Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİR ÖRTÜLÜ YAHUDİ DEVLETİ OLARAK KURULDU!

TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİR ÖRTÜLÜ YAHUDİ DEVLETİ OLARAK KURULDU!

TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİR ÖRTÜLÜ YAHUDİ DEVLETİ OLARAK KURULDU!

Mesud Akgül / el-aziz.com/makale

1000 yıllık Selçuklu/Osmanlı İslam devletinin misyon anlamında son halifesi 2. Abdülhamit handı.

1897 İsviçre’nin Basel kentinde yapılan 1. Dünya Siyonist Kongresinde alınan kararlar doğrultusunda harekete geçen küresel Siyonist çete 2. Abdülhamit hanı tahtan indirmek sonrasında Osmanlı Devletini yıkmak için düğmeye bastı.

2. Abdülhamit hanın tahtan indirilmesi ardından Osmanlının bir ham hayal uğruna 1. Dünya Savaşına sokularak mağlup edilmesiyle birlikte bölünüp parçalanmasında ana etken zihinleri, gönülleri Batı başkentlerinde iğfal edilmiş İttihat ve Terakki ya da Jön Türklerdi!

İttihat ve Terakkinin merkezi Selanik’ti.

Selanik, Yahudiler için, “İkinci Kudüs’tü!”

İspanya’dan sürgüne yollanan Yahudilere kucak açan Osmanlı’da mültecilerin ikamet etmeleri için adres olarak gösterilen en önemli yerleşim yerlerinin başında Selanik gelmekteydi.

Selanik zamanla Osmanlıya yerleşen Yahudilerin merkez üssü konumunda bir kente dönüştü.

Kabalist Mesih Sabetay Sevi’ye iman etmiş Kripto Yahudi Sabetayist cemaat mensuplarının karargâhı da Selanik’ti!

Selanik, Yahudi hâkimiyeti dolayısıyla 18. Ve 19. Asırda Osmanlının gizli başkenti olarak anılmaktadır.

Nüfusunun çoğunluğunun Yahudilerin oluşturduğu Selanik’ten mübadele ile ülkemize 380.000 Kripto mülteci göç etti.

Türkiye’nin o yıllarda nüfusunun 11 milyon olduğu düşünüldüğünde 380.000 rakamının ehemmiyeti ortada.

Mübadil Sabetayist Yahudiler ülkemize öz kimlikleriyle değil elbette sahte Müslüman-Türk kimlikleriyle transfer edildiler.

Kayıtlara da Müslüman-Türk olarak geçtiler!

Günümüzde sayılarının 2 milyon civarında olduğu düşünülen bu Kripto Yahudi Sabetayist cemaat mensuplarını milletimiz Müslüman-Türk olarak kendi bünyesinin bir uzvu zannetme gafletine düştüğü için 90 yıldır yıkıcı, ayrıştırıcı, bölücü, tahrip edici her türlü operasyona maruz kalmaktadır!

İsrail ve MOSSAD kölesi Esed rejimin zulmünden kaçarak ülkemize sığınmış 2 milyon Suriyeli mülteciye yönelik yapılan her türlü kışkırtma, düşmanlaştırma, itibarsızlaştırma hamlelerinin arkasında da işte bu mübadil mülteci Kripto Yahudi Sabetayist cemaat mensupları vardır.

İttihat ve Terakkinin karargâhı Selanik’ti ve mensuplarının tamamı Yahudi-Masonik kadrolardan ibaretti.

İttihat ve Terakkinin temeli olan Mason derneklerini birkaç üyesiyle beraber hatırlarsak; Selanik’deki Makedonya Rizorta Locasında İttihatçılar’dan Talat Bey (Paşa), Kazım Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Binbaşı Naki Bey, Manyasazade Refik, Kolağası Kazım Nami, Drama Jandarma Komutanı Hüseyin Muhittin ve Yahudiler’den Ferit Aseo bulunuyordu. Yine Selanik’deki Veritas Locasının üstadı ittihatçı Emanuel Karasu idi, Yahudi toplumundan Modiyano’nun ve Nissim Masliyah’ın da üyesi olduğu bu locada daha sonra Bahriye Nazırı olacak olan Cemal (Paşa), Faik Süleyman (Paşa), İsmail Canbolat, Mustafa Doğan, Kolağası Dr. Faik, Mustafa Necip yer alıyordu. Talat ve Naki Beyler bu locada da üye idiler.

Sözde 31 Mart irtica ayaklanmasından Payitahtı kurtarmak ve isyanı bastırmak için İstanbul’a gelen ama ne hikmetse Sarayı kuşatıp 2. Abdülhamit hanı tahttan indiren Selanik merkezli Harekât Ordusunun başı Mahmut Şevket Paşa ve askerlerin de büyük çoğunluğu Kripto Yahudi’ydi.

Harekât Ordusunun Kurmay Başkanı da Mustafa Kemal’di!

İttihat ve Terakki mensubu olup Osmanlının yıkılmasında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda etkin olan Yahudi veya Kripto Yahudi isimleri kısaca bir hatırlayalım.

Erbakan şu üç Yahudi’yi asla unutmayın derdi.

Theodor Herzl, Emanuel Karasso ve Türk milliyetçiliğinin finansörü aynı zamanda Türk Ocakları’nın kuruluşuna en büyük maddi desteği sağlayan Lazaro Franco!

Diğerlerine gelince…

Tekinalp takma ismiyle ülkemize Türkçülük mikrobunu bulaştıran ve Kemalist ideolojiyi imar eden bir Yahudi hahamının oğlu olan Moiz Kohen.

Lozan görüşmelerinde İnönü’nün danışmanı sıfatıyla heyetler arasındaki anlaşmazlıkları çözen, 1000 yıllık Selçuklu/Osmanlı İslam medeniyetinin kökünü kazıyan, Siyonist/Haçlı Batı ittifakının gizli sömürgesi şeklinde Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilanını sağlayan İstanbul Başhahamı Haim Naum.

Hahambaşı Haim Naum Efendi ile avukat kardeşler Avram ve Aşar Salem Efendi ile Nissim Russo, Nissim Mazliyah ve Samuel İsrael, sözde Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda katkısı, emeği olan diğer ünlü Yahudi şahsiyetlerdir.

Moiz Kohen’in talebesi ve Atatürk’ün fikirlerinden en fazla etkilendiği kişi Ziya Gökalp.

Türk ırkçılığının ideologlarından Yunus Akçura.

Selçuklu/Osmanlı İslam medeniyetinin yıkılmasında dâhili olan, emeği geçen ve yerine 1923 hile rejimi ve köle düzenini inşa eden politbüro üyelerinin tamamı gizli ya da açıktan Siyonist emelleri olan Yahudilerdi!

Hiçbirisinin ne Müslümanlıkla ne de Türklükle uzaktan yakından en ufak bir aidiyeti, gönül bağı, ilgisi ve alakası yoktu.

Ama bütün bu gerçeklere rağmen kurulan devletin adı Türkiye Cumhuriyeti kondu!

Kurulan Cumhuriyette bu toprakların ana sahibi, özü olan ve cennet ülkemizi baştanbaşa kanıyla, canıyla susayarak vatan eylemiş aziz milletimize nasıl bir rejimde yaşamak uygun görüldü biliyor musunuz?

Bunu en güzel gazeteci merhum Uğur Mumcu şöyle tarif ediyor:

“Türk ne demektir? Türk vatandaşı kimdir? Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalya ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.”

Bu gerçekler dolayısıyla, “Yahudiler 20. Asrın ilk yarısında iki tane devlet kurdular: Türkiye ve İsrail” diye yazan araştırmacı Prof. Uriel Heyd’de bir Yahudi’ydi.

İsrail devleti kurulduğunda ilk Cumhurbaşkanı Chaim Weizman’ın bir konuşmasında “biz Yahudiler 20. yüzyılda Ortadoğu’da yıkılmaz denen devleti yıkarak 2 tane devlet kurduk. Onlara öyle güzel sistem inşa ettik ki Türkler bize Filistin’i vermeyen Abdülhamit’e en az 200 sene daha söverler!” derken sergilediği pervasızlığın altında yatan ana saik Türkiye Cumhuriyetinin örtülü bir Yahudi devleti olarak kurulmuş olduğu gerçeğidir.

Süleyman Arif Emre de yazdığı, “Siyasette 35 yıl” isimli kitabında, uluslararası bir toplantıda Batılı bir diplomatın, “Dünyada şu 4 ülkeyi Yahudiler tarafından doğrudan yönetilmektedirler: ABD, Fransa, Türkiye ve İsrail” dediğini ve orada bulunan Türk heyetinin bu tanıma itiraz etmediğini aktarmaktadır.

Ünlü Sabetaycı Yahudi Orhan Pamuk’un Amerika’da bir panelde “Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni biz kurduk” demesi elbette boşuna değil.

Türkiye Cumhuriyetini kuran derin irade ve üst akıl olan gizli/açık Siyonist Yahudi’lerin yaklaşık 50 yıldır acınası bir halde sürekli feveran edip isyankârı oynamaları, salya sümük ağlayıp durmaları, yıllardır arabesk takılmaları da yine boşuna değil.

Çünkü kurucu iradesi oldukları ve bir Yahudi çiftliğine dönüştürdükleri Türkiye göz göre göre ellerinin arasından kayıp gitti!

Çitlikleri var olsun, yıkılmasın, sonsuza kadar yaşasın yaşasın ki bu ülkenin zenginliklerini her daim bu Çıfıt Sabetayist aileler yesin; Müslüman çoğunluk ise köylerde, varoşlarda, kırsal kesimlerde eğitimsiz, cahil, işsiz-güçsüz bir şekilde aç, susuz, ekmeğe muhtaç olarak ilkel bir mağara hayatı yaşasın diye çok büyük mücadeleler verdiler…

Büyük fedakârlıklar yaptılar…

Aşılmaz kalelerinin arkasında olağanüstü bir direniş gösterdiler…

Bu uğurda öldüler, öldürdüler…

Küresel güç Siyonizm’den aldıkları destek sayesinde her büyük yıkımdan sonra hiçbir şey olmamış gibi yine ayağa kalkmasını bildiler…

Direndiler…

Her daim bu ülkede en gür ses/seda onlara aitti!

Aslında dünya tarihine geçecek bir organize kabiliyetine ve her alanda yetişmiş söz sahibi güçlü, yırtıcı, iyi eğitimli, itibarlı kadrolara sahiptiler!

Ama olmadı!

Ne yaptılarsa tutmadı!

Bu ülkeye ne tür operasyon çektilerse hep ayaklarına dolandı!

Kazdıkları kuyu kendilerine mezar oldu!

Darbelerle geldiler ama sonuç alamadılar!

Sağ/Sol; Asala, PKK, DHKP-C, DEAŞ, PYD/YPG terör örgütleriyle saldırdılar olmadı!

İktidarları yıkıp hükümetler kurdular sonuç alınamadı!

Psikolojik harp taktikleriyle saldırdılar ama avuçlarını yaladılar!

Sağ/Sol; Alevi/Sünni; Türk/Kürt; laik anti laik iç çatışmasını çıkarmak için bin bir türlü provokasyona, eyleme, suikasta imza attılar yaptıkları ayaklarına dolandı!

Aslında Sabetayist Çıfıtların başarısızlıkları, çaresizlikleri, mağlubiyetleri kendilerinin niteliksizliklerinden, beceriksizliklerinden kaynaklanmıyordu!

Sorun rakipleriydi!

Karşılarında üstün siyasi akıl sahibi Erbakan vardı!

Erbakan’a rakip olmak peşinen kaybetmek demekti zaten!

Erbakan’ın üstün aklı, bükülmez bileği, siyasi dehası, bitmek tükenmek bilmeyen mücadele azmi en önemlisi de manevi misyonu karşısında bir böcek gibi ezildiler!

Ülke siyaseti onların güdümünden çıkarıldı. 15 yıldır ülkeyi yöneten AKP ve Ana Muhalefet CHP ile muhalefet MHP milli derin devletin kontrolü altında. Kontrol ettikleri bir liderin ya da partinin iktidar olma olasılığı bu ülkede artık imkânsız.

Sermaye ve medya tekelleri yıkıldı, ortadan kaldırıldı.

Destekleri partiyi iktidara taşıma ya da düşmanlık ettikleri hükümeti yıkma şeklindeki operasyonel güçlerini kaybedeli yıllar oluyor.

En büyük ve ciddi kayıpları ise derin devletteki hâkimiyetlerini yitirmiş olmalarıdır.

Bu ülkeyi İsrail’e angaje, ABD ve Haçlı Batı paydaşı, küresel istihbarat örgütlerinin maşası Ergenekon derin devleti artık yönetmiyor!

FETÖ elbisesini giyip yeniden imar ve inşa etmeye çabaladıkları Paralel Devlet Yapılanması ise 15 Temmuz darbesiyle birlikte milli derin devletin tek bir fiskesiyle tarumar edildi.

Bir zamanlar 1923 hile rejimine ve köle düzenine karşı potansiyel düşman/tehdit ilan ettikleri aziz milletimizin dinine, inancına, tarihine, kültürüne, değerlerine açıktan düşmanlık edip saldırdıkları günler artık maziye gömüldü.

Bir zamanlar Üniversite önlerinde coplayıp okuldan attıkları başörtülü kızlarımız, kadınlarımız; mahkemelerde süründürdükleri, ötekileştirdikleri, ikinci değil üçüncü sınıf vatandaş muamelesi yaparak paryalaştırdıkları Müslüman milletimiz artık bu ülkenin siyasetinde, sermayesinde, medyasında, kültür ve sanat hayatında, bürokrasisinde etkin unsur olmaya başladı.

Ülke yönetiminden tasfiye edilmiş olmalarından dolayı Sabetayist Çıfıtlar o kadar büyük bir kin ve öfke ile milletimize saldırıyorlar ki bunların en ünlülerinden olan Prof. Celal Şengör, sözde İstanbul’da beklenilen depremde 15 milyon kişinin öleceğini ve Türkiye’nin bağımsızlığını kaybedeceğini medyaya kusuyor!

