Öğrenmek, her durumda zaman ve mekan gözetmeksizin yapılabilen bir aktivitedir. Okullar ve kütüphanelerin yanı sıra, günlük yaşantımızda da öğrenmenin her an yapılabileceğiyle ilgili kanıtlar mevcuttur. Örneğin beş-altı yaşlarında bir çocuk suyun kaynayıp kaynamadığını çaydanlığa bakarak öğrenebilir. Ya da çok yaşlı diyebileceğimiz, dünyanın zorlu yollarını büyük bir çaba ile kat etmiş büyüklerimiz bile gün gelir, kendilerinin de bir ölümlü olduğunu son nefesini verirken öğrenir…
Bir şeyleri öğrenmek, çok büyük şeyler yapmayı gerektirmiyor aslında. Ancak çok büyük şeyler yapmak, mutlaka bir şeyleri öğrenmeyi gerektiriyor. Örneğin, sineğin kanatlarının olduğunu herkes öğrenmiştir. Ancak uçakların birer kanatı olması gerektiğini sadece bir kişi akıl edebilmiştir. Ya da hayvanları ulaşım aracı olarak kullanmayı öğrenmekle, bir araba icat etmek maalesef aynı değeri taşımıyor. Birinde var olan bir şeyi kullanma eylemi vardır, diğerinde ise zekayı kullanarak bir şeylere ulaşma eylemi vardır.
Biz öğrencilerin, eğitim hayatlarına başladıkları ilk günden itibaren sınavlara koşturma telaşı hiç bitmemiştir. Başta Türkiye olmak üzere her ülkede muhakkak bir sınav tarihine bağlı kalınarak, her öğrenci yılın belli zamanlarında hedeflerine götürecek sınavlara girmeyi denemiş ve haliyle bu sınavlarda kimisi başarılı, kimisi başarısız olmuştur.
Tabi ki eğitim evresinin sonuna gelmeyen öğrenciler, belli sınavlara girmeyi hala sürdürmektedirler. Bu sınavlara hazırlanmak için de belli kaynaklardan çeşitli sorular çözmektedirler. Bazen öyle sorularla karşılaşırlar ki öğrenci çok farklı yerlere gider. O anda bütün soruları unutur ve okuduğu sorunun hayaline kapılarak hayal gücünü iyice geliştirir. Zaten bana göre öğrenci olmanın yegane koşulu adı üstünde “bir şeyleri öğrenen kişi” sıfatını layıkıyla taşımaktır. Biz de hayatın her alanından bir şeyleri öğrenmeye çalışmakla zamanımızı değerlendirmeliyiz, öğrendiklerimiz sınav sorularının paragrafları olsa bile…
Ben de diğer öğrenciler gibi, yaşım gereği henüz hedeflerime ulaşabilmiş değilim. Ancak önümüzdeki aylarda yapılacak bir sınava hazırlık amacıyla her gün düzenli olarak deneme testi çözmekteyim. Yine dün akşam saatlerinde bir deneme testi çözmek için dolabımın kapağını açtım. İçerisinden deneme sınavımı alıp masamın üzerinde bekleyen çayın köşesine koydum. Odamın kapısını kapattım ve mümkün olduğu kadar sessiz bir ortam yaratmaya çalıştım.
Sınava başladıktan yaklaşık altı, yedi dakika sonra onuncu soruya ulaşmıştım. Bu hızımdan gayet memnundum ancak onuncu sorunun beynimi kemiren bir fareye dönüşeceğini hiç tahmin etmezdim…
Onuncu soruyu cevapladım. Üstünde fazla durmak istemedim ancak ne mümkün… Aradan elli dakika geçti, aklımın hala onuncu soruda takıldığını fark ettim. Sayfaları geriye doğru çevirdim ve onuncu soruyu buldum. Bu soruyu yanlış cevaplama ihtimalim hiç yoktu. Çünkü çok emindim.
Gel gelelim, bir yanlışlık vardı. Bu yanlışlığın mutlaka düzeltilmesi gerekiyordu. Size, karşıma çıkan sorunun aşağı yukarı ne anlattığını belirteyim:
“Adım Yusra. Henüz on dört yaşındayım. Okula gitmiyorum çünkü buraya en yakın okul dokuz yüz kilometre kadar uzakta. Somali’de yaşıyorum.
Hayat hikayemi soracak olursanız belki size birkaç şey söyleyebilirim. Ya da tek kelimeyle anlatabilirim: Gözyaşı…
Ağlamaktan önünü göremeyen bir çocuğum ben, benim gibi yüzlerce çocuktan sadece milyonda biriyim… Annem ve babam gözlerimin önünde öldürüldükten sonra kardeşim Ahmed’i de yanan bir ateşin içerisine attılar. Ağabeyimi ise önce sakat bırakıp ardından kurşuna dizdiler. Beni görmediler, ama ben onları gördüm. Olur ya birkaç sene daha yaşamama izin verirse Allah, önce okuma yazma öğreneceğim. Ardından Allah’a bir mektup göndereceğim. Herkesi şikâyet edeceğim ona. Çünkü bize gönderdiği kitapta sürekli barış içinde yaşamayı emrediyordu. Ancak buradaki insanlar onun emrine uymuyorlar…”
Soru kökünde de hangi seçenek yukarıdaki paragraftan çıkarılamaz yazıyordu.
A) Yusra’nın çok acı çektiği
B) Ahmed adında bir kardeşi olduğu
C) İnsanları Allah’a şikayet edeceği
D) Okuma-yazma bilmediği
E) Yaşadığı ülkede silah kullanımının diğer ülkelere oranla daha fazla olduğu
Aslında çok büyük yanlışlar var dünya üzerinde… Bunların düzeltilmesi gerekiyor bir an önce… 361 yıl Osmanlı Eyaletinde kalan bir yerden bahsediyoruz… Zamanında hoşgörü ve sevgiyle yetişen çiçekler, bugün kan ile sulanıyor maalesef…
Soru kökünde hangisi paragraftan çıkarılamaz yazıyor ya, oraya bir şık daha eklenmeli ve benim ismim yazılmalı. Çünkü iki günden beri paragrafın içinden çıkamıyorum…
Sağlıcakla kalın…