Arif Altunbaş
Diktatör ve despotların yaptırdıkları anayasalar sözde özgürlükler cenneti olarak bilinen, tezgâhlanan ve pazarlanan demokrasi ve cumhuriyet rejimleri değil otokrasi ve faşizmin ta kendisidir. Milletin özgür iradesiyle kabul edip onayladığı, teori ve pratiğin çelişmediği çatışmadığı sistemler ve düzenler ancak o millete adalet, barış, huzur ve refah getirebilir.
Özgürlük ve demokrasi postal ve tank palet gürültüleri eşliğinde, süngülerin ucunda getirilemez. Dış bağlantılı, kukla taşeron darbeci güçlerin demokrasiyi kurtarma adına ülkeyi demir yumrukla idare etmesinin adına demokrasi ve cumhuriyet rejimi demek aklı peynir ekmekle yemektir.
Halkın yönetim tarzı isteklerine karşı emperyalistlerin 3. Dünya ülkelerini sömürmek için planlayıp kurguladıkları sömürge tipi bir yönetim anlayışı allanıp pullanarak her derde deva demokrasi diye millete kabul ettirilmeye çalışmak politik bir hokkabazlık olup o millete yapılan en büyük bir haksızlık ve zulümdür.
Bir sistemi kuranlar, yönetenler, denetleyenler çarpık bir düzenin elini yüzünü boyayıp millete kusursuz olarak yutturmaya kalkmaları ise siyasi kalpazanlıktır. Batı medeniyetinin modern sömürgeci, doymak bilmeyen ekonomik obez patronları, kan döken diktatör katilleri ve kanla beslenen barbar canavarlarının milletin tepesinde boza pişirmesi emperyalistlerin amaç ve hedefleriniyerini getirmektir..
İşgalci ve sömürgecilere ön ayak olanlara, yol gösterenlere, yardım, yataklık ve rehberlik edenlere, kazançlarını haksız yere hırsızlık, arsızlık, rüşvet ve ihanetle elde edenlere o toplumun içinde yaşayan parazitler denir. Yerli münafıklar ile düşman güçlere taşeronluk yapan bu tiplere, üç kuruşa namusunu şerefini, vatanını milletini, ülkesini devletini satan şerefsizlere, namussuzlara milletin İslami ve ahlaki ölçülere göre yaptığı ve onayladığı adil bir anayasa asla hayat hakkı tanımaz.
Her milletin içinde ikiyüzlülükleriyle hayatta kalmayı başaran, bukalemun tipli, sömürgecilerin aracı ve Truva atları olan ihanetin çocukları olabilir. Bunlar her araziye göre renk değiştirerek o coğrafyaya uyum sağlama özelliğine sahip yanardöner, fırıldak, bukalemun tiplerdir. Bunlar sağdan soldan alınan, kopyalanıp yapıştırılan, milletimizin ruhuna ve genetik kodlarına uymayan hukuk sistemlerinde kuluçkalanır, beslenir ve toplumun içinde bir virüs gibi yayılır. Tüm bunların panzehiri İslami bir Anayasadır.
‘’Bir milleti yok etmek isterseniz askeri işgal ve istilaya gerek yoktur. Onu dininden soğutur, dilini bozar, tarih ve kültürünü yok eder, dolayısıyla manevi değerlerini, ahlakını bozarsanız toplumu soysuzlaştırırsınız.’’ ( Peyami Safa).
Bir toplumun kendi değerlerine yabancılaşması uzlaşmayı, uzlaşması teslimiyeti, teslimiyet soysuzlaşmayı beraberinde getirir. Soysuzlaşma onun kendi benliği ve kimliğinden uzaklaşarak mankurtlaşmasına yol açar. Bir milleti millet yapan onun dini, dili, tarihi ve kültürel değerlerindir. Onların inkâr edilmesi, onlara karşı savaşılması, düşmanlarımızın işini kolaylaştırır. Bu, o toplumun kendi benliğini, kimlik ve kişiliğini inkâr anlamına gelir.
Milletin dini, inançı, kültürü ve tarihiyle uyuşmayan ve uzlaşmayan sistemler, düzen ve yönetimler sömürge tipi sözde demokrasilerdir, millet ve halk düşmanı yönetim tarzlarıdır. Sözde demokrasiler ve düzenler, Anayasalar ve hukuk sistemleri emperyalizmin sömürü alanı olan mankurtların sistemidir.
İslam akidesi ve düşüncesi kendisine ve insanlığa baskı ve tahakküm yapan hiçbir ideolojiyi, fikri, sistemi ve düzeni kendisinden bir parça olarak kabul etmez. Allah’ın kanunu ve hukukuna uymayan, ters düşen, ona karşı çıkan hiçbir anlayış ve disiplin, kural ve kaide, sistem ve düzenin, anayasa ve hukuk metni İslam’ın ve Müslüman bir milletin nazarında kabul görmez.
Allah’ı ve onun hükümlerini inkâr eden bir kurum, kuruluş, otorite ve sistem inancımıza göre kabul edilmez ve Tağuttur. Müslüman Tağut’a değil, yalnız Allaha ve onun hüküm ve kurallarına itaat etmek, baş eğmek ve onu kabul etmekle mükelleftir.
‘’Ey iman edenler! Allah’a itaat edin (Kur’an’a uyun), Peygambere (sünnetine tâbi olun), ve sizden olan “Ulu’l-Emr’e” (yani, inandığınız gibi Hakk ve hayır üzere sizi yönetenlere, adil devlete ve hükümete, gerçek ilim ve içtihat ehline) de itaat edin. Eğer herhangi bir hususta anlaşamayıp çekişirseniz, onu hemen Allah’a (Kur’an’a) ve Resulüne (Sünnete) arz edip (bunlara göre hüküm verin. Sorunlarınızı; sarih ayetleri ve sahih hadisleri esas alarak, akıl ve ilim yoluyla kıyas yaparak, İÇTİHAT yöntemiyle çözmeyi öğrenin). Şayet Allah’a ve ahirete inanıyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır ve dönüp erişilecek netice olarak daha güzeldir.’’ ( Nisa;59)
Allah’ın hükümlerine zıt ve ters düşen, onlara düşmanca bakan, onlara karşı savaşan hiçbir yasa ve hukuk Müslümanların kabul ve tasdik edeceği bir metin değildir. Bu İslami inanç ve akideye göre zıttır, sapkınlıktır, taşkınlıktır, hatta; küfürle eş değerli bir davranıştır.
Huzur ve barış, refah ve kalkınma, ülkemizin güçlü ve büyük Türkiye olmasına inanan ve bunun için mücadele eden müslümanlar Allahın hukuku ve ölçüleri dışına çıkmaz. Aksi bir tutum, davranış ve duruş millet ile devletin arasını açmak olur. Bu da ülkemiz ve milletimizin geleceğine, çıkarına değil, düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürer, işini kolaylaştırır. İslam, müslüman ve Türkiye karşıtları ve düşmanlarına moral ve motivasyon verir.
İslam toplumuna islam düşmanı bir anayasayı dayatmak Müslüman bir milletin temelini dinamitlemek demektir.
Arif Altunbaş, Haber 7 Yazarı