Bayramlaşmak için ülkesine dönen Suriyeliler..
Türkiye İran ve Rusya’nın sağladığı çatışmasızlık bölgelerine yerleşerek geri dönmeme kararı alırlar.
Bunu haber alan ve Türkiye’deki kamplarda kalan diğer Suriyeliler de bu muştulu haber üzerine tası tarağı toplayarak o bölgelere akın ederler.
Derken
Haber kulaktan kulağa yayılarak kampların dışında kalan Suriyelilere de ulaşır.
Halep harap olsa da çarşıları yavaş yavaş açılmaya başlamıştır.
Halk bütün gücüyle HALEP’İ ayağa kaldırmaya çalışırken yurt dışında bulunan Suriyeliler kafileler halinde ülkelerine dönmeye başlarlar.
Bu manzara karşısında
Laik Kemalist öyle bir neşelenir ki, neredeyse 32 dişi görülür.
Ancak
Tam o anda TV ekranlarına bir haber düşer.
Myanmar (Burma) hükumeti ülkesinde yaşayan Rohingya (Arakan) Müslümanlarına öyle bir şiddet uygular ki, neuzü billah.
Budist askerler Müslüman köylerini basar evleri yakar yıkar. Çoluk çocuk genç ihtiyar demeden önlerine çıkanı katlederler.
Kaçanlar denizde boğulur.
Bangladeş’e Kendilerini zar zor atabilenler.. tel örgülerle çevrilmiş kamplarda çok kötü şartlarda geri kalan hayatlarını sefil bir şekilde sürdürür.
Bu katliama başta BM olmak üzere tüm dünya sessiz kalır.
Kukla İslam ülkelerinin liderleri de aynı şekilde sessiz kalır.
Nasıl olsa Müslüman kanı dökülüyor; kim arayıp soracak.
Avrupa
Amerika ve Hindistan’ın ise bu katliam canlarına minnet… Birkaç milyon Müslümandan daha kurtulmuş oluyorlar.
Tam bu sırada
Cumhurbaşkanı
Biçare Arakanlılar için
Suriyelilerden boşalan kamplara bir miktar mülteci alabileceğini açıklar.
Bu haber üzerine bizim Laik Kemalist
Yatağından öyle bir sıçrar ki, neredeyse yere düşüp ayakcağızını kırayazdı.
Sağına soluna bakındı.. TV kapalı.
‘’Oh! yarabbi şükür kabusmuş..’’ deyip ellerini yüzüne sürdü.
İçinden
‘’Bu Tayyip de ne yapmaya çalışıyor böyle yaw… Tam Suriyelilerden kurtulmuşken başımıza Araban mıdır Arakan’dan mıdır her neyse.. kaçan çulsuz insanları başımıza saracak. Şükür ki, rüyaymış.’’
Sabahleyin işe giderken
Hanımına
Kapının önüne bir tas su koymasını tembihledi.
Yazıktır
Bu yaz gününde kedi köpekler susar dilleri yok söylemeğe.. içip ferahlasın hayvancağızlar.
O gün
İnsani görevini yapmanın mutluluğu içinde
Şoförünün kapısını açtığı arabasının arka koltuğuna gömülerek
Beşuş bir çehre ile işyerine giderken kendi kendine şöyle mırıldanıyordu:
‘’Herkes benim gibi ‘insani görevini’ yerine getirse dünyada zulüm namına bir şey kalmaz’’