Topraktan geldik, topraktan doyduk, toprağa gideceğiz ve toprak olacağız nihayette. Bu, ilk insanın var olduğu zamandan bu yana sürüp gelen bir döngü. İnansın inanmasın her insanın alın yazısı ve kaderi bu çizgide nihayete erecek, her canlı doğacak, yaşayacak ve ölümü tadacak bir gün.
Toprağa yakın olmak, toprakla meşgul olmak, sırtımızı toprağa yaslamak, ona güvenmek, ona umut bağlamak, onunla dost olmak dost kalmak asırlar boyu insanın birinci derecede uğraşı ve tutkusu olmuştur. Toprakla dost olmayan insanla ne kadar uğraşırsanız uğraşın, onunla kolay kolay yakınlık kuramazsınız.
Vatan sevgisi ve saygısının temelinde insanın toprağa duyduğu güven ve bağlılık vardır. Ona karşı duyulan sevgi bu bağlılığın meyvesidir. İnsanın barış, huzur, kardeşlik ve güven içinde yaşadığı topraklardır vatan. Düşmanlarımızın Paris’te, Londra’da, Berlin’de, Lozan’da, Sevir’de bizim için belirlediği sınırlar milletimizin kabul ettiği ve içine sindirdiği sınırlar değildir. Güçlülerin zayıflara zorla kabul ettirdikleri suni sınırlar vatan denilen coğrafyanın gerçek sınırlarını belirleyemez. Sınırlarımızı milletimizin tarihi, alın teri, gözyaşı ve kanı çizer. Bu sınırlar tarihimiz kadar derin, sorumluluklarımız ve hayal dünyamız kadar geniş bir coğrafyayı kucaklar ve kuşatır. Doğu da bizim, batı da bizim. Güney de bizim, Kuzey de bizim. Bütün yollarımız Allaha çıkar. Mekke, Medine, Kudüs de bizim…
İnsan, yeryüzüne Allah’ın emir ve yasaklarını yaşamak ve yaşatmak için yaratılmış ve gönderilmiş bir memurdur. Onun varoluş sebebi Allah’ın belirlediği sınırlar içinde yeryüzünde huzuru, barışı, kardeşlik ve adaleti yürürlüğe koymak onu zamana ve mekana ilmik ilmik dokumak için çalışmak ve bu yolda inançla, sabırla, mücadele etmektir.
Toprağa yakın ol ki, insana ve Allah’ın tüm yarattıklarına, dolayısıyla kendisine yakın olasın! Allaha yakın olmayan topraktan da uzaklaşır ve yabanileşir. Kibirlenip gururlanan ve havalanan insan topraktan uzaklaşarak her alanda irtifa kaybeder. Her konuda alçalır, küçülür varlık sebebinden uzaklaşır. Toprakla dost ol ki, Allah’ın verdiği tüm nimetlere şükredesin! Şükrettikçe; yükselesin! Yükseldikçe; Allaha yaklaştığını görecek ve hissedeceksin! İşte bu, adamın hası olmak, toprağın adamı olmak demektir.
Toprak bedenin aslıdır. Aslına sahip çıkmazsan yozlaşır, verimsizleşir, çoraklaşır, kupkuru bir çöle dönüşürsün. İnsanın aslından uzaklaşması her alanda yozlaşmayı ve barbarlaşmayı da beraberinde getirir. İnsanın çölleşmesi kendi fıtratından kopması, insanlık duygu, düşüne ve duyarlılıklarından sıyrılıp çıkması, içindeki insanın yok olması ve özüne yabancılaşmasıyla son bulur. Bu hal insanı rabbine kul olmaktan uzaklaştırır. Asi bir varlık, vahşi bir yaratık haline getirir. ‘’Ahseni takvim’’ ile ‘’esfele safilin’’ gelgitleri arasında insan olmanın onur ve şerefini bedeninde ve ruhunda hissedemez hale gelir.
Gururdan kibirden uzaklaşmak ve toprak gibi mütevazileşerek Allah’ın gurubu, Allah’ın askeri, Allah’ın ordusu ve Allah’ın rengine bürünen, yani; halis muhlis bir kul olmaktır, adamın hası olan toprağın adamı olmak.
İnsan gerçekten Allaha cc inanıp ona kul olmadıktan sonra devlet başkanı, bakan, milyarder, Profesör, milletvekili, general vs. gibi tüm dünyalık rütbe ve makamlara sahip olsa ne çıkar. Ne yazar insan, ‘’Kalu Bela’’ bezminde Allaha verdiği ‘’Evet, Sen bizim rabbimizsin’’ sözünde ve aktinde durmasa…
İnsan adam olmayınca; ona, adamın hası olan toprağın adamı olmak çok zor gelir. Adam olmak; bir partiden ve cemaatten, ırktan ve milletten, meşrepten ve mezhepten, renkten ve sosyal statüden olmakla olunmaz. İnanmış bir Müslüman için adam olmak; mü’mince bir duruş sahibi olmaktır. Bu bir cinsiyet meselesi değil inanç ve iman, karekter ve şahsiyetle donanmış bir insan ve itikat meselesidir.
Unutmayalım ki, düşmanlarımızın eleştiri ve saldırı okları kimin üzerinde yoğunlaşıyorsa; odur bizin için adamın hası olan adam. İşte; o adamın dostluğuna güvenin ve onun peşinden gidin. Kendinize adamın hası olan adam gibi liderler ve önderler seçin ki, toprağınıza sahip çıksın, vatanınızı düşmanlarınıza çiğnetmesin, onurunuzu ve itibarınızı yükseltsin, bu vatanı bize emanet eden şehitlerimiz ve atalarımızın kemiklerini sızlatmasın!
Kadın erkek hangi yaşta ve hangi cinsten olursa olsun, farketmez; toprağın adamı olan tüm kardeşlerime selam olsun!..
Arif Altunbaş, Haber 7