim ülkesinden uzaklarda
Put kıran İbrahim gibi elimde baltam ile Nemrut’un kapısında
Sen ey! Sürgünlerin yurdu, canım, vatanım benim,
Sen ey! Sürgünlerin sürgünü insanım, kardeşim benim.
Tazecik fidanlardık astılar bizi dar ağaçlarında
Ama; yine de yılmadık, tomurcuğa ve sürgünlere durduk
İşgali kırdık ve sahibiyiz yeniden o sürgünler yurdunun
Arif Altunbaş
12 Eylül 2020, Başakşehir- İstanbul
Yaşayan bilir deyiminin tam karşılığı olan bir şiir. Yüreğine ve kalemine sağlık.