En son PKK kalkışması göstermiştir ki, Kandilin ağaları, BDP’nin patronları KCK’nın militanlarıyla bir araya gelinilerek onlara güvenilerek ciddi bir barış süreci sürdürülemez.
Barış gerçekten barışı isteyen, özleyen ve barıştan bir umudu olan insanlarla yapılabilinir. Barışın güzelliklerine inanmayanlar, onun özelliklerini ve hassasiyetlerini de dikkate almazlar.
PKK taraftarları barışı bir uzlaşma zemini ve atmosferi olarak değerlendirmek yerine bir tehdit ve mızıkçılık fırsatı olarak değerlendiriyor, kullanıyorlar.
Tehditlerle, provokasyonlarla, ajitasyonlarla, isyan ve kalkışma, vurma, kırma, yakma ve yıkma, sokaklarda terör estirmekle dünyanın neresinde, hangi barış tesis edilmiştir ki?
Barışın bir tarafını temsil eden bir parti lideri ‘’ Türkiye’nin sokaklarını Kobane’ye çevirelim, Kobane düşerse Ankara da düşer” diye milleti provoke ederek sokağa döker, milyonlarca maddi zarara ve 30 canın katledilmesine sebep olursa bu adama madalya mı vtakılmalıdır? Bütün bu olaylara sebep olan Demirtaş’ın derhal adalet önüne çıkarılarak yargılanması gerekir
Hiçbir parti liderinin taraftarlarını kalkışmaya, devletin ve vatandaşın malını yağmalattırmaya hakkı yoktur. Bu apaçık bir çapulculuk, kamu düzenini bozmak, devlete ve yasalara başkaldırmak demektir.
Her yer yakılıp yıkıldıktan, canlar katledildikten, mallar talan ve yağmalandıktan sonra utanmadan sıkılmadan, “Biz barışçı gösteri çağrısı yaptık, şiddeti provokatörler yaptı” diye işin içinden ucuzca sıyrılmak istemek, milleti aptal ve ahmak yerine koymakta ayrıca büyük bir yüzsüzlük ve utanmazlıktır.
Yağmalamaları yapanlar, ortalığı yakıp yıkanlar, masum insanları ‘’Bu uzun sakallı IŞİD elamanı, bu Hizbullah taraftarı, bu AK Partili diye saldıranlar, öldürenler uzaydan değil, Kandilden gelen provokatörlerdir.
Demirtaş kışkırtıcı arıyorsa sağına soluna etrafına baksın! Aradığı provokatörler en yakınında olan İslam ve Türkiye düşmanı PKK’lı, KCK’lı ve BDP’li kendi çapulçulardır.
Ne Demirtaş, ne Tuğluk ve ne de BDP’li, PKK’lı liderler barışa inanan ve barışın taraftarı olan insanlar olarak da vranmıyorlar. Kürtlerin siyasi liderlik sorunu bunların toplamından daha büyük ve daha hayati bir önem arzediyor. Bunların barış sürecinden anladıkları güçlerini yeniden toparlama ve yeni bir savaşa hazırlanma süreci gibi anlaşılıyor.
Bu güya akıllı sivri zekâlı taş kafalılarla barış süreci falan yürümez. Bunların hepsini toplayıp bir çuvala koysanız bir Öcalan yapmazlar. Bunlar barış sürecini kullandıkları gibi, Öcalanı da kullanıyorlar belki de. Veya hep birlikte danışıklı bir oyun oynuyorlar milletin gözü önünde. Tiyatronun adı da; ” Barış Süreci” dir.
Kobaniyi bahane ederek Hükümete ve devlete kafa tutan, dolayısıyla unutulmaz bir ders vermeye çalışan bu basiretsiz ve sorumsuz insanlar derhal adaletin önüne çıkarılarak yargılanmalı ve hak ettikleri cezayı da almalıdırlar.
Böyle canı sıkılan, kafası esen, kabadayılık gösterileri yaparak insanları sokaklara dökerse bu ülkede rahat, huzur ve kamu düzeni diye bir şey kalmaz.
Kim olursa olsun herkes haddini, hududunu ve sınırlarını bilmelidir. Bu kişi ister Öcalan, ister Demirtaş, Kürt Türk veya kim olursa osun, ne pahasına olursa olsun suçlular cezasını çekmelidir.
Adaletin olmadığı yerde ne barıştan, ne kardeşlikten, ne de devletin varlığı, birliği, dirliği ve otoritesinden söz edilemez.