Perşembe , 21 Kasım 2024
Son Dakika Haberler
İran’da ve Türkiye’ de kaybeden kim

İran’da ve Türkiye’ de kaybeden kim

Arif Altunbaş

İran İslam Cumhuriyeti (1979) devriminden sonra yapılan tüm seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olabilmek dini liderin onayına bağlıydı.

Son seçimlerde eski Sağlık bakanı Mesut Pezeşkiyan’ ın Azerbaycan Türk’ ü olması, Azeri Türklerinin kahir ekseriyetinin onu desteklemesi, rejimle açık gizli çekişme içinde olan muhalefet kanadının oylarının da ona gitmesine sebep oldu.

Seçimin ilk turunda kazanan Pezeşkiyan’ ın dini lider tarafından engellenmesi akıl tutulması ve büyük bir hata olurdu. İç muhalefeti sokaklara dökebilir, rejimin temellerini sarsabilirdi. Olmaması gereken şey oldu. Beklenen şey olmadı.

Seçimin 2. Turunda Pezeşkiyan’ ın % 53,7 çoğunlukla sandıktan İİC 9. Cumhurbaşkanı olarak seçilmesiyle hem dini lider, hem muhalefet ve devrim muhafızları olan silahlı zinde güçlerin itiraz edip karşı çıkacak bir bahaneleri kalmadı.  

Böylece Cin şişeden çıktı. Artık elde yapılacak bir şey yoktu. Ancak Pezeşkiyan iktidarının iç çekişmeler, gerginlikler ve birçok sürprizlere gebe olduğunu ve İran’ı sancılı günler beklediğini söylemek kehanet olmaz.

Halkla rejim arasındaki kırmızıçizgilerden oluşan sınırlarda ya belirli esnemeler ve gevşemeler veya rejimle iktidar arasında sert restleşmeler meydana gelebilir. Her iki tarafın birbirlerine bakışları, toleransları, empatileri ve antipatileri belirleyici rol oynar.

Adem’ in Kabil soylu ve Habil soylu iki oğlunun karakteristik özelliğini taşıyan insanlar zıt kutuplara olmaya müsait bir fıtrata ve akla sahiptir. İnsan fitnenin veya iyiliğin ocağı olarak tarihin her döneminde ölçüsüz zıtlaşmalar, aşırı gerilimler, ayrışmalar ve çatışmalar yaşamışlardır

Baskılar, dayatmalar, zorlamalar karşısında insan fıtratı sürekli direniş tavırı içinde olmuştur. Din, dini otorite veya devlet zor ve zorbalıkla bir şeyi yaptırmak istediğinde insanın ona itirazını, reaksiyonunu ve başkaldırısını da hesap etmek zorundadır.

İnsanlar eğitilip bilinçlendirilmeden, ona rejimin veya dinin Hak ve hakikat bilinen hükümlerin zorla uygulatılması o toplumda huzursuzluklara yol açar. ‘’Din de zorlama yoktur’’ (Bakara; 256) emri insanın kendi dini de olsa, milli ve ahlaki değerleri de olsa iç kabul ve istekle olması gerektiği göz önünde tutulmalıdır. Aksi takdirde bir gurubun hak, gerçek ve doğru bildiği bir şeyin diğerleri için hiçbir özelliği ve anlamı olmayabilir.

Din: inanç ve iman, kabul ve tasdik, teorik ve pratik, eylem ve söylem olarak kişinin özgürce kabullenmesi gereken, kendi iradesine bağlı gönül meselesidir. Zorla zorbalıkla gönüllere girilemez. Bu yolda yapılan her zorlama karşı bir mukavemet ve direnişi doğurur.

Bu sadece İslam dini ve Müslümanlar için geçerli bir kural değil bütün din ve inançlar için geçerlidir. Zorla dine girdirilmez, zorla dinden çıkarılamaz. Gönül her insanın kendisinin hâkim olduğu fildişi kulesidir. Oraya bazen kendisi bile hükmedemez. Çünkü gönül ferman dinlemez.

İslami örgütlerin, toplumların, devletlerin temel yanılgı noktası kendi cemaat ve taraftarlarına dini öğretmeden, onu onlarda içselleştirmeden, onun kural ve kaidelerini uygulatmaya kalkmasıdır. Bu yüzden tüm İslam ülkeleri ve milletleri olarak İslam düşmanlarının ya emri ve kontrolünde veya onların ücretli ve ücretsiz köleleri durumunda İslam düşmanı rejimlerinin bekçiliği ve savunmasını yapmaktadırlar. İnanmadıkları, beğenmedikleri bir sistem, düzen ve rejim içinde esir gibi yaşamak zorunda kalmaktadırlar.

İran’da Pezeşkiyan ve dini lider Hameney’ i bekleyen sorunlar ve çözümlerin başında dini otorite ve ekonomi gelmektedir. Bunun da sebebi halkın gerçek İslam’ı, dini, siyaseti ve itikadına göre eğitilememesi ve ekonominin iyi yönetilememesi görünmektedir. İİC devrimi olalı 44 yılı oldu. Bir nesil göçtü yeni nesiller geldi. Gençler sistem ve rejimin okullarında yetişmesine rağmen çoğunluğu o sistem ve rejime karşı. Düzen kendi celladını mı yetiştiriyor. Bu yaman çelişki neden, kimden, nereden kaynaklanıyor?

Bu ve buna benzer sorulara 20 yıldır iktidar olup son yerel seçimde kaybeden AK Partinin de kafa yorması, çözüm araması gerekir. Bugün kendi karşılarında olanlar AK Parti iktidarında eğitim gördüler. Hata ve çözüm nerede? Burada kazanan kim, kaybeden kim? Kimler ayağımızın altındaki zeminin kaydığının, bu zeminin de kendi evlat ve nesillerimiz olduğunun farkında.

Her baskı ve zorlama karşı bir direnişin habercisi ve tetikçisidir. İnsanların rızası olmadan onları bir kalıba sokmak ve orada şekillendirmek isterseniz sonuçta olacak olan başlangıçtaki beklentiler değil tam tersi olabiliyor.

Gönüllülük ve rıza dinin ve hayatın insana dönük temel unsurlarındandır. Usulü ve üslubu terk ederek zorlayan zorlanır.

Arif Altunbaş, Haber 7

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Karanlık aydınlar ve yerli yabancılar

Arif Altunbaş Türkiye gibi kendi kimliği, benliği, medeniyeti ve kültüründen koparılmak istenen ülkelerde, “aydın” kavramı, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir