Batı Medeniyeti kuruluşu, gelişmesi ve bu günlere kadar geldiği süreç içinde Hak ve hukuku sadece kendisi için isteyen, çıkar ve menfaatlerinin peşinde güç ve güçlünün yanında mazlumun ve zayıfın karşısında duran, inkar ve tuğyanın kara bayrağı altında bir araya gelen Kabil soyluların cephesidir.
Bu medeniyet hiçbir zaman hak ve hukuku, adalet ve barışı, insanlığın evrensel değer ve ölçülerini referans alarak insanı ruh ve mana aleminde yüceltme ve yükseltmeye çalışmamış, hatta; onun önünde ve karşısında dikilmiştir. Çünkü; bu medeniyeti kuran milletlerin tarihleri işgal, istila, sömürü ve katliamlarla dolu insan kemikleri ve kelleleri üzerinde inşa edilmiş, harçları kan, kin ve işkence ile yoğrulmuş bir vahşet medeniyeti olarak, bugün; insanlığın huzurunda bir ibret abidesi olarak durmaktadır.
Allah’ın cc elçisi Hz. İsa’yı çarmıha geren, onun arkadaşlarını ve ona inananları öldürmek için domuz avı gibi asırlarca sürek avı yapan ateist Romalı aklı, fahişe Antik Yunan ahlakı üzerinde kurulan bu medeniyettir. Batı medeniyeti bu iki soysuz tohumdan türeyen, 1. ve 2. Dünya savaşlarında da canavarca birbirlerini acımasızca yiyerek tarihe insanlığın utanç tablolarını hediye eden bir anlayışın eseridir.
Bunların birbirleriyle dayanışması, müttefiklikleri, dostlukları da çıkar merkezli ve menfaatlerinin gittiği ve bittiği yere kadardır. Batı kültür, diplomasi ve siyasetinde -bizde olduğu gibi- karşılıksız bir dostluk ve müttefiklik anlayışı yoktur. Her şey menfaatler ve çıkarlar üzerine planlanmış ve kurulmuş bir ‘’Şah-Mat’’ oyunudur. Bu medeniyetten ve insanlıktan nasibini almamış yabani anlayış ve mantık çağdaş uygarlığın temel mantık, felsefe ve duruşunun ruhunu oluşturmaktadır.
Bizde insana ve aleme bakış; ’’İyilik yap! mahluk bilmezse Halık bilir’’ anlayışı üzerine, onlarda; her şey menfaatler ve çıkarlar üzerine bina edilir. Batılı anlayış verdiğinin kat kat karşılığı geri almadan rahat duramaz, hatta; muhatabını sömürmeyi, onun kanını emmeyi kendinde bir hak olarak görür, bu yolda yaptığı her zulüm ve haksızlığı da başarısı olarak kabul eder. İngiliz, Fransız, İspanyol, Portekiz, Danimarka ve İtalya gibi denizaşırı sömürgeleri olan batılı ülkeler işgal ettikleri toprakların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini çalarak, sömürerek ve yerli hakları köleleştirip aç ve susuz bırakarak bugünkü zenginliklere ve rahata ulaşmışlardır. Bunun için bu medeniyet; kan, kin, sömürü, eşkiyalık, hırsızlık ve haksızlık üzerine kurulmuş bir vahşet medeniyetidir.
Biz medeniyeti; ‘’Medine İslam Devletinden’’, uygarlığı; Uygurlardan (Türkistan’dan), hukuku ve adaleti Allah’ın kuralları olan ‘’Vahiy’ den’’ öğrenen Müslüman bir millet olarak bu kan dökücü Kabil soylu canilerden mi insanlığı ve medeniyeti öğreneceğiz? Hak ve hukuku bu işgalci zalimlerden mi öğreneceğiz? Ticareti; bu sömürgeci eşkiya ve hırsızlardan mı öğreneceğiz? İnsanlığın ve ahlakın yüksek değerlerini ‘’Batı batı diye…’’ yıllardır körü körüne öykünüp tapınılan bu yalancı, bu sözünde durmayan, bu özü başka sözü başka ahlaksızlardan mı öğreneceğiz?
‘’Ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa…’’ bu sahtekarları, kaypaklıklarını, kalleşliklerini ve düşmanlıklarını yazmakla bitmez…‘’Müslüman bir sefer yanlışlıkla akrebin deliğine parmağını sokar, ikinci sefer aynı yerden ısırılırsa; o, ahmaktır. Ahmak bir dost ise; akıllı bin düşmandan daha tehlikeli ve zararlıdır.
Türk milleti ve İslam Ümmeti olarak; daha ne kadar batı medeniyetinin Kabil soylu çocuklarına güvenecek, dayanacak, bize yardım ve destek vermeleri için onlardan yardım dileneceğiz? Daha ne kadar onları kendimize dost ve müttefik olarak kabul edecek, kendi öz kardeş ve dostlarımızdan uzak duracağız?
Batılılar her zaman Müslüman milletleri yardan aşağı attılar, onları esir ve köle pazarlarında da öldüm fiyatlarına sattılar. Tarih; bunun binlerce örnekleriyle doludur. Bunun için; Tarih bilincinden uzaklaşan milletler, asla; zilletten kurtulamazlar.
Basit ve sıcak bir örnek olarak; Azerbaycan Türkiye kardeşliği Karabağ’ımızı özgürleştirmiş, Orta Asya, Kafkasya ve tüm Müslüman’ları yüreklendirmiş, ABD, Fransa, Rusya gibi emperyalist güçleri ve onların mayın eşeği Ermenistan’ı da dize getirmiştir. AB ve ABD’nin, İsrail, Mısır, Yunan, Rum ve BAE gibi batı kuklası devletlerin Doğu Akdeniz’de, Suriye ve Libya’da hep birlikte Türkiye’ye saldırmaları bölgede askeri, siyasi, ekonomik, stratejik dengelerin Türkiye lehine değiştiğini göstermektedir. AB, ABD ve yandaşları bunun için Türkiye’den olağanüstü huzursuzdur.
Bizim Müslüman bir millet olarak, ‘’Bu çifte standartlı batı medeniyetinin bir parçası olmak gibi bir derdimiz yoktur ve olmamalıdır. Bilakis; bu vahşet medeniyetinin kan ve kinle yoğrulmuş etki ve çekim alanından süratle çıkmak, kendi yerli ve milli değerlerimizle beslenen hayat tarzı ve medeniyet anlayışımızı yeniden süratle inşa ve ihya etmek gibi bir sorumluluğumuz vardır. Bu hava ve su gibi, ekmek ve azık gibi milletimizin ulu bir millet olarak ayakta ve hayatta kalması için olmazsa olmaz ihtiyacıdır.
Allah cc doğruların ve samimi toplumların yar ve yardımcısıdır.
Arif Altunbaş, Haber 7