Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Yunanistan’ın panik atakları

Yunanistan’ın panik atakları

Son dakika haberi: MGK kararları korkuttu: Yunanistan'da adalar telaşı -  Güncel Haberler

Devletlerin iç ve dış politikası, diplomasi, siyaset, düşmanlık veya dostluk üzerine belirli kriter ve anlayışları vardır. Yönetimin başına gelen yöneticiler bu kriterlerde belirtilen kırmızıçizgilere göre ülkeyi yönetirler. Buna göre komşularına ve dünyaya karşı politika yapar ve duruş sergilerler.

Devlet yöneticilerinin hepsinin önünde konsept olarak bu devlet aklı vardır. Yol haritası niteliğindeki bu metin zaman zaman konjoktüre göre yetkili kurum ve organlarca değiştirilerek yenilenebilir.

Osmanlının külleri üzerinde kurulan, onun devamı ve mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyetinin de (yönetime kim gelirse gelsin) izlemesi gereken kırmızıçizgilerini belirleyen bir devlet geleneği, duruşu ve aklı vardır.

Bu akıl, duruş ve gelenek komşularımızla ve dünya ile iyi geçinme, barışı hem ülkemizde hem de dünyada hakim kılma stratejisi üzerine kurulmuştur. Fakat barışı inşa eder iken her an savaşa hazır olan güçlü bir ordumuzun da olması ülkemiz ve milletimizin stratejik duruşudur. Çünkü savaşa hazır olmayan bir millet barışı rüyalarında bile göremez.

Ünlü Osmanlı şairi Abdullah Molla, “Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh; Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh.” (1) derken bu veciz sözüyle barış için her an savaşa hazır olmanın zaruretini belirtiyor.

‘’İnsan, kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini, öğrendi. Fakat barış ve huzur içinde, kardeşçe yaşamasını öğrenemedi.’’ (2) Bu hal ve durum onu her an uyanık ve tetikte olmaya mecbur ediyor.

‘’Savaş herkesle barış ise onurlu ve sözünün eri olan insan ve toplumla yapılır.’’ (3) Eğer barış gerçekten barış ise, ‘’En kötü bir barış en iyi bir savaştan daha iyidir.’’ (4) Bunlar bizim insana, devletlere ve aleme bakışımızın pencereleri.

Osmanlı Rus savaşındaki yenilgiden sonra 1828 de Edirne anlaşmasıyla Yunanlılar Osmanlıdan ayrılır ve kendi devletini kurar. Osmanlıdan ayrılan Yunanistan önce Türk nüfusun yoğun bulunduğu Moro yarımadası ve iç Yunanistan’da sayısız zulüm, işkence ve katliamlar yaparak Türkleri bir soy kırımına tabi tuttular. Her nerede Osmanlıya ait cami minare, mescit, han, hamam gibi Müslüman izlerini hatırlatan bir eser varsa hepsini yakıp yıktılar. Müslüman ahaliyi de Osmanlı topraklarına göç etmeye zorladılar. İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya başta olmak üzere hemen hemen tüm Avrupa devletleri bu zulmü destekledi. Bu vesile ile adeta Osmanlıdan intikam aldılar.

Yunanlıların tarih kitaplarında bile bugün hala Türk düşmanlığı yapılmakta, iftira ve yalanlarla genç kuşakların beyinleri Türk ve Türkiye düşmanlığı ile şartlandırılmaktadırlar. 400 yıl boyunca Yunanlıların zorla Müslüman edildikleri, yeniçeri ocaklarına alındıkları, zorla memur yapıldıkları, Kiliselerinin, dinlerinin ve okullarının yasaklandığı yalanları okul çocuklarına tarih dersi olarak okutulduğu, Trakya ve Anadolu topraklarının kurtarılması gereken Bizans toprakları olduğu anlatılmakta, Yunanistan’da ve Batı Anadolu’nun işgalinde Türkleri nasıl yaktıklarını ders kitaplarında genç beyinlere işlemektedir. ‘Yunan milli marşında“ (5) ‘’Daha fazla Türk kanı, daha fazla Türk kanı” ifadeleri ile Türk ve Türkiye düşmanlığı yunan gençliğinin amentüsü haline getirilmektedir.

Bunca kin, bunca nefret, bunca öç ve intikam alma hırsı Yunan çocuklarına daha okul çağlarında aşılanırken, Türk düşmanlığı Yunan devlet politikası olarak gençlerin beyinlerine kazınırken, bizim devletimizin politikasında ise antik Yunan hayranlığı ve temellerini Yunan medeniyetinin oluşturduğu batı medeniyetine aşık olma paranoyası yıllarca faşist CHP iktidarlarından devlet politikası olarak ülkemizin tüm kurum ve kuruluşlarında uygulandı. Batı medeniyetinin bir parçası olmak için tümden milletimizin dini, milli ve yerli değer ve kutsallarına karşı savaş açıldı. Azınlık ve azgın bir Kemalist laik diktatörlük anlayışı, bugün de ‘’Zulüm 1453 te başlamıştır’’ diyen yerli münafıklar ve Bizans soylu soysuzlarla birlikte ülkemizde yan yana siyaset yapıp hareket yapıyor.

Yunanistan’dan İstanbul’a gelen kara yolunda işaret levhasında halen İstanbul yerine Kostantinepolis yazdığını görürüsünüz. Daha dün; Türkiye’de üretilen Covid-19 maskesinde ‘’Made-in Türkiye’’ yazısı bile Yunan meclisini karıştırmaya yetti. İlticacıları Türkiye’ye itilmesi, Müslümanların cami açmasına bile müsaade edilmemesi, Batı Trakya Türklerine yapılan binlerce zulüm ve baskı, Adalar denizinin Türkiye’ye karşı silahlandırılıp bir cephanelik haline getirilmesi, Lozan anlaşmasının yüzlerce kez ihlali vs. say sayabildiğin kadar… İhanet ve düşmanlıkta Yunanlı ve Rumlar sınır tanımıyor.

Türkiye ne yaparsa yapsın, nasıl davranırsa davransın, hangi yumuşak üslup ve usülleri denerse denesin Yunanlıların gözünde millet olarak biz ellerine geçecek ilk fırsatta, en öncelikli saldırı hedefi katledilmesi gereken ilk düşmanız.

Bu kin, bu nefret, bu intikam ve öç alma hırsı hem Yunanistan’ı ve onunla birlikte hareket eden diğer ülkelerin basiret gözünü kör etmiş durumda. Türkiye mahallenin çakallarına pabuç bırakacak bir devlet olmadığını hala bazı ülkeler anlamış değiller.

Biz, bin yıldır bu topraklardayız. Allah’ın izniyle ve hep de burada olacağız. Çünkü Türkler için Türkiye’den başka bir Türkiye yok. Bizden Bizans’ın hesabını sormak isteyen Helen çocukları, bizim yeni bir çağ açmak ve kapatmak için yola çıkmış bir milletin evlatları olduğumuzu da asla unutmamalılar!

Arif Altunbaş, Haber 7

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Arif Altunbaş Türkiye gibi kendi kimliği, benliği, medeniyeti ve kültüründen koparılmak istenen ülkelerde, “aydın” kavramı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir