Tarih, insanın varoluşuyla başlayan doğruların ve yanlışların ekilip biçildiği, kin öfke ve nefretin veya güzel günlerin yaşandığı koskoca bir ibret haritası ve aynı zamanda geçmişini görmek ve bilmek isteyenlerin tam boy aynasıdır.
Onu mutlaka yaşanması gereken, yaşanan ve yaşanacak bir zaman dilimi olarak basite alanlar, devenin nalbant dükkanına baktığı gibi bakan – Sıfatları aydın, akademisyen, bilim adamı… ne olursa olsun- at gözlüklü insanlardır. Ona bir tecrübe hazinesi gibi sarılan, onu bir ibret kitabı gibi olarak okuyanlar, ondan gerekli dersleri çıkaranlardır.
Her kişi ve millet, her kurum ve devlet bu tecrübe birikimlerini yaşanmışların özü ve özeti olarak örnek alabilirler. Tarihten ders çıkarmak, ibret almak, geleceği en verimli ve doğru olarak kurgulamak, inşa etmek insanlığın barışı ve huzuru için ahlaki bir sorumluluktur.
İnsanın içindeki insanın kokuştuğu kişi ve toplumlarda insan, her türlü haksızlığı ve hukuksuzluğu, zulmü ve despotizmi çağdaş hayatın bir parçası olarak görmeye başlar. Bugünkü barbar batı medeniyetinin ruhsuz pagan yapısı gibi. Onlara göre kendilerinin her yaptığı doğrudur, her doğru onların yaptığıdır. Kendileri dışındaki bütün doğrular şaşı ve şaşkın bakışlarına göre çağdışı ve eğridir. Ayakta duramayacak kadar içmiş bir sarhoşun; ‘’Ben mi sallanıyorum, yoksa yer mi ırgalanıyor’’ şuursuzluğuna denk bir ruh hali ve akıl tutulması örneği.
İslam’ın terazisinde hafif basan insan ve toplumların, kurum ve kuruluşların, millet ve devletlerin, düş ve düşüncelerin, ideoloji ve fikirlerin içine düştüğü kör döngü çıkmak isteyip de içinde debelenip durdukları o sığ bataklık vahiyden kopuk batı patentli bir hayat tarzı, düzeni ve düşüncesinin eseridir. İslam medeniyet ve kültürü yoldan çıkan bütün yolların, yani; peygamber izini terk eden bütün çizgilerin, sistem ve düzenlerin, yönlerin ve yöntemlerin içine düştükleri bataklık çağdaş cahiliyenin bu çıkmaz sokağıdır.
Asırlarca yıkılmadan ayakta durabilen büyük milletler ve devletlerin izledikleri yol, kural, kaide ve stratejiler tarihten edindikleri tecrübe ve derslerin neticesidir. Yaşananları bir daha yaşamak istemeyenler, aynı hataya bir daha düşmemek, onu bir daha yaşamamak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Eğer; tarih tekrardan ibaretse; aynı yanlış ve hatalar işlendiğinde zaman ırmağı yatağından taşarak azgın bir sel gibi önüne geleni yıkıp, süpürüp, dağıtıp mahveder.
Tarihimizin yüzkarası Jön-Türkler, Tanzimatçılar, İttihatçılar ve batıcılar İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya tarafından Osmanlıyı yıkmak için birer mayın eşeği olarak kullanıldılar. Batılıların tahrik, destek ve yardımıyla koskoca Osmanlı çınarını bunlar bir kurt gibi içten kemire kemire yıktılar. Daha sonra İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar Osmanlı topraklarını kendi aralarında bölüşüp yağmaladılar.
Koskoca 600 yıllık imparatorluk yerli münafıklar ve her an kullanıma hazır mayın eşekleri vasıtasıyla yıkıldı. Bir avuç Anadolu toprağında sıkışıp kaldık. İngilizler; Osmanlı topraklarındaki petrol ve gaz bölgelerini ele geçirmek için Arapları ve Yunanlıları, Fransızlar; güney ve doğu Anadolu’yu işgal etmek için Ermenileri, İtalyanlar Libya ve 12 Adaları almak için Rumları piyon olarak kullandılar. Almanlar ise; bugün olduğu gibi hep üç maymunu oynadılar. Böylece emperyalistler Osmanlının yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kolayca sahiplenip semirdiler. Buralarda kurdukları çadır ve aşiret devletlerinin gasıp kralları, zalim emirleri, despot sultanları ve fırıldak şeyhleri vasıtasıyla hala coğrafyamızı iliklerine kadar sömürüyorlar.
Uluslararası anlaşmalara göre; Irak ve Suriye’nin Kuzeyi, Doğu Akdeniz, Adalar (Ege) denizindeki adalarımız yani; Mavi vatan ve Batı Trakya Misak-i Milli sınırlarımız içinde olmasına rağmen hala işgal altındadır. Ermeniler, Yunanlılar ve Rumlar yine batılı emperyalist güçlerin mayın eşeği olarak, bugün de aynı amaçla Türkiye’ye karşı kullanılıyor. Ne acıdır ki, Cumhuriyet sonrasında olduğu gibi bugün de ülkemizde milletimizin dininin, kültürünün, tarih ve coğrafyasının düşmanı olan dönmeler ile yerli münafıklar ‘’Siyasi parti’’, ‘’Dernek’’, ‘’Vakıf’’, ‘’Birlik’’, ‘’Ocak’’ gibi kurum ve kuruluşların tabelaları altında halen kullanılıyor. Düşmanlarımızın ileri karakolları, emperyalizmin azatlı köleleri, küfrün ve inkarın mayın eşekleri…
Bu ahval ve şerait içinde millet olarak bize uyku, istirahat ve eğlence haram! Dur durak yok. Rabbimizin çizdiği ve tarihimizin gösterdiği yolda milletimizin ve insanlığın huzur ve barışı içindir verdiğimiz ve vereceğimiz kavga.
Turan yolu, Kızılelma önümüzde ölçü ve pusuladır Kur’an
Durmak yok yola devam, tek yol İslam Müslüman!
Arif Altunbaş, Haber 7