Perşembe , 5 Haziran 2025
Son Dakika Haberler
Adalet Mülkün Temelidir

Adalet Mülkün Temelidir

Özgür ve bağımsız bir ülkede hukuk, dünyanın her neresinde olursa olsun, bireyler ve yönetimler üzerinde mutlak bir otoriteye sahip olmalıdır.

Adı, şanı, şöhreti ne olursa olsun, hiçbir kişi veya kurum hukukun üstünde olamaz. Çünkü mülk, Allah’ın insanlara emanet olarak verdiği bir değerdir.

Mülkün temeli adalet, adaletin kaynağı ise vahiydir. Vahiyden beslenmeyen ve ona ters düşen hiçbir hukuk, gerçek adaleti temsil etmez.

Allah, hüküm koyanların en adili ve hâkimlerin hâkimidir.

Yargı sistemlerinin bağımsızlığı, adalet mekanizmalarının siyasi ve ekonomik baskılardan arındırılması, devletin ve milletin birlik ve beraberliği için esastır.

Yargı üzerinde diktatörlerin, darbecilerin ve dış güçlerin baskı ve oyunları, tarihimizin birçok döneminde kara lekeler olarak milletimizin hafızalarına kazınmıştır.

Adalet, bireylerin ırkına, dinine, cinsiyetine, makamına, sosyal statüsüne veya ekonomik durumuna bakmaksızın eşit şekilde sağlanmalıdır.

Suçlu devlet başkanı da olsa, bakan da olsa, milletvekili veya belediye başkanı da olsa adalet önünde her vatandaşla eşittir.

Hukuki süreçlerde herkesin yargı önünde eşit hak ve fırsatlara sahip olması şarttır. Kimseye ayrıcalık yapılamaz.

Kişinin makamı, mevkii ve rütbesi onu dokunulmaz kılmaz.

Hukukun dokunmadığı ülkelerde, hukuk vasıtasıyla diktatörler üretilir.

Cumhurbaşkanı, bakan, milletvekili, belediye başkanı, general veya bürokrat da olsa, Allah’ın hukuku önünde herkes eşittir. Eğer bir suç şüphesi varsa, yargılanmalıdır.

Devletin Sorumluluğu

Temel insan hakları, hukukun öncelikli koruma alanı olmalıdır.

Yaşam hakkı, ifade özgürlüğü, aile güvenliği ve milletin selameti, devletin temel taşlarını oluşturur.

Devlet, bireylerin ve toplumun temel haklarını ihlal eden haksızlıklara, hırsızlıklara, yolsuzluklara, arsızlıklara ve bunları besleyen sistemlere karşı hukuki olarak müdahale etmek zorundadır.

Devlet, katile, zalime, çalana, çaldırana, zulme göz yumanlara seyirci kalamaz.

Adalet, her zaman ve herkes için vardır.

Hukukun üstünlüğü demek, mazlumun hakkını zalimden almak, hırsızın çaldığını hak sahibine geri vermek demektir.

Kişinin İmamoğlu veya Atatürk’ün partisinin belediye başkanı olması, adalet önünde ona hiçbir üstünlük sağlamaz.

Hırsızın, arsızın ve soysuzun, seçilmiş bir belediye başkanı veya atanmış kadroların içine sızarak devlet malını çalması, sadece adi bir suç değildir.

Bir ahmağın çağrısıyla milyonlarca insanın, hırsızlıkla suçlanan bu kişiler için adalete ve yargıya meydan okuyarak sokaklara dökülmesi, köleliğin en dibe vurmuş hali, şahsiyetsiz ve haysiyetsiz bir duruştur.

Hukukun Saygınlığı ve Toplumun Ahlaki Çöküşü

Kanunsuz ve hukuksuz bir şekilde sokakları işgal etmek, devlete, millete, emniyet güçlerine ve yargıya kafa tutmak, dış güçlerin ekmeğine yağ sürmek ve iç düşmanlara moral vermektir.

Kifayetsiz parti ve toplum liderlerinin, emperyalizmin ağababası ülkelerden bu hırsızlar için yardım dilenmesi, o parti ve toplum adına sadece bir felaket değil, ahlaki bir çöküşün resmidir.

Bu adaletsiz zihniyetin savunuculuğunu yapmak, iğrenç bir eziklik ve omurgasız bir duruştur.

Hırsızlık, arsızlık ve soysuzluk gibi ahlaki yozlaşmalar, bireylerin ahlakını erozyona uğratır, toplumda güven kaybına yol açar.

Adalet ve hukuktan yana olmayan, istismarcı çıkarcı kimseler, toplumun nasıl çürüdüğünü görmek istemezler.

Güç ve makam sahibi olanların, sorumluluklarını yerine getirmemesi, toplumda kitlesel yozlaşmaya neden olur.

Bu çürümenin, halkın güvenini sarsması ve toplumsal dayanışmayı zayıflatması, ancak hakikatleri görebilenler tarafından anlaşılabilir.

Makamın ve Mevkiin Kötüye Kullanılması

Devleti ve milletin hukukunu hiçe saymak, suçluyu korumak ve savunmaktan ibarettir.

Devlet görevlilerini tehdit etmek, “Biz de, birgün sizlerden hesap soracağız” demek, apaçık bir şehir eşkıyalığı ve darbe özentisidir.

İnsanlık onurunun korunması, adaletin temel taşıdır.

Özgürlüklerin korunması, suçluların yakalanıp yargılanması ve gerektiğinde cezalandırılmasıyla mümkündür.

Sokaklara dökülen çapulcular, güç zehirlenmesine uğramış siyasetçiler, aydınlar ve akademisyenler, hangi emperyalist odaklara taşeronluk yaptıklarını milletimize açıklanmak zorundadır.

Gerçek Adalet ve Özgürlük

Adalet ve özgürlük isteyenler, işlerine gelmediğinde adaletin evrensel ilkelerini yok sayamaz.

Milletimizi ve devletimizi çağdaş medeniyetin zirvesine taşımak, adaleti çiğneyen ruhsuz kimseler ve şehir eşkıyalarıyla mümkün değildir.

Yoldan çıkanlar için seçenek bellidir: Ya yola gelecekler, ya yoldan çekilecekler. Bu da olmazsa, millet kendi öz değerleri doğrultusunda, milli ve yerli yeni bir yol açacaktır.

Ne yolun, ne yolcunun yarı yolda kalmasına ve mağdur olmasına izin verilemez.

Yorum yap

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Ejderhanın Uyanışı

Ejderhanın Uyanışı

“İnsan hakları, serbest ticaret, neoliberalizmin normları, kurallara dayalı uluslararası düzen ve özgür dünya” nın savunucusu iddiasıyla …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir