Sayın Başbakan Davutoğlu’nun 22 mayısta yapılacak olan kongrede aday olmayacağını açıklamasının ardından mevcut sistemi tartışma noktasında yeni boyutlar yer almaya başladı. Aslında sorun Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında değildir, sorun sistemden kaynaklıdır. Bunu önceki siyasiler arasında da gördük. Ancak Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu iki medeni insan gibi konuştular, bu konuşmanın ardından da Davutoğlu aday olmayacağını açıkladı.
Şimdi siz parlamenter sistemin içerisindeki yapıya baktığınız zaman şunu görürsünüz: Partiler seçime giriyor ve bir parti en fazla oyu olarak iktidara geliyor. Bakın biz partileri seçiyoruz diyorum, milletvekillerini değil! Milletvekillerini parti başkanları belirliyor. Yani burada belirlenen milletvekilleri halka karşı hiçbir sorumluluk hissetmeyecek, parti başkanına karşı sorumluluk hissedecek. Şunu da söyleyelim hatta şimdiki sistemde seçilen milletvekillerini halk bilmiyor bile. Bizi kimler temsil ediyor, isteklerimiz yerine getiriliyor mu diye bilme imkanları bile olmuyor.
Bir şeyi daha hatırlatalım burada. Eğer yolsuzluklar oluyorsa, adam kayırma oluyorsa bu sistem yüzündendir. Bugün devletimizin başında olan bir insana tek adam olmak istiyor, saltanat geri gelecek, şeriat geri gelecek diye itham edenlere şunu söylemek lazım. Kimsenin rejimle bir sorunu yoktur. Sorun bu sistemin ortaya çıkardığı iki başlılık ve bu iki başlılığın içine ittiği anlaşmazlıktır. Bu başta Kılıçdaroğlu olsa da geçerlidir, Bahçeli de olsa geçerlidir. Sistem zaten itiyor sizi buna.
Başkanlık sisteminde ne olacak? Dar bölge seçim sisteminden bahsedelim biraz. Diyelim ki İstanbul ilçesi Zeytinburnu’nun nüfusu 800 bin. Burada 4 ayrı seçim bölgesi oluşturulacak ve her parti bu dört bölgeden milletvekili belirleyecektir. Ne oldu burada? Bir ilçe dört ayrı bölgeye bölündü, bu bölgelerde tanınan, bilinen, sevilen ve bölgenin ihtiyaçlarını mecliste en iyi savunabilecek milletvekilleri seçilmiş oldu. Dar bölge seçim sistemi budur.
İki turlu olması ise en çok oy alan partinin bir hafta sonra yeniden seçime girmesi anlamına gelir. Milletvekilleri meclise bu şekilde gönderilir. Millet vekili Parlamenter Sistemdeki gibi milletvekilleri kendilerini parti liderine değil kendini seçip gönderen halka karşı sorumlu hissedecektir.
NOT: Aradaki fark şudur ki bazı zihinler bu sistemin gelmesini kan çıkarmakta bulur. Bunlar aklı evveldir, bu şekilde çözüm bulacaklarını zannederler. Bazı zihinler ise aklı asridir, çözümü çağın gerektirdiklerinde bulur. Kimsenin rejimle bir sorunu yoktur. Bu sistem AK PARTİNİN sorunu değil Türkiye’nin sorunudur. Tayyip Erdoğan da fanidir, ondan sonraki nesiller içindir bu sorunun çözüm meselesi. O yüzden hep birlikte bu coğrafyanın bir otuz elli yıl daha bocalamaması için bu sistem şarttır.
Selam ve dua ile… İbrahim Yavuz