Cuma , 7 Kasım 2025
Son Dakika Haberler
Yerde ve Gökde Hâkimiyet Allah’ındır.

Yerde ve Gökde Hâkimiyet Allah’ındır.

İslam dininde; din ve dünya işlerinde mutlak otorite ve hâkimiyet Allaha aittir. O insanlığa ve âleme huzur ve barış getirmek için gönderilmiş bir dindir.

‘’… Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet (*) etmemenizi emretmiştir.’’ ( Yusuf, 40)

Bugün Müslümanların çoğunun günlük hayatta onu uygulamamaları Allah’ın ( Mali kül Mülk) mutlak otorite sahibi olduğu gerçeğini değiştirmez.

‘’Allah’ ın mutlak hâkim’’ olduğu gerçeğini kabul etmeyen insanlar İslam ile bağlarını koparırlar. İslam’ı içlerine sindirememiş ve anlayamamış böyle birçok insan kendini Müslüman zanneden sözde Müslümandır.

Kitab-ı Kerimi herkesin kendi inanç ve anlayışına göre yorum yapması kendilerini bağlar. Onu Kur’ ana göre anlamayan ve yorumlamayanların yanlış anlayış ve uygulamaları her çağda olagelmiş, bundan sonrada olabilir. Yeryüzü Müslümanlarının temel sorunları ve içinde yaşadıkları çelişki ve yanılgıların esas nedeni, dinin kurallarına uymamaları ve dini kendilerine uydurmaya çalışmalarından kaynaklanmaktadır.

Batı medeniyeti ve demokrasi anlayışı Hıristiyanlığı kendi kontrollerine almak için laiklik anlayışını temel değer olarak kabul etti. Bizde uygulanagelen laikliğin da esas hedefi batıda olduğu gibi tekke ve zaviyelerde yaptıkları gibi cami ve mescitleri işlevsizleştirip, din adamlarımızı günah çıkaran papazlar durum ve konumuna getirmektir. İslam’ı Hıristiyanlığa benzetip asli hüviyetini bozmak batı emperyalistleri ve onların halkı Müslüman ülkelerdeki taşeronlarının ilk ve şaşmaz hedefi olmuştur.

Bugün Müslümanların temel sorunu kendi dini ve yerli gerçek ve değerlerinden kopup batının seküler anlayışına teslim olmalarıdır.

İSLAM dini, hiçbir güç ve otoritenin emrine girmez ve emri altında olmaz. Eğer, İslam dini o hale getirilirse, o din Allah’ın dini İSLAM olmaktan çıkar.

Batı medeniyeti deyince karşı çıktığımız onun dini dışlayan sistemi ve bize dayatılan İslam ve Müslüman karşıtı stratejileri ve ikiyüzlü politikalarıdır.

Bilim, sanat edebiyat ve teknolojiye Endülüs’te batıya öğreten ve batı Rönesans’ ını hazırlayan bir dindir. İlim ne doğunun, ne de batının tek elinde, kendi şahıslarına münhasır bir olgu değil, tüm insanlığın ortak eseri, malı ve değeridir. Oradaki gelişmeler ve değer kabul edilen şeyler İslam akidesine ters düşmedikten sonra hiçbir sorun teşkil etmez. Burada esas önemli olan nokta Allah’ ın varlığı birliği ve Tevhit inancıyla çelişmemesidir.

Türkiye gibi Müslüman ülkelerde Batı medeniyetinin değerleri olarak bize sunulan, batıdan alınan ve gelen İslami akide, fıkıh ve anlayışına karşı olan sistem, hukuk, düzen, ahlaki anlayış, yaşam tarz ve İslam karşıtı dayatmaları, çağdaşlık ve modernlik adına kendi medeniyet ve kültürümüzü imha etmeye dönük eylem ve söylemleridir.

Batı medeniyeti Antik Yunan ahlak ve kültürü ile Antik Roma hukuk ve yönetim sistemi üzerinde inşa edilmiş din ile bir bağlantısı olmayan dinsiz ( İslam’a göre) bir uygarlıktır. Batı dediğimizde biz bu dinsiz, imansız ve İslam düşmanı dünya görüşü, felsefe ve düşünceyi kastediyoruz.

İslam Vahiy temelleri üzerinde inşa olmuş bir akide ve inanç medeniyetidir. İki ateist putperest medeniyetten (Yunan ve Roma) bir İslami anlayış çıkmaz. Bu yüzden, ”Batı batı olarak kalır, doğu (İslam) doğu olarak kalacaktır. İkisi asla bir araya gelemez”   (Mevdudi)

Ancak birbirlerinden İslami akide prensiplerine aykırı olmamak şartıyla (İlim, teknoloji, yeni buluşlar, sanat-edebiyat vs. gibi) alış verişte bulunabilirler. İnsanlık bunu zaten asırlardır yapıyor. Tarihin her döneminde medeniyetler arası bilgi, görgü, tecrübe ve teknoloji alış verişi olagelmiş, olmaktadır ve bundan böylede olacaktır.

Buradaki kırmızıçizgi (Tevhit, akide ve fıkıh (hukuk) anlayışları ve bunların oluşturduğu toplumların ahlak ve hayat tarzlarıdır. Zaten medeniyetlerin veya dinlerin çatışma noktası da Ahlaki sınırlarda başlar.

İslam akidesi ve fıkhı hiçbir dönemde mutlak otoriteyi insana ( Devlet başkanı, sultan, melik ve krala) vererek Allah’ın otoritesine eş ve ortak koşmaz. Bu, insanı İslam’da en ağır bir sapma ve günah olan şirke götürür.

Müslümanların yaşadığı ülkeler, vatanlar, coğrafyalar bugün batı Kolonyalizmi ve emperyalizminin siyasi, askeri, ekonomik, kültürel, hukuk ve dini sapkınlıklarının işgal altındadır.

Müslüman toplumlar kendi vatanlarında bir işgal ülkesinde yaşadıklarının farkında olamayacak kadar asimile edilmişler, yozlaşıp kendi değerlerinden uzaklaşmışlar, yabancılaşıp kendi din, tarih, kültür ve medeniyetlerinden uzaklaşıp onların düşmanı haline getirilmiş ve mankurtlaş/tırıl/mışlardır.

Bunların hemen hemen hepsi ateist batıdan İslam ülkelerine bulaşan inkâr ve küfür virüslerdir. ”Anamı sorursan Büyük Doğudur (İslam’dır), Batı ki sırtımda paslı bıçaktır.” (M.A. İnan) Sürekli batı ve batı emperyalizmine karşı çıkmamızın nedeni de, rejim, sistem, medeniyet ve ahlak anlayışı olarak sırtımıza paslı bir bıçağın saplanmış olduğunu kıblesini değiştirmiş batılı ve batıcı aydınlarla, üzerine ölü toprağı serpilmiş milletimize hatırlatmak içindir.

Peygamber sav ve 4 halife dönemi hariç hiçbir kral, sultan, melik, padişah bizim için örnek ve önder değildir. Onları ve bugünkü İslam âlemindeki fasık ve gasıp yöneticileri örnek göstererek İslam, İslam Medeniyet ve kültürü, nizam ve sistemi hakkında da İSLAM’ ın değerlendirilmesi tamamen haksızlık ve yanlıştır.

İslam kendi anlayış ve değerleri içinde Allah’ın dini İslam’dır. Ve o şekilde kaldıkça İslam olarak kalacaktır. Batı kulu, uşağı, taşeronu rejim ve sistemlerin Müslümanlara dayattığı İslam, bizim anladığımız ve istediğimiz İslam değildir.

Müslüman bir millet için herhangi bir hususta karar alma makamında bulunanlar; Allah adına, Allah için, Allah’ın kural ve kaideleri aydınlığı ve yol göstericiliğinde karar almak zorundadırlar. Aksi takdirde geçmiş ve modern zaman paganistlerinin (Ateist, putperest, şaman, laik, kâfir ve dinsizlerin aldığı ve alacağı kararlar (İnanç ve İman açısından) Müslüman bir toplumu bağlamaz. ‘’Hiç şüphesiz göklerin ve yerin mutlak mülkiyeti ve hâkimiyeti Allah’ındır…’’ (Tevbe; 116)

Vesselam!

Arif Altunbaş, Haber7

*-İbadet; “itaat etmek, boyun eğmek, kulluk etmek, tevazu göstermek, ilah edinmek” anlamına gelir. Allah’a ibadet; itaat etmenin ve saygı göstermenin zirvesidir.

Yorum yap

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

İnsanlığın ABD ve İsrail barbarlığı ile imtihanı

İnsanlığın ABD ve İsrail barbarlığı ile imtihanı

Suçlunun güçlü, mazlumun güçsüz olduğu bir dünyada adalet olmaz. Orada, zalimin hükmü geçer, katilin borusu öter. …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir