Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
NATO DARBELERİNİN SONU -2-

NATO DARBELERİNİN SONU -2-

1993 ise gerçekten Cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığımız en karanlık yıldı. Osmanlı döneminde bile bu kadar karanlık yılların yaşanıp yaşanmadığını gerçekten bilmiyorum.

Özal, Türkiye gemisinin dümenindeydi. Çok önemli projeleri, bu ülke için yapmak istedikleri vardı. Etrafındaki kadro da sağlamdı. Ancak yine dışarıdan müdahale ettiler. Bu işin başında da yine Amerika, yine derin emperyalist güçler vardı…

Uğur Mumcu, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis’in uçağının düşürülmesi hep ardı ardına gelen suikastlerdi. Hepsinin ortak bir özelliği vardı o da devletini ve milletini sevmeleri ve dışarıya değil bu topraklara hizmet etmeleriydi. En son da geminin kaptanı Turgut Özal Azerbaycan gezisi sonrasında aniden öldü… İşte karanlık yıl 1993 böyle geçmişti. Kendi rotasında ilerlemek isteyen Türkiye’ye birileri yine ayar vermeye çalışmıştı…

Yetmedi, 1997 yılının Şubatında görülmemiş bir garabet daha yaşandı. Necmettin Erbakan’ın Başbakan, Tansu Çiller’in de Dış İşleri Bakanı olduğu dönemde postmodern bir darbe gerçekleştirildi. Baş örtüsü yasaklandı, baş örtülüler üniversitelerden ve kamu kurum ve kuruluşlarından atıldı.

27 Nisan 2007’de gece geç saatlerde Genel Kurmay tarafından İnternet üzerinden bir açıklama yapılmıştı. O açıklama Türkiye Cumhuriyeti devletinin laik değerleri başta olmak üzere temel değerlerinin aşındırılmakta olduğuydu. Düşünün yani, 2000’li yılların dünyasında bile bunlar yaşanıyordu. %99’u Müslüman olan bir ülkede laiklik tartışmaları neyin nesiydi böyle!!! Galiba işin kısacası Türkiye’nin asli değerlerine geri dönmesiydi. Bu, başka bir şeyle açıklanamazdı…

O zamanlarda Recep Tayyip Erdoğan Başbakandı. 2007’de Ak Parti Grup toplantısında Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayı olarak Abdullah Gül’ü açıkladı. Anlaşılan daha vardı Erdoğan için, kendini gizlemesi gerekiyordu. Çünkü başka bir tehlike daha vardı. O da FETÖ’ydü.

Tam ve etkin mücadele için yerli ve milli devlet adamlarının daha da güçlenmesi gerekiyordu. Süreç devam ediyordu. 2009’da Davos’ta, terörist İsrail devletinin Cumhurbaşkanı Perez, hiç ummadığı bir şeyle karşılaştı. Ne yapacağını bilmiyordu…

Başbakan Erdoğan, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz diyor, işaret fişeğini başka bir alanda gösteriyor, bu yolla da Eski düzenin hamileriyle mücadele edileceğini işaret ediyordu. Aslında mücadele gerilerde bir yerde daha önceden başlamıştı. Meydana çıkmak için de zaman gerekiyordu. O zaman işte o zamandı…

2011’de Yeni Dünya Düzeninde, Türkiye’nin ufukta belirdiğini görenler başka bir alanda savaş açıyorlardı. Tunus’ta başlattıkları ve adına da Arap Baharı dedikleri Orta Doğu’yu dizayn etme operasyonu ile Türkiye’nin etrafını çevirmek ve uyanmak üzere olan devi yine uykuya daldırmak istiyorlardı.

Suriye’ye taşıdıkları Arap Baharı’nın içine Türkiye’yi de çekmek istemişlerdi. Sonuçta orada Türkmen, Araplar, o toprakların yerlileri katlediliyordu. Türkiye buna asla dayanamazdı. Öyle düşünmüşlerdi, hemen girerler zannetmişlerdi. Ama öyle olmadı. Türkiye bu işi önce diplomasi ile çözmeye çalışmıştı. Zaten bu sıralarda Türkiye içeride başka şeylerle de mücadele ediyordu…

Devam edecek…

Selam ve dua ile…

İBRAHİM YAVUZ

İbrahim Yavuz *

Tüm Yazıları →
İbrahim Yavuz

Ayrıca Bakınız

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -2-

KAYBOLAN GENÇLİK İDEALİZMİ -2-

3) BU MİLLETİN HAFIZASINI YOK ETTİLER  Bu milletin binlerce yıllık tarihi var. Bu tarih içerisinde 15 …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir