İçimizdeki beyinsizler ifadesi Hz. Musa (as) peygamberimizin bir yakınmasının sonucudur. İsrailoğullarının bazılarının adam olmama inat ve ısrarı karşısında Hz. Musa “Allah’ım bu beyinsizlerin yüzünden bizleri helak etme.” diye seslenmesidir.
Her halükarda Batıya, batılılara ve onlara yamak olmuş içimizdeki devşirmelerine sövmek, kızmak, hakaret etmek bizde refleks haline gelmiştir. İslam coğrafyamızın neresinde bir sıkıntı varsa, neresinde bir kanayan yaramız varsa ve her nerede olumsuzluk adına ne varsa doğal olarak bunun tek sorumlusu vardır, o da batı’dır. Öyleyse batıya sövmeye devam (!) Yüzyıllardan beri bu durum böyle değil midir? Elbette batının yaşadığımız olumsuzluklarda önemli bir payı vardır. Onu inkar etmemiz mümkün değildir. Fakat bir ümmetin ömrü hep batıya küfretmekle mi geçecek? Dönüp de kendimize bakmayacak mıyız? Batı kendi işini yapmaktadır. Biz neden işimize bakmıyoruz? Hangi peygamber kendinden önceki dönemlere giydirme yapmıştır? Rabbimiz öncekilerin durumlarını kıssalar halinde anlatmış, peygamberlere de ders çıkartmak, ona göre tavırlar geliştirmek düşmüştür. Biz bu aymazlığa neden düşüyoruz? Siyaset kendinden öncekine söver ya, biz de dinimizi ve işimizi siyasetleştirdiğimiz için aynen siyasiler gibi yapıyoruz. Fakat bunda hoca dediklerimizin, abi dediklerimizin, üstat dediklerimizin payı olduğunu da unutmayalım. Onları okuyunca, onları dinleyince biz de onlar gibi olduk. Ama bu yanlıştı. Düşmanla yarışmak, onu geçmek, onu yenmek ona sövmekle olmazdı. Bize bunu anlatmadılar.
Batının barbarlığı ve kötülüğü tarihi bir gerçekliktir. Fakat Müslüman coğrafyalarda halen devam eden ağalık, beylik, şeyhlik, şahlık, emirlik, sultanlık yönetimlerinin de İslam olmadığı da bir gerçektir. Özellikle Osmanlı sonrasında Anadolu’da kadına, kimsesizler, acizlere, köylüye, hocalarımıza, alimlerimize yaşatılan hukuksuzluk ve sefaletler ortadadır. Oysa İslam’ın evrensel değerleri olan hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük gibi erdemler batının dayatmasıyla veya kopyalama yöntemiyle bizlere sunuldu. Daha düne kadar bu coğrafyada kızlarımızın başörtülü okumaları ve çalışmaları yasak değil miydi? Bu yasaklar batının bu topraklardaki avcı köpekleri tarafından uygulanmıyor muydu? Ve yine bizler bu sıkıntılardan kurtulmak için Batıdan çareler aramıyor muyduk? Kızlarımız okumak için batı ülkelerine hicret/ göç etmediler mi? Bugün zalimlerin elinden kurtulmak için Müslümanlar batıya gitmenin çarelerini aramıyor mu? Batı dünyevileşmiştir, sekülerdir, pragmatiktir, pozitivisttir, ahlaksızdır, ahiretsizdir, helali-haramı olmaz; ama insan hakları konusunda tüm alçaklıklarına rağmen bizim (!) alçaklardan daha alçak değillerdir. Öyle olsaydı Müslümanlar başlarındaki zalimlerden kurtulmak için batıya sığınmazlardı. Gavuru öldür, hakkını ver. Acı ama gerçek olan budur.
Küfretmek en kestirme yoldu. Maalesef ‘çalışmak ibadettir’ denilince mide eksenli düşündüğümüz için bütün yatırımlar göbeğe yapıldı. Halbuki yüce Rabbimiz onlarla nasıl baş edebileceğimizi bize açıkça beyan etmektedir: “ Ey iman edenler! O düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar her türlü kuvvetten ve bağlı/besili atlardan/harp araçlarından hazırlayın ki, onunla Allah’ın düşmanı, sizin düşmanınız ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği diğer düşman kimseleri korkutasınız. Allah yolunda sarfettiğiniz her şeyin karşılığı size eksiksiz ödenir, asla haksızlığa uğratılmazsınız. (8/Enfal, 60)
Batının bize yaptığı bir şey yoktur, biz zaten bize yettiğimiz için batının ayrıca bir şey yapmasına da gerek yoktur. Bunca beyinsizin başta olduğu, içimizde olduğu sürece bizim sıkıntılarımız bitmeyecektir. İslam dünyası perişanlıktan kurtulmayacaktır: “Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur…” (42/ Şura, 30)
Biz bizden nefret eder, tiksinir hale geldik. Batı bizim neyimize heves etsin, neyimize imrensin de Müslüman olsun? Batının okumuş yazmışları, aydınları, din adamları, kitapları, medyası bizi nasıl bilir, nasıl anlatır? El Kaide gibi, Boko Haram gibi, Işid gibi öcü, barbar, kol kafa kesen, gözünün gördüğü her kadını alan, insanlık düşmanı olarak bilir ve öyle tanır. İçimizdeki beyinsizler de öyle tanınması için, onları haklı çıkartmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Batı dünyası Müslümanların hangi haline imrensin de İslam nimeti ile buluşsun? İslam nimetinin insanlığı kuşatmasının önündeki en büyük engelin içimizdeki beyinsizler olduğunu unutmayalım. Hz. Musa (as)’ın derdi bizim de derdimizdir: “Şimdi içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizleri de helak eder misin? (7/A’raf, 155) Allah’ım! Bu beyinsizler yüzünden bizleri helak etme. İnsanlık tarihinin değişmeyen yasalarından birisi de “Tarihin hiçbir döneminde galiplerin mağlupların dinini kabul ettiği ve onları taklit ettiği vaki değildir.”
Ömer Naci YILMAZ