Aslında dert elbette deprem değil.

Celal Şengör gerçekte içinde beslediği gizli niyetini açık ediyor!

Bu Yahudi Çıfıt demek istiyor ki; “Ah bir İstanbul depremi olsa ve bu afette 15 milyon kişi ölse; Türkiye bu yükün altında kalıp ezilse biz de 1923 hile rejimi ve köle düzenini sil baştan yeniden imar ve inşa edip bu ülkenin gerçek sahibi olma fırsatına kavuşsak kötü mü olur?”

Azgın azınlık Sabetayist ihanet çetesine karşı verilen gerçek Kurtuluş Savaşında Müslüman milletimizin tek eksiği ise niteliksizliğidir!

Siyasi cehalet ve şuursuzluğu; korkaklığı, çekingenliği, ürkekliğidir!

90 yıldır materyalist/inkârcı/ Darwinist eğitim sistemiyle ruhları köleleştirilmiş, zihinleri iğfal edilmiş, kalpleri paryalaştırılmış, fikirleri kirlenmiş, özgüvenini yitirmiş bir nesli tarihi köklerine, DNA’sına, misyonuna geri döndürmeye çalışmak çok kolay bir süreç değil.

Devletin sinir sisteminden tasfiye edilmiş Sabetayist ihanet şebekesinin, milli derin devletle mücadele ederken en büyük şansı ve artısı da hangi dine, ideolojiye, mezhebe, partiye mensup olursa olsun milletimizin her bir ferdinin ruhunu kuşatmış bulunan zihinsel, fikirsel ve duygusal işgaldir!

Bu işgalden kurtulmak için verilen Kurtuluş Savaşı boyut itibariyle cephe savaşından daha zor ve kıymetlidir!

Ancak Türkiye’yi yöneten üstün siyasi akıl bu çıkmazı, eksikliği tolare etmeyi bir şekilde başarıyor ve bu hususta herhangi bir zorluk, sıkıntı yaşamıyor.

Hak/batıl mücadelesinde asıl belirleyici faktör devlet aklının üstünlüğü, liyakati, dirayeti ve sadakatidir!

Bu konuda tereddüde yer yok elhamdülillah.

Bölgesinin lideri ve yenidünya gücü Yeni Türkiye Erbakan’ın eseridir!

1000 yıllık Selçuklu/Osmanlı İslam medeniyetinin modern çağdaki temsilcisi Türkiye’yi imar, inşa ve ihya eden mimar Erbakan’dır!

Bu hakikat toplum tarafından bilinmesin, fark edilmesin, anlaşılmasın diye büyük bir özen ve dikkat gösteren Sabetayist odaklar ile yandaş moloz yığınlarının ikircikli propagandaları kimseyi umutsuzluğa sevk etmesin.

Şu kimyasal atık yandaş unsurların her başarıyı getirip Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mal etme, ona yükleme hadsizliklerine kimse pirim vermesin.

Sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 yıldır ülkeyi tek başına idare etmesine rağmen 15 Temmuz darbesinden bile bi haberdi!

Darbeyi eniştesinden öğrenme ayıbını, kusurunu kameralar önünde açıklamak yerine gizlemek gerektiğini düşünecek asgari siyasi ferasetten bile mahrum bir Erdoğan var karşımızda!

Yaverinin bile FETÖ’cü olduğundan habersiz bir Cumhurbaşkanının bu ülkeyi yöneten son karar mercii olma ihtimali sizce nedir?

İsrail’in Türkiye mümessili ve TÜSİAD’ın Eski Başkanı Tuncay Özilhan’ın Coca Cola fabrikası açılışına katılan ya Allah Bismillah diyerek kurdeleyi kesen Erdoğan mı emperyalizmle mücadele edecek?

Elbette hayır.

Güneş nasıl balçıkla sıvanmaz ise hakikatlerinde bir gün tıpkı zeytinyağı gibi üste çıkma, batıla galip gelerek üstünlük kurma gibi bir özelliği vardır.

Milletimiz mutlaka bir gün Erbakan hakikatiyle yüzleşecek. Bunu hiçbir güç ve kuvvet engelleyemez. Engellediklerini zanneden şuursuz devre mülk akıllar ise elleriyle gözlerini kapatıp sonrada güneşin olmadığını iddia eden imitasyon yaratıklardır!

Ayrıca Bakınız

Tekfir Üzerine

Tekfir Üzerine

Prof Dr. Mehmet Görmez “Hiçbir kimse bir başkasını, İslam’ı kendisinin anladığı gibi algılayıp yaşamadığından ötürü …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir