Suriye’de
Amerika ve Rusya’nın itirazlarına rağmen
Zeytindalı ve Fırat Kalkanı askeri operasyonlarını yapıyorsak,
ABD’nin
K. Irak’tan Suriye üzerinden Akdeniz’e uzanacak kolunun kesiyorsak,
Zamanında
Yurtiçinde karakollara baskın yapan PKK’nın başına
Irak’ta dağları yıkıyorsak,
Libya’da
Yedi düvelin desteklediği HAFTER
Yalvararak barış masasına gelmek istediği halde onu muhatap almayıp, kendisini destekleyen ‘Yedi düvel’i ret ediyorsak,
Donanmamız
Ümit Burnu’nu dolaşarak Hint Okyanusunda bayrak gösteriyorsa,
Kendi milli silahlarımızı üretiyorsak,
Daha önce
Kurmay olmak için
Amerika’ya giden subayların aksine
Biz;
Dost ve kardeş ülke ordularının askerini, subayını, polisini eğitiyorsak…
Ve nihayet
Aç kurtlar gibi Libya’ya saldırmak isteyen emperyalistlere karşı
Donanmamızı Libya önüne çekip demirlemiş isek,
Ayasofya’yı açabiliriz demektir.
15 TEMMUZ OLMADAN
AYASOFYA AÇILAMAZDI
Yetmez!
Bütün bu saydıklarımın yanında
İçeride de
15 Temmuz darbe girişimine karşı halkımızın şanlı direnişi olmazsa Ayasofya yine açılamazdı.
Bilindiği üzere
Darbe girişiminden sonra yargıdan 4.000 civarında hakim-savcı vb. gibi yargı mensuplarına görevden el çektirilmişti.
FETÖ’cülerin yargıyı ele geçirdiği bir zamanda
Ayasofya’yı açmaya kalkmak hayalden öte bir şey olmazdı.
AYASOFYA’NIN AÇILMA VETİRESİ(SÜRECİ)
NE ZAMAN BAŞLADI?
Aslında ezanın
1950 yılında aslına dönmesiyle bu süreç başlamıştı
Ancak
O tarihlerde Amerika’nın taa Kore’deki menfaatlerini korumak için asker gönderen bir ülke iken,
Burnumuzun dibinde cereyan eden milli meselelerimize bile ses çıkaramayacak bir vaziyette idik.
Mesela
Lozan antlaşmasına göre silahsız olması gereken Ege adalarının silahlandırılmasına karşı sesimizi çıkaramıyorduk.
Keza
Kıbrıs’ta garantör ülke olmamıza rağmen Türklerin adada baskılanarak kaçırılması
Ve
Yerlerine Rumların adaya taşınarak nüfus dengesinin aleyhimize dönüştürülmesi vb. gibi hadiselere ses çıkaramıyorduk.
Çünkü
Ordumuzun elindeki silah ve mühimmatın neredeyse %90’ı ABD ve diğer emperyalist ülkelerden geliyordu.
Nitekim
60’lı yıllarda Rumların adada yaptığı katliamlara karşı İnönü yerinden kıpırdar gibi oldu,
Bunun üzerine
ABD başkanı Jhonson ‘Otur oturduğun yerde!..’ mealindeki bir mektupla İnönü’yü fırçaladığı malumdur.
Bu hakaretvari mektuba rağmen
İnönü
Jhonson’un gönderdiği başkanlık uçağıyla ABD’ye gidiyor.
Yani o tarihte Atlantik’i aşacak bir uçağımız bile yoktu.
Ve Jhonson uçak göndermekle
Aslında İnönü’ye şeklen makamını göstermek suretiyle mektuptan daha ağır bir hakarette bulunmuş oluyordu.
Böyle bir durumda iken
Ayasofya’yı nasıl ve hangi güçle açabilirdik ki?
ZİNCİRLER KIRILSIN
AYASOFYA AÇILSIN
Ayasofya
Müzeye çevrildiği günden itibaren
Hem İslami camia hem de Milliyetçi kanadın ortak ülküsü Ayasofya’nın tekrar camiye çevirmekti.
Çünkü
Ayasofya sadece bir cami değil
Bağımsızlığımızın sembolüydü.
‘Zincirler kırılsın..’ denirken kastedilen buydu.
Bu uğurda
Bediuzzaman hazretlerinden başlayarak
Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti, Kadir Mısıroğlu, Mehmet Şevket Eygi
Ve siyasette bunun bayraktarlığı yapan Necmettin Erbakan hocamız olmak üzere hepsini minnetle ve rahmetle yad ediyorum.
Ayrıca
Ayasofya bilincini diri tutan
Başta siyasi partilerimiz olmak üzere
MTTB (Milli Türk Talebe Birliği)
AKINCILAR DERNEĞİ
MGV (Milli Gençlik Vakfı)
AGD (Anadolu Gençlik Derneği)
Ve diğer milli manevi değerlere bağlı tüm teşkilat ve mensuplarının Allah gayretlerini meşkûr kılsın.
BU İŞ NASİP MESELESİ
Evet,
Ayasofya için birçok kişi ve kuruluş çalıştı, çabaladı, gayret etti, çile çekti
Ama
Bu iş nasip meselesi…
Nasıl ki,
İstanbul yedi defa muhasara edildiği halde
Fetih,
Fatih Sultan Mehmed’e nasip olduysa,
Ayasofya’nın camiye çevrilmesi de
Cumhurbaşkanımız
Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu.
Allah kendisinden razı olsun.
Ayasofya Camii
Milletimize, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı uğurlu olsun.
Âmin…
15.07.2020
Emin Batur