Önce dost kelimesinin ne anlama geldiğine bakalım.
Dostum Trump; sevilen, kendisine güven duyulan, yakın arkadaşım olan, gönüldaşım olan, iyi anlaştığım, düşmanımın karşıtı olan Trump demektir.
Batıda cümlede kullanılan dost kelimesi daha çok, arkadaşım, düşmanımın karşıtı, gönüldaşım, iyi anlaştığım insan manalarında kullanılır. Mesela baba oğlunun adını zikretmeden ‘’dostum’’ diyerek konuşur. Bu iki birbirini tanıyan erkekler arasında da söylenen bir hitap şeklidir.
Böyle cümlelerde kişiye hitap olarak kullanılan ‘’Dostum falan ‘’ hitabı bizde anlaşılan dost- düşman anlamında değildir ve o manada kullanılmaz.
Dost sözlükte, “sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı” anlamlarına gelir. Bir cümlede kullanılırken bu anlamlardan birisi veya birkaçı cümleye yüklenerek söylenir.
İslam dünyasında, İslam toplumlarında, Kur’ an litaratüründe ‘’dost ve düşman’’ kavramı farklıdır. İki zıt ve karşıt, hasım ve çekişen tarafları ifade ederken kullanılır. ‘’Allah’ın dostları ve düşmanları, düşmanımın düşmanı… cümlelerinde kullanılan bu iki zıt anlamlı kelime batıda hitap olarak günlük kullanılan ‘’Dostum’’ kelimesi tanışım, anlaştığım insan, iş arkadaşım gibi… hitap cümlelerinden faklı anlamda kullanılır. Bu bir…
İkinci olarak; devletlerarasında kullanılan sözlü ve yazı diplomasi dilinde mahalle ağzı ve ifadesi kullanılarak cümle kurulmaz. Karşınızdaki bir devleti, milleti temsil eden bir şahsiyettir. Yazı ve sözlü diplomatik dil ve üslupta kullanacağınız her olumsuz hasımane kelime ve cümle önce kullanann şahsiyet ve kalitesini düşürür veya alçaltır.
Diplomaside kullanılan dil ve üslup cahil cühela, ayak takımı, kabadayı ve külhanbeyi insanların günlük kullandığı şeklinde bir dil ve üslupla olmaz. Her kelime ve cümle kılı kırka yararak özenle seçilerek kibarca ve bilgece cümleye yerleştirilerek kullandırılır.
Bu cümleyi kura da, bu cümlenin muhatabı devlet adamı da sıradan b ir kişiyi temsil etmiyor. Bilakis bir devleti, milleti, ulusu temsi makamındadır. Hitap eden de, edilen de kendi milleti adına o cümleyi anlamakta ve anlatmaktadır.
Başkan Erdoğan’ın, ‘’Dostum Trump, Dostum Putin, Dostum Macron vs.’’ demesi diplomatik nezaket icabı söylenen, ülkesinin onur ve şerefini en yüksek ve kibarca temsil eden bir hitap şeklidir. Bu meseleyi sokakta, kahve köşelerinde veya fitne çıkarmak, kin ve düşmanlığını kusacak bir ipucu yakalamak için halk arasında kullanmak; ya cahilliğin dibe vurmuş şekli veya düşmanca fırsat kollayan tilkiliktir.
Başkan Erdoğan’ a olan kin, nefret ve düşmanlıklarını sağda solda kullanmak isteyen o veya bu partililerin halk arasında sık sık kullandığı bu olay aslında bu dingillerin ahlak, karakter ve cehaletini ortaya sermektedir.
Üçüncü olarak; Kim ve hangi devlet ve milleti temsil eden bir devlet adamı olursa olsun önce ülkesinin alaka, çıkar ve menfaatlerini düşünerek konuşmak ve hareket etmek zorundadır. Devletlerarası tanımlamada artık o, vatandaş R. Tayyip Erdoğan değil, Türkiye’yi ve milletimizi temsil eden bir liderdir. Ona çamur atmak, onu kötülemek, onunla savaş yapmak devlete ve millete düşmanlık yapmaktır.
CHP ve yandaşları gibi muhalefet partisi liderlerinin ve tabanlarındaki bazı cahil-cühela takımı düşük profilli insanların sınır, ölçü, hukuk, ahlak ve edep tanımaz insanları farkında olarak veya olmayarak Türkiye’ye ve milletimize düşmandan daha düşmanca kötülük etmektedirler.
Bu şanzıman dağıtmış, bir türlü ayar tutmayan yalama olmuş kafalarla Türkiye yönetilemez. Bunlar ve tabanları yurt içinde ve dışında Türkiye’yi temsi etmeye ne boyları, ne kiloları, ne bilgi beceri ve tecrübeleri, ne ahlak ve edepleri yetmez.
Türkiye’deki batılılaşma/batılılaşma sürecinde, bilhassa Cumhuriyet döneminde yerli ve milli, ahlaki ve dini her şeyimizde olduğu gibi kelimelerimiz ve kavramlarımızda değiştirilmiş yabancıların ağzı ve anlayışıyla hayata bakan bakar körler haline getirilmiştir. Bu yabancılaşmanın, soysuzlaşmanın, mankurtlaşmanın baş mimarı Osmanlıda İttihat ve Terakki, Cumhuriyet döneminde CHP ve onun etrafında dönen Müslüm görünümlü münafıklar ve gayri Müslim fırıldaklardır.
Dostum Trump veya Putin’ in hitabını hala anlayamayanlar, Başkan Erdoğan’ın Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Libya, Pakistan, Malezya, Somali, Endonezya, Irak, Suriye, Bosna ve benzeri Müslüman ülkelerine liderlerine dostum diye değil, Kardeşim (Aliyev, Ahmet, mahmut, muhammed) diye hitap ettiğini hiç mi duymaz, görmez, anlamaz ve düşünmezler?
Bilhassa İslam dünyasının lideri konumundaki Başkan Erdoğan’ akin tutan, düşmanlık eden, onu hedef tahtasına koyan anlı secdeli Müslümanlar; bir Müslüman lidere düşmanlık yaparak, kin ve nefret tutarak hangi yüzle secdeye gidip Allaha yöneldiklerini düşünsünler!
Unutmayalım! Bu toprağın altı da var. Orada ince ince, derin derin vereceğimiz hesaplar da var…
﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ ۖ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَىٰ أَلَّا تَعْدِلُوا ۚ اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ﴾
( المائدة: 8)
‘’Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adâletle şâhitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin! Adaletli olun; takvaya en uygunu, en yakışanı budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.’’ (Maide; 8)