Çarşamba , 13 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
Orta Doğu krizi Kıbrıs’ı nasıl etkiler?

Orta Doğu krizi Kıbrıs’ı nasıl etkiler?

Prof. Dr. İsmail Şahin/ Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi

GKRY’nin İsrail’in tüm bölgesel risklerini üstlenmesi onu jeopolitik olarak kırılgan bir pozisyona iter. Bu tablo, GKRY’yi sadece askeri ve ekonomik olarak değil aynı zamanda diplomatik ve iç politika açısından da tehdit eder.
Orta Doğu krizi Kıbrıs’ı nasıl etkiler?

Kıbrıs, Orta Doğu kıyılarına en yakın Akdeniz adasıdır. Hatta bu konumdaki tek adadır. Bu özellik Kıbrıs’a, eşsiz bir jeopolitik konum sağlıyor. Ancak bu konumun avantajlı yanları olduğu kadar dezavantajlı yanları da söz konusu. Kıbrıs’ın Orta Doğu’ya yakın olması, onu bölgesel güç mücadelesinin bir parçası haline getiriyor. Böylece Kıbrıs, Orta Doğu’daki krizlerden ve ittifaklardan kolayca etkilenebiliyor. Bunun yanında batmayan uçak gemisi özelliğiyle Orta Doğu’daki askeri gelişmelere hızlı bir şekilde müdahil olabiliyor. Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin ve Mısır gibi ülkelere yakınlığı, Kıbrıs’ın bölgedeki askeri operasyonlar ve istihbarat faaliyetler için stratejik bir ada olma vasfını güçlendiriyor. İngiltere’nin Kıbrıs’taki üsleri ile İsrail, ABD ve Fransa’nın adada üs elde etme çabaları bu stratejik etkinin bir yansıması olarak okunabilir. Mesela İngiltere’nin Kıbrıs’taki gelişmiş askeri üslere sahip olmasının bu ülkeye Orta Doğu’daki çıkar çatışmalarını gözetleme ve bu çatışmalara müdahale etme gibi çeşitli askeri imkânlar sunduğunu çok iyi biliyoruz. Kısacası Kıbrıs adası, Orta Doğu’daki kriz ve çatışmaları hem etkileme hem de onlardan etkilenme potansiyeline sahiptir. Bu sadece bugüne ait bir özellik değildir. Tarih boyunca Kıbrıs’ın Orta Doğu’ya ilişkin bu rolünü takip edebiliriz. Yaklaşık yüzyıl önce İngiltere Başbakanı David Lloyd George, Kıbrıs’a ilişkin İngiliz politikalarını izah ederken şöyle diyordu: “Niyetim, Kıbrıs adasını Yunanistan’a vermektir, ancak Orta Doğu’daki durumun belirsizliği yüzünden Kıbrıs’la ilgili bir karara varmak mümkün değildir.” Bu söz, Kıbrıs ile Orta Doğu arasındaki sıkı bağları göstermesi bakımından oldukça dikkat çekicidir.

Bölgesel çatışmaların yansımaları

İngiltere, ABD ile birlikte Soğuk Savaş’tan günümüze düzenli bir şekilde Kıbrıs’taki üsleri üzerinden Irak, Suriye, Mısır ve Yemen gibi Orta Doğu ülkelerine askeri operasyonlar gerçekleştiriyor. Tüm bu operasyonlar sadece ABD ve İngiltere’nin çıkarları için değil aynı zamanda İsrail’in güvenliği için yapılıyor. 7 Ekim’den bu yana Kıbrıs’taki İngiliz üsleri İsrail üssü gibi çalıştığı gibi Yemen’deki Husilere ait hedefler yine Kıbrıs üzerinden vuruldu. İngiliz üslerinde kurulu ileri seviyedeki radar üslerinin Lübnan, Filistin ve Suriye’deki anlık gelişmeleri ivedi bir şekilde İsrail’e ilettiği ve sağlanan bu istihbarat desteği sayesinde İsrail güçlerinin nokta operasyonlarını kolay bir şekilde gerçekleştirdiği bilinen bir gerçek. Hizbullah’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) uyarması boşuna değildi. Zira GKRY Orta Doğu’daki savaşın bir parçası olma yolunda hızlı bir şekilde ilerliyordu. Her ne kadar GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, İsrail ve Hizbullah arasında taraf tutmadıklarını ifade etse de gerek adadaki İngiliz üslerinin İsrail yanlısı faaliyetleri gerekse de İsrail’in Kıbrıs’ın güneyinde sürekli askeri tatbikatlar yapması ve iki ülke arasında artan askeri ilişkiler nedeniyle, Hizbullah Rum yönetimini uyarma ihtiyacı hissetmişti.

