Prof. Dr. Yakup CİVELEK
Türk Hariciyesi’nde Monşer Tahakkümü: Milli Manevi Değerlere Uygun Dış Temsilciliğin Gerekliliği
Türk Hariciyesi’nde Monşer Tahakkümü: Milli Manevi Değerlere Uygun Dış Temsilciliğin Gerekliliği
Türk dış politikasının etkinliği, sadece stratejik kararlarla değil, aynı zamanda bu politikaları sahada uygulayan diplomatlarımızın nitelikleriyle de doğrudan ilgilidir. Ne yazık ki Türk Dışişleri Bakanlığı’nda uzun yıllardır devam eden “Monşer tahakkümü” sorunu, hem milli değerlerimizden uzak bir diplomatik anlayışın sürmesine hem de özellikle İslam ve Arap ülkeleriyle ilişkilerimizin potansiyelinin altında kalmasına neden olmaktadır.
Monşer Kavramının Tarihsel Kökenleri
“Monşer” kavramı, Fransızca kökenli “mon cher” (azizim, dostum) ifadesinden türemiş olup, Tanzimat Dönemi’nden itibaren Türk diplomatlarına karşı küçümseyici bir ifade haline gelmiştir. İmparatorluktan Cumhuriyet’e geçiş aşamasında özellikle Osmanlı diplomatlarına karşı “ecnebiperest” kavramı kullanılmış ve zamanla yerini “monşer” ifadesine bırakmıştır.
Bu kavram, “davranışlarında Batı özentisi içinde” olan kişi olarak ifade edilmekte ve giderek Türk diplomatlarına karşı küçümseyici bir ifade haline gelmiştir. Osmanlı’nın son dönemlerinde bazı diplomatların “yabancı muhibbi” olmalarının yarattığı olumsuz miras, Cumhuriyet diplomasisinin temellerinin atılmasında önemli bir referans noktası olmuştur.
Günümüzde Monşer Tahakkümünün Boyutları
Kariyer Diplomat vs Siyasi Atama Dengesi
Güncel verilere göre, Türkiye’nin 2024 yılı sonu itibarıyla 253 diplomatik temsilciliği bulunmakta ve yaklaşık 146 büyükelçi görev yapmaktadır. Bunların yaklaşık 15’i oran olarak %10 siyasi atama yoluyla görevlendirilmiştir.
Uluslararası Karşılaştırma: ABD Örneği
Amerika Birleşik Devletleri’nde ise durum çok farklıdır. Dünya genelinde yaklaşık %70’i kariyer diplomatlardan oluşan ABD büyükelçilerinin %30’u siyasi atamadır. Ancak bu oran Trump döneminde %43’e çıkmış, Biden döneminde tekrar %30 seviyesine inmiştir.
Özellikle dikkat çekici olan nokta, Batı Avrupa ve Karayipler’de ABD büyükelçilerinin yaklaşık %80’inin siyasi atama olmasıdır. Bunun nedeni olarak “Avrupa ülkeleriyle ilişkilerin çok akıcı ve iletişimin çok iyi olması nedeniyle amatör büyükelçilerin kolaylıkla çevrilebilmesi” gösterilmektedir.
Monşer Tahakkümünün Olumsuz Etkileri
1. Milli ve Manevi Değerlerden Kopukluk
Monşer zihniyetiyle yetişen diplomatlarımızın en büyük sorunu, Türk milletinin milli ve manevi değerlerinden kopuk olmalarıdır. Bu durum, özellikle İslam ülkeleriyle olan ilişkilerimizde ciddi handikaplara yol açmaktadır.Türk kültürü ve İslam medeniyetinden uzak yetişen diplomatlar, hem kendi kültürel değerlerini temsil edememekte hem de gittikleri ülkelerin değer sistemlerini anlayamamaktadır.
2. Dil ve Kültür Eksikliği
Özellikle Arap ve İslam ülkelerindeki elçilerimizin çoğunluğunun o ülkelerin dilini bilmemesi ve kültürüne hakim olmaması, diplomatik etkinliğimizi ciddi şekilde sınırlamaktadır. Monşer zihniyetine sahip diplomatlar, gittikleri ülkelerin kültürel kodlarını anlama konusunda yetersiz kalmakta, bu da diplomatik etkinliği azaltmaktadır. Özellikle Arap ülkeleri ve İslam coğrafyasında görev yapan diplomatlarımızın büyük çoğunluğu o ülkelerin dillerini bilmemekte, bu da yerel halkla doğrudan iletişim kurma imkânını ortadan kaldırmaktadır.
3. Kurumsal Moralin Bozulması
Dışişleri Bakanlığı’nda yetişmiş, yıllarca deneyim kazanmış kariyer diplomatlarının görev beklerken, kurum dışından siyasi atamaların büyükelçi yapılması, kurumsal moral ve motivasyonu olumsuz etkilemektedir.
Çözüm Önerileri
1. Atama Oranlarının Yeniden Gözden Geçirilmesi
Mevcut yaklaşık %17’lik siyasi atama oranının, özellikle İslam ve Arap ülkeleri için %15-20 seviyesine yükseltilmesi gerekmektedir. ABD’nin aksine, bizim bu ülkelerle tarihsel, kültürel ve dini bağlarımız vardır ve bu potansiyeli en iyi şekilde kullanabilecek uzman diplomatlarımıza ihtiyacımız bulunmaktadır.
2. Dil ve Kültür Uzmanlarının Öncelikli Atanması
Malezya, İran, Umman, Tunus ve benzeri ülkelere, o ülkenin dilini bilen, kültürüne hakim, aynı zamanda Türk milli ve manevi değerlerini de taşıyan diplomatlarımızın atanması stratejik bir gerekliliktir.
3. Kariyer Diplomatları için Özel Eğitim Programları
Dışişleri Bakanlığı bünyesinde, özellikle İslam ülkelerine atanacak diplomatlar için Arapça, Farsça ve diğer yerel dillerde yoğun eğitim programları geliştirilmelidir.
4. Milli ve Manevi Değerler Eğitimi
Diplomatik eğitim müfredatına, Türk tarihi, İslam medeniyeti ve milli kültürümüze ilişkin dersler entegre edilmelidir.
Son söz olarak
Cumhuriyet dönemi Dışişleri mensuplarının hiçbir zaman “monşer” terimini kullanmadıkları, bu ifadenin Osmanlı dönemi memurlarının bazılarının kullandığı bir ifade biçimi olduğu bilinmektedir. Ancak günümüzde de benzer bir zihniyetin devam ettiği görülmektedir.
Türkiye’nin artan küresel rolü ve özellikle İslam dünyasındaki liderlik potansiyeli, dış temsilciliklerimizde köklü bir zihniyet değişikliğini gerekli kılmaktadır. Başarılı örnekler, doğru atama politikasının ne kadar verimli sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir.
Monşer tahakkümünün kırılması ve yerine milli, manevi değerlere sahip, gidilen ülkenin dil ve kültürüne hâkim diplomatlarımızın atanması, sadece bilateral ilişkilerimizi güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin İslam dünyasındaki prestijini de artıracaktır.
Bu değişim, muhafazakâr bir yönetimin en temel görevlerinden biri olmalı ve kariyer diplomat – siyasi atamadengesi, milli menfaatlerimiz doğrultusunda yeniden kurgulanmalıdır. Çünkü diplomasi, sadece protokol ve nezaket değil, aynı zamanda kalpler arasında köprü kurma sanatıdır. Bu köprülerin sağlam olabilmesi için, her iki tarafın değerlerini anlayan ve saygı duyan diplomatlarımıza ihtiyacımız vardır.