Faizin yasak edilmesi ile ilgili husus İslam’la birlikte başlamamış, dolayısıyla uzun bir geçmişe sahiptir. Yahudilik ve Hristiyanlıkta da faiz yasağı söz konusudur. Biraz açalım… Orta Çağ felsefesi karanlık bir dönemi yansıtır. Kilise’nin baskıcı politikaları söz konusu olduğu için faiz konusuna tamamen reddedici bir politika ile yaklaşılmıştır. 13. asrın sonlarından itibaren de Kilise’nin etkisini azaltıcı faktörler ortaya çıkmıştır. Bu durumun etkisiyle faize bakış açısı da değişmeye başlamış olup, katı faiz yasağı anlayışında yumuşamalar meydana gelmiştir. Nihayet 16. yy. Hristiyan reformcusu olan Jean Calvin, Orta Çağ’daki faiz konusuna sadece tüketim açısından bakmamış, üretimi de göz önünde bulundurarak faizle para almaya onay vermiştir.
Tevrat’a göre ise faiz yasak olmasına rağmen, Yahudiler bu faiz yasağının sadece kendi dindaşları arasında geçerli olduğunu, diğer din mensuplarına karşı faiz karşılığında borç vermeyi kabul etmişlerdir. Buna göre Yahudi bir vatandaş kendi dinine mensup birisine borç para verememekte, buna karşı kendi dinine mensup olmayan birine faiz karşılığı borç para verebilmektedir.
İslam inancına sahip toplumlar faize karşı yaklaşım tarzlarını, Allah’ın (cc) vahiy yoluyla bildirdiği kutsal kitap Kur’an-ı Kerim’de yer alan ayetlerine ve Hz. Peygamber’in (sav) hadislerine ve pratik uygulamalarına göre belirlemektedirler. Fakat günümüzde kapitalist iktisat düzeni hâkim olduğundan, faizli uygulamaların İslam ülkelerinde de uygulandığı görülmektedir.
İslam dini geldikten sonra, Cahiliye döneminden kalma bazı kötü davranışlar söz konu idi. Söz gelimi alkol bunlardan biridir. Alkol toplumda yer edindiğinden, İslam dini alkol yasağını hemen koymamış, tedricen kaldırmıştır. Faiz uygulamasına bu şekilde bakmak gerekmektedir. Zira Cahiliye döneminde ticaret tamamen faizli işlemler üzerinden yapılmıştır. Toplumda yer edinmiş faizin alacaklı için iyi, borçlu için kötü bir uygulama olduğu zaman içerisinde anlatılmış ve faiz de tedricen kaldırılmıştır.
Kur’an’ı Kerim’de faiz, kesin ve sert bir dille yasaklanmıştır. Kur’an’da sadece anaparanın alınması gerektiği belirtilerek, bu durum ayetlerle de sabitlenmiştir: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin.” ve “Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Rasül’ü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.”
İslam dinine göre Kur’an-ı Kerim, faizin yasaklanması ile ilgili ilk kaynaktır. Faizin yasaklanması ile ilgili bilgiler sadece Kur’an-ı Kerim kaynaklı değildir. Hz. Peygamber (sav)’in hadisleri de bu konuda yol gösterici niteliktedir.
Hz. Peygamber (sav), Kur’an-ı Kerim’in yasakladığı ribayı Veda Hutbesi’ndeki sözleri hariç, hayatı boyunca gördüğü veya duyduğu olayları örnek göstererek açıklamaya çalışmış, hangi ticari işlemlerin riba olduğuna, hangi ticari işlemlerin riba olmadığına işaret ederek, Müslümanların ribadan uzak durabilmeleri için ticari işlemlerini nasıl yapmaları gerektiğini açıklamıştır. Faizle ilgili Hz. Peygamber (sav)’den gelen hadisler ile ilgili bilgi sonraki başlıkta verilecektir.
Bakara Suresinin yukarıda verilen 278-279. ayetleri bir noktaya işaret etmektedir. 278. ayette faiz alacaklarınızı terk ediniz ibaresi ticari ilişkideki taraflardan alacaklı tarafına atıf yapmaktadır. Yani öyle anlaşılıyor ki alacaklı taraf yüksek faizli ticari işlemlerde borçlu tarafa karşı haksız kazanç elde etmektedir. 279. ayette de sermayeniz sizindir ibaresi ile faizle borç verilmemesi, faizden vazgeçilerek sadece anaparanın alınması gerektiği ifade edilmektedir.
Sonuç olarak, ribanın yani faizin haksızlık kaynağı olduğu, ödünç karşılığında fazlalık (riba) alınması durumunda ya alacaklı ya da borçlunun haksızlığa uğraması kaçınılmaz olacaktır.
Bir sonraki yazıda İslam’da faiz çeşitleri ile devam edeceğiz…
Selam ve dua ile…
İBRAHİM YAVUZ