Pazar , 22 Aralık 2024
Son Dakika Haberler
Karabağ’ın kaybedenleri…

Karabağ’ın kaybedenleri…

Karabağ’ın  kaybedenleri…

Savaşların bir veya birden fazla nedeni, kazananı veya kaybedeni olabilir. Kazananlar; kendi güç ve kuvvetlerine dayananlar, kendi irade ve akılarıyla hareket edenlerdir. Kaybedenler ise; kuklacılara kuklalık, efendilerine uşaklık yapan hukuki ve  ahlaki hiçbir ölçü ve sınır tanımayanlardır.

Ermenistan 1992 de Karabağ’ı işgali ederken onu destekleyen, onun arkasında duran Rusya, Fransa, kısmen İran ve ABD idi. Ermenistan’ı kışkırtan Rusya, Fransa ve ABD Karabağ’ın işgalinden sonra bu sorunu çözmek (!) için ‘’AGİT Minsk Grubunu (1992 ) kurdu. Bu üçlü gurup sorunu çözmek yerine içinden çıkılmaz bir çözümsüzlüğe ve kaosa sürükledi

Aslında Minsk üçlüsü Karabağ’ı işgal tiyatrosunun 2. Perdesini oynuyordu.  30 yıldır bu adaletsiz ve haksız işgali sürüncemede bırakmak ve halletmemek üzere defalarca bir araya gelmek, sadece; kendi hesap ve çıkarları için çalışmak emperyalist ülkelerin alışılagelen karakteri idi. Çözüme ulaşmamak üzere toplanan bu üçlü Azarbeycan’ı 28 yıl cezalandırdı, İşgalci Ermenistan’ı da mükafatlandırıp şımarttı.

Rusya; Kafkaslardaki otoritesini kaybetmeme derdinde, Fransa; ülkesindeki Ermeni lobisine yaranma arzusunda, Amerika; bünyesindeki Ermeni azınlığı mutlu etme savda idi. Ortadoğu’da olduğu gibi Kafkaslarda da enerji bölgelerini ve koridorlarını kontrolü altında tutmak isteyen ABD ve bu kanla beslenen ülkeden hiç birisinin  Ermenilerce işgal edilen Azerbaycan toprakları ve Azeri kardeşlerimizin çektikleri çileler ve acılar onların umurlarında bile değildi.

Azerbaycan ve Türkiye devlet üst yönetimi bu şeytan üçgeninin ne yapmak istediğinin farkında idi. Tek millet ve iki devlet olan ülke yıllarca Azerbaycan ordusunu modernize ederek, hem Azerbaycan’da, hem de; Türkiye’de eğittiler, Karabağ’ı kurtarmak için çetin bir savaşa hazırladı. Arkalarına Rusya’yı, Fransa’yı ve Amerika’yı alan Ermenistan elindeki demode olmuş silahlar ve 2. Dünya savaşından kalan savaş taktikleriyle cani ve katil çapulcu ordusuna çok güveniyordu.

Ama; Ermeni üst yönetimi uluslarası ilişkilerin menfaat ve çıkar merkezli birçok saç ayağına oturduğunu, Türkiye’nin bölgedeki etkin rolünü ya; hiç hesap etmedi. Azerbaycan ile olan bir  savaşta Rusya’nın kendilerini kayıtsız şartsız destekleyeceğine inanıyor, Fransa ve ABD’nin de arkalarında duracaklarını sanıyorlardı.

Son 20 yılda Ortadoğu’da değişen jeopolitik-Jeo stratejik dengeler; Doğu Akdeniz, Suriye, Irak, Lübnan, Libya, Yunan-ve Rumların Türkiye ile olan gerginliği gibi meselelerde Rusya ile Türkiye batılı emperyalistlere karşı birçok stratejik işbirliği halinde kalkan oluşturduklarını Ermeni Başbakanı Paşinyan hiç dikkate almadı.

Eremeniler Yüzyıllar boyunca mağma gibi kaynayan Kafkaslarda, sürekli piyon ve mayın eşeği olarak Ruslar tarafından kullanıldığını birçok Ermeni tarihçisi, aydın ve siyasetçisi çok iyi biliyor, bu da onlara acı veriyordu. İktidara gelir gelmez Rusya’yı dışlayıp Putin’i satan Paşinyan ABD ve Fransa’nın kucağına oturdu. Kafkaslarda her zaman bir piyona ihtiyaç duyan Rusya’nın içine asla sindiremediği bir durum idi.

Ermenistan ordusunun 06.10.2020, saat; 21.00 sularında Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’na yaptığı füze saldırısı ve burada şehit olan askerlerimiz Türkiye ve Azerbaycan için bardağı taşıran son damla oldu.

Azerbaycan Ordusu hemen karşı savunma ve saldırıya geçti. Bundan sonra savaş her yönü ile bütün yüzünü gösterdi. Ermeniler karşılarında 1992 deki Azerbaycan ordusunun olmadığını gördüler. Bu  sefer sert kayaya çarptıklarını geç anladılar, ama; iş işten geçmişti. Kısa bir süre sonra Başkan Aliyev’in deyimiyle, ‘’İt gibi kaçarak Karabağ’ı terk etmeye başladılar.’’  Ve nihayet Karabağ’ın merkezi Suşa 44 gün sonra düştü. Rusya’nın mayın eşeği Ermenistan, batının şımarık çocuğu Paşinyan teslim olmak zorunda kaldı. Yenilgiyi zor da, acı da olsa kabul ettiğini ilan etti.

Burada Başkan Erdoğan’ın, Türk ordusunun, Türkiye dış politikasının Azeri kardeşleri ile eşgüdüm içinde çalışması Rusya ile yıllardır sürdürülen jeo-politik ve jeo-stratejik kazan kazan prensibine dayalı siyaseti ve diplomasisi büyük rol oynamıştı.

Bu savaşta kazanan; Azerbaycan ve Türkiye kardeşliği oldu. Kaybeden ise; her zaman kaybetmeye mahkum olan Ermeni işbirlikçileri ve işgalcileriydi. Burada AGİK’in oynadığı tiyatro da boşa çıktı. Fransa, ABD ve Avrupalı Ermeni dostları da kaybedenler arasında idi. Pastadan aslan payını alan ise; her zaman olduğu gibi Rusya oldu. Leş kokusu almış Akbaba gibi savaş süresince Moskova’dan olayları seyreden Rusya, Ermeni piyonunun kesin olarak yenileceğini anlayınca ‘’Barış’’ adıyla devreye girdi. Ölülerini bile savaş meydanında bırakıp kaçan Ermeni ordusu bir daha Rusya’nın oyununa geldi. Ve kaybedenlerin şampiyonu oldu.

Barış Anlaşmasındaki 9 madde ile, Azerbaycan Nahcivan arasındaki 60 km’lik koridoru tekrar hayata geçireceğinden, kaybedenlerin birisi de Türkiye’yi Orta Asya’da ve pazarlarında görmekten hoşlanmayan, bunun için TIR taşımacılığımızda her zaman Türk TIR’larına bin bir zorluk ve problem çıkaran İran da kaybetti. Laçin koridorundaki yol faaliyete geçince Türkiye’nin Kafkaslara, Türki ülkeler ve Orta Asya’ya ulaşması için artık ne Gürcistan’a, ne de İran’a bir ihtiyacı kalmadı.

Büyüyen, yükselen, güçlenen Türkiye ve Türkiye Azerbaycan kardeşliği önümüzdeki problemler ve engelleri aynen; 15 Eylül 1918 de Bakü’yü Bolşeviklerden ve Ermeni çapulcularından kurtaran kahraman Osmanlı komutanı Nuri Paşanın Kafkas İslam Ordusu gibi bir bir aşacağına ve hedefine ulaşılacağına inanıyorum.

Ama; dikkat edin!

Ayı ile aynı çuvala giriyorsanız baltanız keskin ve devamlı yanınızda olsun!’’ (Rus atasözü) Tarih bilincimiz bize; sürekli uyanık ve tetikte olmamızı emrediyor. Kazandığımız zafer ve başarılara şükredin ki, Allah sizi yeni zafer ve başarılara ulaştırsın! Rehavete kapılmayın, şımarıklık yapmayın, adaletsiz olmayın, zalimler gibi zulmetmeyin! Allaha cc şükreden ve zikreden inanmış bir millet olun ki, düşmanlarınıza karşı sürekli galip gelesiniz.

Allah milletimize, ordumuza ve yurdumuza zeval vermesin. Amin!

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Bir milli güvenlik sorunu olan partiler

Bir milli güvenlik sorunu olan partiler

Arif Altunbaş Türkiye’nin geçmişin de olduğu gibi, bugününde de devletin ve milletimizin dini, tarihi, kültürü, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir