Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Batı ile mücadelemiz

Batı ile mücadelemiz

Batı ile mücadelemiz

Ülkemiz yine iç ve dış baskı ve sıkıntıların sarmalıyla boğuşuyor. Yaşananları at gözlüğü ile sadece birkaç partiye, iktidara, lidere bağlamak doğru ve adil bir tespit değil. Yaşadıklarımızı şahsileştirmek, hata ve yanlışları görmemek, dünyada yaşanan ciddi sorunları hafife almaktır.

Ülkemizin boğuştuğu en büyük sıkıntı sahiplendiğimiz hegmonyal batı sistem ve ahlakının kendisinden kaynaklanmaktadır. Yalan ve yanlışlardan, ikiyüzlülükten kurtulmadan, kendi özümüze ve benliğimize uygun bir sistem kurmadan bu sancılar ve problemlerle daha çok karşılaşacağız.

Millet ve devlet olarak sivrisinek avlamakla uğraşmak yerine bataklığı kurutmaya yönelmek zorundayız. Çektiğimiz sıkıntılar beş on yıllık bir zaman dilimine ait değil, yüz yıllık yanlış bir anlayışı sahiplenmemizin faturasıdır.

Şu anda içinde yaşadığımız durum adı konmamış (siyasi, askeri, ekonomik ve psikolojik) bir savaştır. Bu savaş, dün değil 200 yüzyıl önce düşmanımıza hayran olmak ve ona teslim olmakla başladı. Jöntürk, Tanzimat, İttihat ve Terakki ile milletimize miras olarak bırakılan haçlı batılı sistemlerin acı meyvesidir tüm bunlar.

Bir asırdır millet ve ümmet olarak batılıların dayattığı ekonomik, siyasi, askeri, kültürel bir bağımsızlık ve özgürlük savaşı içindeyiz. Bu savaş; bir parti, gurup, cemaat ve hareketin dar kalıplarıyla verilecek bir savaş değil, topyekün milletimizin ‘’Allah’ın ipine sarılarak…’’ vereceği ve vermek zorunda olduğu bir varoluş savaşıdır.

Dün; bizden önde giden ve zaman nehrinin öteki yakasına geçen beyaz atlı süvarilerimiz verdi bu kutlu savaşı. Bu gün günahıyla sevabıyla bizimle devam ediyor ve edecek… Yarın da; evlatlarımız ve torunlarımız yüklenecek bu özgürlük mücadelesi olarak sürecek…

Savaşlar; düşmanın atı ve kılıcıyla düşmana karşı savaşmakla kazanılmıyor. Kendin olacak, kendini emperyalizmin karanlık bataklığından kendi imkan ve gayretinle kurtaracaksın! Sahte kurtarıcılardan medet ummadan, onlara yalvarmadan, onlara tapınmadan, onları putlaştırmadan…

Ellerimizdeki kelepçe ve zincirler, ayaklarımızdaki pranga ve tuzaklar kırılmadan özgürlük ve bağımsızlıktan bahsedemeyiz. Öyle boş laf ile peynir gemisi yürümüyor. Palavrayı, işkembeden sallamayı bırak, içine düşürüldüğün oyunlara bak!

En basitinden… Birden Doların sert rüzgarına kapılıp yelkenleri rüzgarın estiği tarafa çeviriverdin! Pusulanı şaşırdın, kıbleni değiştirdin! Bundan önce yaşadığın ekonomik, siyasi, askeri krizleri ve darbeleri unutuverdin! İlle de bu ülkede 27 Mayıslar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar, Batı çalışma gurubu ve Ergenekon yapılanması gibi fitne ocaklarının baskı ve terörü, 15 Temmuzların bir daha yaşanılması mı lazım? ”Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” (Bakara;155-157 155) Eğer; gerçekten inanıyorsan, hayat ve mücadele böyle. Sınanacağız, hep sınanacağız.

Kısaca; Müslüman bir millet; Allah’ın kuludur, Dolar’ın ve Euro’nun kulu değil. Muhammed sav’ in ümmetidir bir gurubun, partinin, bir ırkın, sınıfın ve rengin milleti değil. Unutma! Biz put kıran İbrahim’in milletindeniz. Put kıran İbrahim’in.

Türk, Kürt, Arap, Pakistanlı, Afganlı, Malay, Boşnak… İslam ümmetinden olduğumuz, Haçlı batıya ve emperyalizmin çocuklarına teslim olmadığımız, onlara direnip başkaldırdığımız için bu baskı, boykot ve saldırılara maruz kaldığımızı ne çabukta unutuyorsun?

Dün; Nurcu, tarikatçı, Büyük Doğucu, Diriliş’ çi, MTTB’ ci, MSP’ li, ihvancı, Akıncı düşmanlığını bizzat yaşadık ve gördük. Özal düşmanlığı vardı, adamı zehirlediler. Erbakan düşmanlığı vardı, onu zorla zorbalıkla iktidardan düşürdüler. Bugün de; Tayyip Erdoğan düşmanlığı var. Aynen Abdulhamit Han düşmanlığı gibi sürekli gündemde tutuluyor yerli münafıklar ve batının ülkemizdeki piyonları tarafından.

Sorun Abdulhamit, Erbakan, Özal veya Erdoğan’ın kişisel meselesi değil. İslam’ın ve Müslümanların yeniden uyanması, ayağa kalkması, küfre ve inkara karşı mızrak gibi dimdik ayakta durması, her türlü köleliğe ve esarete karşı başkaldırması meselesidir?

İçte ve dışta münafıkların kafirlerle birlikte ittifak edip hareket ettiklerini, ülkemizi ve coğrafyamızı yeniden işgal edip milletimizi esir etmek istediklerini fark etmiyor ve görmüyor musun?

Ey! Kalbi kararmış, gözü kör olmuş, gönlü viraneye dönmüş Müslüman! Uyanmak ve tehlikenin farkına varmak için başına katran gibi yağacak yeni bela ve musibetleri mi bekliyorsun!

Batı ve batıl ile hesaplaşmamız bitmemiştir. Sürüyor ve sürecek… Müslüman olduğumuz ve Müslüman kaldığımız sürece…

Arif Altunbaş, Haber 7

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Arif Altunbaş Türkiye gibi kendi kimliği, benliği, medeniyeti ve kültüründen koparılmak istenen ülkelerde, “aydın” kavramı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir