Hani nerede nesli tükenmekte olan Kemalist kelaynaklar, kalemlerinden kan ve irin fışkıran fitnenin ‘’Sözcü’’leri köşe yazarları, kara cübbeli aydınlar, darbe sevdalısı akademisyenler, laik dinazorlar, inkârın ve tuğyanın gönüllü temsilcileri hangi kara bayrağın altında tünüyor, hangi mağarada kış uykusunda devrimcilik rüyası görüyorlar?
Mankurtların eğer güçleri yetse; Müslümanları kendi yurdundan kovacaklar, ellerinden gelse; onları bir kaşık suda boğacaklar. Ama, yıllarca milletimizce dışlanmışlığın, itilmişliğin ezikliği içinde korkularıyla birlikte kucak kucağa yaşıyorlar. Aman başımızı örtecekler, mahalle baskısı yapacaklar, meyhanemizi, kerhanemizi kapatacaklar vehimleri içinde ciyaklayıp duruyorlar.
Her seçim ve kurultay öncesi en iyi yaptıkları iş Ali dayının keçileri gibi birbirleriyle didişip durmak. Buna da parti içi demokrasi diyorlar. Aslında yapabilseler CHP den kopacaklar ama gidecekleri başka bir kapı yok. İnanç ve imanları da buna müsaade etmiyor.
Artık yok oluş ve tükenişlerinin önüne geçebilmek için kendilerine benzeyen hizipler ve partilerle ittifak içinde ‘’Yıkılmadık ayaktayız’’ şarkısını söylemek için kol kola, yan yana gelip güç birliği yapmaya çalışıyorlar. CHP’nin yerli müttefikleri olan ataistler, Ermeniler, Rumlar,Yahudiler ile Sabataistlerden oluşan Bizans artıkları çareyi PKK’ya sığınmakta arıyor.
Bu zihniyetin kuruluşundan itibaren tarihini iyi incelerseniz, parti içinde en etkin rol alanların, onları içeriden veya dışarıdan besleyen ve destekleyenlerin kimler olduğunu, nasıl oraya geldiklerini veya getirildiklerini, hangi medeniyet ve kültürün taşeronluğunu üstlendiklerini çok net olarak anlar, görürsünüz.
Mesela; Deniz Baykal’ın bir gecede ‘’Mape Darbesi’’yle CHP liderliğinden düşürülüp, tepeden inme Kılıçdaroğlu’nun liderlik koltuğuna oturtulmasını, partisine her seçimde hezimet üstüne hezimet yaşatmasına rağmen inat ve ısrarla o koltukta tutulmasını ‘’Mappe darbesinin’’ darbesiyle dilini yutan Baykal bile açıklayamaz.
Abdullah Gülden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aday olmaması için adeta bir tarafını yırtarcasına, ‘’Sen aday olma! Olma! Olma!’’ diye çemkiren Baykal’ı dut yemiş bülbül haline getiren kimdir?
Batı; ‘’Ay eskiyince onu kırpıp kırpıp yıldız yapar’’. Taşeronların ve kuklaların sonu budur. Kılıçdaroğlu’nu da bekleyen son, Baykal’ın sonundan başkası değildir. ’’Etme bulma dünyası’’ yani…
CHP’ nin başını İslam düşmanlığı, İslam medeniyet ve kültürü karşıtlığı, tarih ve coğrafyamıza olan husumeti yiyecek. Antik Yunan medeniyetinin çocuklarının intikam ve kin hırsı onları batının ülkemiz için kazdığı çukurlara gömecek. Az kaldı.
Bugün Kılıçdaroğlu ve CHP’ nin her kılığa bürünerek Türkiye’yi ve Erdoğan’ı Avrupalılara şikayet etmesi, ülkemizde yapılan her hayırlı işin tekerine taş koyması, PKK, Geziciler ve FETÖ … gibi terör ve fitne örgütlerini koruması, kollaması ve onlarla ittifak kurması CHP’nin veya Kılıçdaroğlu’nun fikri değil, onların ötesinde şimdiye kadar onları kullanan batılı patronlarının aklıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçelinin birlikte kurduğu Cumhur İttifakı Kılıçarslan’ın Türkmen Beyleriyle birlikte Haçlılara karşı kurduğu Anadolu Birliğine benziyor. Yani; ‘’ BEKA MESELESİ’’ denilen şey; iktidar, parti, liderlik ve çıkar meselesi değil, Türkiye’nin emperyalistlere karşı, ‘’Birlik’’, ‘’Dirlik’’, ‘’Varoluş’’, Özgürlük ve Bağımsızlık’’ kavgası meselesidir.
Bunu anlamayanlar/anlayamayanlar hangi ittifak içinde olursa olsun Bizans’ın tarafında Türkiye’nin ve milletimizin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi karşısındadırlar.
‘’Beka Meselesi’’, Türkiyen’in taşaron CHP’den ve onun mankurt zihniyetinden kurtulma meselesidir.