Ömer Naci Yılmaz
Gazzeli şehitler gülüyor, Gazzeli gaziler gülüyor, insanlık hayretle izliyor. Biz de izliyor ve imanlarına ve şehadetlerine öykünüyoruz.
Gazze’nin genç şehitleri gülüyor,
Gazze’nin yaşlı şehitleri gülüyor,
Gazze’nin çocuk şehitleri gülüyor,
Gazze’nin bebek şehitler de gülüyor.
Katil İsrail askerlerinin ellerini kelepçelediği kadın- erkek, genç- yaşlı Filistinliler gülüyor. Allah’ım, onlara neyi gösterdin ki gülerek ve tebessüm ederek gidiyorlar. Onlar böyle giderken, gözlerimiz nemleniyor, boğazımız düğümleniyor. Kazanan, büyük bir müjdenin haberini alan insanın mutluluğu yüzünden okunur ya, işte şehitlerin yüzlerinde, gözlerinde aldıkları müjdenin izlerine şahit olduk: “Vallahi kurtuldum, işte şimdi kazandım.” der gibiydiler.
Gazzeli genç şehitler,
Gazzeli yaşlı şehitler,
Gazzeli çocuk şehitler,
Gazzeli bebek şehitler, şehitler kervanının kutlu şahitlerinden olan Amir b. Füheyre’yi hatırlattılar. Köle iken müslüman olmuş, bundan dolayı da Mekkeli müşriklerin ağır işkencelerine maruz kalmıştı. Hz. Ebubekir tarafından satın alınmış ve azad edilmiştir. Ebu Bekir Efendimizin koyunlarının çobanlığını yaparak geçimini sağlamıştır. Hicret sırasında koyun sürüsünü Sevr Dağı eteklerine götürerek, Peygamberimizle birlikte Ebu Bekir’in süt ve yemek ihtiyacını karşılamıştır. Daha sonra onlarla birlikte Medine’ye hicret etmiş, Bedir ve Uhud savaşlarına katılmıştır. Necidlililere gönderilen yetmiş kişilik irşad ekibini oluşturan öğretmen hafızlar arasında da yerini almıştır. Hafızlar heyeti, Bi’rimaûne’ye geldiğinde tuzağa düşürüldü. Cebbâr b. Sülmâ’nın attığı mızrak, henüz kırk yaşında olan Âmir’in sırtından girip göğsünden çıktı. O anda Âmir: “Kazandım vallâhi!” diye haykırınca öldürdüğü insanın son nefesindeki bu sözüne bir mâna veremeyen Cebbâr günlerce bu olayın etkisinde kalır. Vuran ben, öldüren ben, kazanan ve kurtulan ben. Nasıl olur da öldürdüğüm birisi “Vallahi kurtuldum, işte şimdi kazandım.” der ve gülümser. Cebbar yaşadığı bu olayın etkisinden bir türlü kurtulamaz, günlerce üzerinde düşündüğü bu olayın tesiriyle daha sonra müslüman olur.
Gazze’deki yirmi bini aşkın şehidimiz, Rabbimizin cennetine doğru yol alırken aynı zamanda insanlığın, insanlık vicdanının dirilmesine vesile olmuşlardır. Yüzlerindeki tebüssümün sebebi, insanlık vicdanının dirilmesine tanıklık etmeleri değil midir? Oysa insanlık tarihi yakın zamanlarda ne zulümler, ne katliamlar, ne soykırımlar görmüştü. Afganistan’ı, Arakan’ı, Bosna’yı, Irak’ı, Suriye’yi ve diğer yerleri topyekün seyreden insanlık, bu kez dile geldi, vicdana geldi. Vicdanların dirilişine tanıklık ettik. İmana geldiklerine de şahit olduk, daha nicelerine de şahit olacağız inşallah.
Gazze’nin genç şehitleri,
Gazze’nin yaşlı şehitleri,
Gazze’nin çocuk şehitleri,
Gazze’nin bebek şehitleri, yirmi bini aşkın şehit, şahit, insanlığın vicdanını dirilttti, ayağa kaldırdı. Zulmün en âlâsını yaşamış olan Kızılderili insan kardeşlerimiz, Filistin için ayağa kalktı. Dünyanın onlarca ülkesinde insanlar sokaklara döküldü, Filistin’in Dabke dansıyla özgürlük şarkıları söylediler. Binlerimiz Rabbimizin cennetine doğru yol alırken, dünyanın her yerinde birbirinden farklı inanca sahip insanlar İslam nimetiyle, Rabbimizin kitabıyla buluşuyor. Meğer Gazzeli şehitlerimiz, dünyaya veda ederken, insanlığın dirilişinin müjdesiyle tebessüm ediyorlarmış.
Ey Rabbimiz!
İnsanlığın ve İslamın izzetini ayağa kaldıran Gazzeli kardeşlerimizin şehadetini kabul eyle.
İnsanlığa, ümmete kutlu dava için mübarek ve cesur yürekler ikram eden, Gazzeli şehitler gülerken, insanlığın vicdanını dirilten Rabbimize şükürler olsun.