12 mart günlerinde yani 1970-72 yıllarında babamla İzmit’te tren İstasyonu’ndan carsıya doğru giderken bir teğmen iki asker ile önümüzü kesti ve babamı başındaki “hacı takkesi” diye adlandırılan tereksiz ve hafif yana kiyik şapkasını başından aldı. Almakla da kalmadı babamı da alıp götürmek istedi.
Babam hiç şapka giymemiş kara hafız’ın torunu. Memlekette olup biten her şeyin kunhune vakıf birisi.
Askere dedi ki “Teğmenim bu müslüman işi değildir. Bu yahudi takkesidir”
Ben rütbe nedir bilmezdim. Asker meğer tegmenmiş. Babam ikinci dünya harbinde dört buçuk yıl Trakya’da askerlik yaptığı için biliyordu.
Teğmen “O zaman başka” Dedi ve babamın serpusunu geri verdi.
Bir başka basımdan geçen olay da şöyledir.
Huseyin emi İstanbul’dan bize gelmişti ve bizden de köye gidecekti. Yanında kitapları vardı ve kitaplar bir çuval icindeydi ama muhtemelen paket idiler.
İşte o kitapları Derince tren istasyonuna ben götürdüm. Treni beklerken iki polis bana geldi. Ben o zamanlar lise talebesi idim ve başımdan polis hikayesi hiç geçmemişti.
Polisler çuvalın içinde ne var dediler. Dedim ki kitaplar var. Ne kitabı dediler dedim Arapça kitaplar.
Polisler hemen ellerini bellerine attılar. “Arapça mi!? ” dediler. Hareketleri mevziden düşman askerleri çıkıp saldırıya geçmiş de sanki ona karşı koymaya kalkan insanların hareketleri gibiydi.
Ben köyde cocukken damda babam köyün çocuklarına Kur’an dersi verirdi. Bu sırada diyelim Kelkit ten köye doğru bir toz kalktığında., gelen aracın jenderme olma ihtimaline karşı herkes hemen dağılır ve elif cuzlerini saklardık. Oradan talimli idim ama çuvaldaki kitapların Arapça olduklarını da boş bulunup ben söylemiştim.
Polislerin silahlarina davranmaları benim aklımı başıma getirdi ya… Çok da ne dediğimi bile bilmeden “İmam hatip okulu kitapları” dedim.
Polisler rahatladılar ve “Öyle desene” dedıler.
Huseyin emi istanbul Fatih Çarşamba da okumuştu ve kitapları gerçekten Arapça idiler.
Allâh babama ve sonradan eniştemiz de olan Begemimin oğlu HUseyin emiye rahmet eylesin inşallah. Mekanları cennet olsun.
Özgürlük günlerimiz çok güzel günlerdi. Bunu da bu arada söylemiş olayım.
Nerede o eski günler. Çocuktum… Trenle liseye gidiyordum. Ayni hizada benimle akran bir kızla aynı askiliktan tutup aynı pencereye doğru bakmak bile bana mutluluk veriyordu.
Ah ah…Nerede o eski günler ah…
Akıncılar Dergisi Türkiye'nin Güncel, Doğru ve Seviyeli Haber ve Bilgi Portalı