İşin bir de diplomatik ve siyasi yönü söz konusuydu. Orta Doğu’daki gelişmeler, Güney Kıbrıs’ı da kapsayan çeşitli ittifakların oluşmasına yol açmıştı. İsrail’in İran ile olan çatışması, İsrail’i Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ittifak yapmaya yöneltmişti. Bu ittifak, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı oluşturulan bir cephe olarak sunulsa da işin arka planında İsrail’in Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki etki ağını geliştirme şeklinde bir düşünce de bulunuyordu. GKRY ve Yunanistan’ın İsrail’in bölgedeki çıkarlarına angaje olması kaçınılmaz olarak Türkiye’yi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) üzerinden daha güçlü bir askeri ve diplomatik duruş sergilemeye itmiştir. Bugün GKRY ve Yunanistan’ın İsrail’in tezlerini savunur bir pozisyon değişikliğine gitmesi, Kıbrıs’ta oluşan güç dengelerini doğrudan etkilediği gibi adadaki müzakere sürecini de daha karmaşık bir hale getirmiştir.

Ortak güvenlik mimarisi

İsrail, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’daki güvenliğini ve stratejik çıkarlarını korumak için Güney Kıbrıs’ı da kapsayan bir güvenlik mimarisi oluşturmaya çalışıyor. Bu güvenlik stratejisinin birçok hedefinden bahsetmek mümkün. Öncelikle İsrail, İran tehdidine karşı bölgesel bir güvenlik ağı oluşturmanın peşinde. Doğu Akdeniz’de güvenilir müttefikler bulmak, İsrail’in güvenlik stratejisinde hayati bir öneme sahip. Mesele sadece İran’la sınırlı değil. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki askeri ve siyasi etkinliği, İsrail ve GKRY için potansiyel bir tehdit olarak değerlendiriliyor. İsrail, GKRY ile ortak bir güvenlik yapısı inşa ederek Türkiye’nin bölgedeki hareket alanını sınırlamayı planlıyor. İsrail, GKRY ile kuracağı güvenlik mimarisinin, ABD ve AB’den destek görmesini bekliyor. İsrail’e göre Batı’nın Doğu Akdeniz’deki etkinliğini arttırmak için İsrail-GKRY iş birliği hayati bir önem arz ediyor. Batılı aktörlerin de bu düşünceyi desteklediği kolayca anlaşılabiliyor. Açık söylemek gerekirse, “Doğu Akdeniz’de barış ve istikrar”, “Avrupa’ya doğal gaz sevkiyatı için güvenilir bir altyapı kurma” şeklindeki kartvizitleri, İsrail başarılı bir şekilde kullanmıştır. Bununla birlikte Doğu Akdeniz’de Rusya ve Türkiye’nin de etkisini sınırlamak adına AB ve ABD gibi aktörler GKRY-İsrail iş birliğini desteklemekten geri durmamıştır.

İsrail; önce Mısır, ardından da Yunanistan ve GKRY ile yakın ilişkiler kurarak, Akdeniz’e erişim imkânı sağlamıştır. Bu sayede İsrail’in Akdeniz’deki askeri kabiliyetlerini artırması,istihbarat ve güvenlik ağını güçlendirmesi ve lojistik destekelde etmesi ciddi şekilde kolaylaşmıştır. Açıkçası İsrail, geliştirdiği bu ilişkiler nedeniyle Akdeniz’deki görünürlüğünü bir hayli artırmıştır. Tüm bunların yanında İsrail’in, Yunanistan ve GKRY ile yakın ilişkiler tesis etmesi, NATO ve AB’ye daha yakın bir stratejik ortak olarak ön plana çıkmasına yol açmıştır. Zira NATO üyesi olan Yunanistan ve AB üyesi olan GKRY üzerinden, İsrail Akdeniz’de daha güçlü bir diplomatik bağ oluşturabilmiştir. Dolayısıyla bu durum, İsrail’in Batı’dan aldığı uluslararası desteği daha da kuvvetlendirmiştir.

GKRY için tehlikeli ve riskli bir tercih

Öncelikle İsrail-GKRY iş birliğinin hızla gelişmesi, Rum tarafına ekonomik yük oluşturabilecek savunma harcamalarına neden oluyor. İsrail’in demir kubbe hava savunma sistemlerini Rum tarafına kurmaya çalışması, bu durumun en somut kanıtı. Bu türden bir bağımlılığın, bölgedeki siyasi veya askeri gerginliklerde GKRY ekonomisini ve güvenliğini kırılgan bir hale getireceği çok açıktır. Dahası Arap dünyası ile tarihsel bağları olan GKRY, İsrail ile bu kadar yakınlaşarak bu ilişkileri tehlikeye atabilir. Bu durum kaçınılmaz bir şekilde, GKRY’nin Akdeniz’deki diplomatik hareket alanını daraltabilir. İsrail’in Orta Doğu’da birçok düşmanı ve bölgesel tehditleri olduğu bilinen bir gerçek. GKRY’nin İsrail ile yakın ilişkiler kurması, GKRY’yi İran ve Hizbullah gibi aktörler tarafından hedef haline getirebilir. İran’ın GKRY’deki İsrail bağlantılı üsleri veya altyapıyı hedef alması gibi riskler ortaya çıkabilir.

GKRY’nin, İsrail ile yakınlaşarak İsrail’in tüm bölgesel risklerini üzerine çekmesi ciddi bir stratejik risk oluşturuyor. GKRY’nin sınırlı bir savunma kapasitesine sahip olduğu ve askerî açıdan zayıflığı zaten biliniyor. Bu yüzden İsrail’in karşı karşıya olduğu İran, Hizbullah gibi tehditlerle baş edemeyeceği gibi saldırılara açık hale gelebilir. AB ve NATO, GKRY’yi bir İsrail hedefi olarak gördüklerinde, GKRY’yi koruma konusunda çekimser kalabilir. Bu durum, GKRY’nin ciddi bir güvenlik açığıyla baş başa kalmasına yol açabileceği gibi uluslararası desteğe de ulaşmasını zorlaştırabilir. İsrail ile bu denli yakınlaşma, İsrail’in Orta Doğu’da karşılaştığı tehditlerin GKRY’ye yönelmesine ve böylece ülkede terör saldırılarının artmasına yol açabilecek yeni gelişmelere kapı aralayabilir.

Sonuç olarak GKRY’nin İsrail’in tüm bölgesel risklerini üstlenmesi onu jeopolitik olarak kırılgan bir pozisyona iter. Bu tablo, GKRY’yi sadece askeri ve ekonomik olarak değil aynı zamanda diplomatik ve iç politika açısından da tehdit eder. Bu yüzden GKRY, İsrail’le dengeli bir iş birliği kurmaya dikkat ederek bölgesel risklerini azaltmaya çalışmalıdır. Nihayetinde GKRY, Orta Doğu’nun yoğun çatışmalarına veya İsrail’in karşılaştığı tehdit seviyelerine göre donanmış bir ülke değildir.Bu eksikliği gidermek için askeri ve güvenlik altyapısını güçlendirme yoluna gitmesi de karmaşık ve riskli bir tercih olacaktır.

Ayrıca Bakınız

Yabancı okulların akınına uğrayan bir imparatorluk

Yabancı okulların akınına uğrayan bir imparatorluk

Prof. Dr. Mustafa Öztürk / Mardin Artuklu Üniversitesi Temmuz ayında yaptığı bir açıklamada, iki Fransız …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir