Deprem sonrası algı operasyonları, kışkırtma, üretilen yalan haberler virüsten hızlı yayıldı. Fitne cephesinin çarpan ve çarpıtan odaklarının iğrenç yüzü bir daha çıktı meydana. İçlerindeki mayalanan yıllanmış pislikler döküldü ortalığa.
Uydurulan yalan ve iftiralardan meydana gelen yıkım ve tahribat depremin oluşturduğu zarar ve ziyandan daha zarar verici idi milli birliğimiz ve beraberliğimiz için. Eskiden beri devam edip gelen, hale süregiden Türkiye ve milletimizi hedef alan bir düşmanlıktı apaçık sergilen.
Aziz milletimizin milli birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu ile feraseti ezdi geçti bütün bu yalan, iftira, tezvirat ve dış mihraklı bu düşmanlıkları.
Deprem dünyanın her yerinde meydana gelen bir tabiat olayı, yıkım ve tahribat ise onun kaçınılmaz neticesiydi. Osmanlıdan bu yana deprem ile ilgili yapılması gerekenlerin, alınması gereken tedbirlerin yeteri kadar alınmadığı bir daha çıktı karşımıza. Maalesef, hem milletin, hem devletin, hem de şimdiye kadar gelen hükümetlerin ihmal, hata ve vurdumduymazlıklarının faturası bu depremle de çıktı karşımıza.
Bu konudaki hatalar zinciri tek kişiye, hükümete, iktidara yüklenemeyecek kadar tarihi çok eskilere dayanan ve birçok kişi, kurum, şahsiyet ve hükümetleri direkt ilgilendiren bir gerçekle karşı karşıyayız. Bu konuda sadece Erdoğan ve hükümetlerini tek suçlu ilan etmek, bu vesile ile onları linç etmeye çalışmak adaletten ve hakkaniyetten uzak, yanlış, tarafgir ve düşmanca bir tutumdur.
Yıkılan binaların % 80’ i altmış yetmiş yaşında deprem yönetmeliğine uygun olmayan yapılar. Bu binalar yapılırken ne Erdoğan ve ne de Ak Parti vardı hükümette. Hadiseleri çarpıtarak, siyasi rant peşinde koşarak değerlendirmekle doğru bir neticeye varılamaz. Cumhuriyet tarihinde en ciddi, en sağlam, en kalıcı eserler meydana getiren hükümet yine de Erdoğan hükümetleri olduğu gerçeğini vicdanı olan, adalet ve ahlak duygusunu yitirmemiş herkes bilir.
Yirmi yılda milyarlarca alt yapı yatırımları, deprem hazırlıkları yapıldı, ama onlar bile yeterli değil. Eldeki maddi imkan ve bütçe ile 85 milyonun yaşadığı koca bir ülkeyi yeniden inşa ve imar etmek 20 yılda başarılabilecek bir iş değil? Böyle bir dönüşüm, inşa ve yenilenme hareketi ancak 100 yıllık bir plan, program, finans ve çalışma sonucunda elde edilebilir.
Acaba devletin bütçesi buna uygun mu, kamulaştırılmalar ne kadar başarılı, vatandaşın kentsel dönüşüme gösterdiği tepki ve muhalefetin Erdoğan düşmanlığına bürünen -her halükarda yapılan her şeye karşı çıkma- körlüğü ve hırsı, inşaat şirketlerinin hile, hurda ve zaafiyetleri, inşaat projelerinin onayındaki göz ardılar, İnşaatlarda eksik, ucuz malzeme kullanmaları, denetim ve kontrol eden kurum ve kuruluşların rüşvet veren ve alanların ortaya koydukları eserlerden oluşan zarar ve ziyanın hesabı, yapı denetim kurum ve kuruluşlarının sorumsuzlukları, mülk satın alanların ve kiracıların hiçbir denetim raporu almadan hareket etmeleri vs. gibi huşulardan dolayı deprem sırasında meydana gelen felaketlerden tepeden tırnağa millet olarak hepimiz sorumluyuz. Kimse suçlu avına çıkıp kendini temize çıkarmasın.
Halkın depreme karşı bilinçlendirilmesi, eğitilmesi, araç, gereç, elaman, teknik donanımlarla toplumun depreme hazır vaziyete getirilmesi yeterli değil. Kentsel dönüşüm sırasında eski binaların ve gecekonduların yıkılmasında vatandaşların aç gözlü davranmaları, devlete gösterdikleri dirençler, itirazlar, mahkemelere gidip devlete dava açmaları, dava dosyalarının yıllarca sürmesi, çürük binaların yıkılmasına karşı çıkılması, deprem şartlarına uymayan inşaatlarının yapılmasına göz yumması, arsız yüzsüz hırsız inşaat şirketleri ve onlara alan açan, göz yuman bürokratlar, mahalli idareler de dahil olmak üzere bu felaketin sorumlusu hemen hemen milletin kendisi ve herkesdir.
En çokta, ‘’İktidar iyi-kötü ne yaparsa yapsın, muhalefet olarak bizim ona karşı çıkmak görevimiz’’ diyen, kentsel dönüşüme karşı çıkan, felaket tüccarlığı yaparak mitingler ve protestolar düzenleyen, yalan ve iftiranın bezirganı, halk düşmanı, halka ve Hakka karşı savaşan, dün kentsel dönüşüme ve TOKİ’ ye savaş açan, bugün deprem enkazlarının üzerinde felaket tellallığı yapan, fitne ile uğraşan emperyalizmin taşeronları siyasi partiler ve yerli münafıklar suçludur. Her felakette olduğu gibi onlar bugün de yine sahnedeler ve yapacakları düşmanlıkları yapmaktadırlar.
Yüzyıllık devam edegelen sorunlar yumağını bir kişi ve hükümete yüklemek, toplum hafızasında en az deprem kadar yıkım, iz bırakan, halkı kin ve düşmanlığa sevk eden, milletin kardeşlik ve huzurunu bozan kötü niyetli bir tahrik ve düşmanlıktır. Bunu yapan tüm partiler, dernekler, Televizyon ve radyolar, gazeteler ve onların yazarları çizerleri, modaratörleri velhesıl bu tahribata ve tezvirata uzaktan yakından sebep ve alet olan herkes, kurum ve kuruluşlar bundan sorumludur ve adaletin önünde hesap vermelidir.
Haksızlık, hukuksuzluk ve tahriklerle halkı kin ve düşmanlığa sürükleyen, vatanın, milletin ve devletin bölünmez bütünlüğüne, huzur ve bekasına kast eden kim olursa olsun kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır. Her türlü kötülüğü yapıp, fitneyi çıkarıp, pisliği karıştırdıktan sonra; timsah gözyaşları döken ikiyüzlü fırıldak tiplere acımak devleti ve milleti acınacak hale düşürür. Bu da, apayrı bir hukuk depremi, sosyal bir yıkım ve hukuku katletmek eden bir cinayet olur.
Bir ülkede milletin devlete olan güveni ve itimadının sarsılması kadar büyük bir deprem ve yıkım yoktur. Tüm hukuksuz ve sorumsuz davranışlar milletin vicdanını yaralar, yüreğine dinamit koyar, sosyal patlamalar ve anarşiye zemin hazırlar.
Hakkı, hukuku ve adaleti temsil eden savcılar, hakimler, yargıçlar buyurun adaletin terazisi ve kılıcı sizi bekliyor. İyi olmak kolay, zor olan Allahtan başka kimseden korkmadan adaletli olmak ve adaleti tesis etmektir. Hak, hukuk, adalet yerine gelince kamu vicdanı da huzur bulur, devletin bekası da sağlam zeminlere oturur.
Eğer; millete ve devlete yapılan bu haksızlıkları ve provokatörlükleri bazı yargıçlar unutsa da, hakimlerin Hakimi Allah unutmaz. Onları belki yarına bırakır, ama kimsenin yanına bırakmaz.
Esas deprem; milletin içinde fitne çıkaran, milleti birbirine düşüren, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen, devlete ve millete karşı olan odakların ve aparatların çıkardığı fitnedir. Deprem yıkar ve öldürür, ama fitne milleti birbirine düşürür, iç savaş çıkarıp kırdırır ve süründürür.
Arif Altunbaş, Haber 7