Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Nasıl Mankurtlaştırıldık

Nasıl Mankurtlaştırıldık

Cumhuriyetin ilk yıllarında 15 yıllık Mustafa Kemal’in tek adam yönetiminde sınır komşularımız dâhil bütün İslam dünyası ile irtibatımız kesilerek millet ve devlet olarak yalnızlaştırıldık.

Önce inkâr ve ret edilen kendi tarihimiz, dinimiz, kimliğimiz, kültür, benlik ve medeniyet değerlerimiz oldu. Geçmişle olan bütün bağlarımız koparıldı, köklerimiz söküldü, köprülerimiz yıkıldı. Kendi yalnızlığımızla birlikte dost ve kardeşlerimizden ayrı dost görünen düşmanlarımıza karşı yapayalnız kaldık.

Millet olarak ve devlet olarak ‘’yalnızlaştırılmamız’’ bilinçlice yapılan hain bir proje idi. Amaç; bin yıllık bir tarihi inkâr ve ret üzerine bina edilmek istenen ‘’yeni bir ulus yaratmaktı.’’

‘’On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan’’ , ‘’Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan’’ diyen Cumhuriyet Halk Partisi zihniyeti baştan sona kadar kendi halkına karşı  baskıcı, darbeci, totaliter ve ikiyüzlü bir devlet anlayışı sergiledi.

Bir yanda ‘’Yurtta sulh cihanda sulh’’ denilirken İslam ülkeleri, dost ve kardeşlerimiz ve tüm komşularımızla irtibatımız kesildi, diğer yanda batıcı Kemalist rejim ve devlet anlayışıyla kendi halkımız ve onun tüm İslami, kültürel ve tarihi değerleriyle savaşıldı.

Devlet ve millet yıllarca karşı karşıya getirildi. Yıllarca milletimiz devletine karşı kırgın, küskün ve dargın olarak yaşadı. Bunun tek sebebi kurulduğundan beri İngilizlerin ve batılıların istediği çizgide yanlış ve milli olmayan politikalar üreten ve uygulayan ceberut Kemalist devlet anlayışı idi.

Halkın değerleriyle savaşan devrimler, darbeler, vesayet yönetimleri ve CHP’nin batıya öykünen inkârcı politikasıyla devleti ve kurumlarını orduyu ve partiyi para militan bindirilmiş kıtalar olarak kendi halkımızın üzerine yürüttü.

Kemalizmin düşüncesi ve CHP zihniyeti hiçbir dönemde halkımızla barışık olmadı. Halkın sırtında sürekli batlıların kamçısı olarak şakladı durdu.

Milletimiz ve gerçek aydınlarımız sövüldü, dövüldü, korkutuldu, ürkütüldü, baskı ve devlet terörü altında sindirilerek susturuldu. Halkımızın Allahtan başka dayanacak kimsesi kalmadı. Fert ve millet olarak derin bir sessizliğe gömüldük ve yalnızlaştırıldık.

Ortaya bir sürü sahte kahraman ve kurtarıcılar çıktı. Kimse bu türeyen putlara, put yapanlara, put satanlara, puta tapanlara inanmadı.

Bu dünyaya ve öbür dünyaya açılan kapıları ve pencereleri olan mektepleri, medreseleri, camileri, Kur’’an Kursları kapatılan, yazısı, takvimi, kılık kıyafeti değiştirilen halkımız kendi vatanında sistemli olarak yabancılaştırıldı. Sessizce kendi dünyasına çekilen halkımız Allaha, ’’Yarabbi bu sahte kurtarıcılardan ve putlardan biz kurtar’’ diye yalvarmaktan başka fazla bir şey yapamadı. Zalim rejime karşı yükselen hafif homurtular, kıpırdanmalar ve muhalefetler çok ağır bir şekilde cezalandırıldılar.

Rusyada Stalin’in, Almanyada Hitler’in, İtalyada Misolininin baskı ve zulmüyle adeta yarışan ideolojik CHP anlayışına karşı Devlet ve milletin arası iyice gerginleşti ve açıldı.

CHP’nin kendi içindeki milletvekillerinden oluşan, rejime sibop ve stepne olabilecek yeni bir partinin (DP) kuruluşuna müsaade etmek zorunda kaldı. Halkın bir anda yeni kurulan Demokrat Parti tarafına kitleler halinde geçmesi CHP zihniyetinin kokuşmuş rejimini temellerinden salladı.

Taşeronlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Batılı patronlarından yedikleri azarlar, hakaretler, aşağılanmalar ise işin çabası… Ve en sonunda kendi bağırlarından çıkan DP’ ye bile tahammül edemediler.

CHP’nin desteklediği 1960 darbesiyle ordu Kemalizm ve ilkeleri adına yönetime el koydu. Başbakan Adnan Menderes, iki arkadaşı Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu tarihimizin kara bir lekesi olarak suçsuz yere CHP’ si despotların ihtiraslarına kurban gitti.

 

‘’Yalnızlaştırılmadan’’ ve ‘’Yabancılaştırılmadan’’  sonra sıra ‘’Yozlaştırılmaya’’ geldi.

Devlet zoru ve zorbalığıyla yola getirilip yabancılaştırılamayan halkımız şimdi sinsice oyun ve hilelerle, eğitim ve öğretim kurumlarıyla, basın ve yayınla, algı operasyonlarıyla, yalan ve iftiralarla kendi kimlik ve kişiliğinden, kendi din ve kültüründen uzaklaştırılarak yabancılaştırıldı ve  Mankurtlaştırılıldı.

Mankurtlaştırılma operasyonu aslında Tanzimat hareketiyle başlar, ittihat ve terakki hareketiyle örgüt olur, Cumhuriyetin kurulmasından kısa bir süre sonra devlet olarak milletimizin başında püsküllü bir bela, sırtında paslı bir hançer olarak bugünlere kadar gelir.

Milletimizin bazı evlatları iç ve dış düşmanlarımız tarafından planlı ve programlı olarak  sistemli bir şekilde işte böyle yalnızlaştırıldı, yabancılaştırıldı, yozlaştırıldı ve mankurtlaştırıldı. İnancımız, imanımız, itikadımız, kıblemiz, medeniyet ve kültürümüz değiştirilmek istendi.

Şimdi bizim millet olarak mücadelemiz bütün bu yalnızlaştırılmaya, yabancılaştırılmaya, yozlaştırılmaya ve mankurlaştırılmaya karşı Türkiyenin istiklal ve istikbalinin mücadelesini her ne pahasına olursa olsun verme mücadelesidir..

 

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Arif Altunbaş Türkiye gibi kendi kimliği, benliği, medeniyeti ve kültüründen koparılmak istenen ülkelerde, “aydın” kavramı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir