Hikaye ile başlayalım yazıya: Karadeniz’in bir ilçesinde bir kadın tecavüze uğrar. Tecavüz eden yakalanır ceza giyer, kadın da bu durumdan memnundur. Ne de olsa tecavüzcü cezasını çekmektedir. Fakat bir gün adamı ilçenin pazarında gezerken görünce karşısına dikilir: -Sen hapiste değil misin be adam? Ne işin var burada? -Hükümet af çıkardı ben de çıktım! Kadın öfkeyle bağırır: -Ula sen hükümetin mi …

Karın yağdığını görünce Kar tutan toprağı anlayacaksın Toprakta bir karış karı görünce Kar içinde yanan karı anlayacaksın Allah kar gibi gökten yağınca Karlar sıcak sıcak saçlarına değince Başını önüne eğince Benim bu şiirimi anlayacaksın Bu adam o adam gelip gider Senin ellerinde rüyam gelip gider Her affın içinde bir intikam gelip gider Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın Ben bu şiiri …

Yürüyen katiller ordusudur kol kola Nice katliam ve vahşetlerden sonra İkiyüzlü kanlı Paris sokaklarında donan Yeraltı nehirlerinde akan Müslüman kanıdır Cezayirli çocukların gözyazlarında okunan Toprağa düşen canlar ve kanlar bizim Asyada, Afrikada sağnak sağnak yağan Acılar ve sürgünler, zindanlar ve tutsaklar İşgallere, yağmalara direnen vatanlar bizim Batıdır bu nefret denizinin ocağında oturan Güneşi karartmak için karanlıklar yurdundan Doğuya saldırdılar ve …

Yahya Düzenli duzenliyahya@gmail.com “Büyükşehir”, büyük kâbusların, kasvetlerin, kaosların yatağı… Yüzyılımızın önemli fikrî ve siyasî şahsiyetlerinden, dâvâ ve mücadele adamı Bosna-Hersek’in ilk Devlet Başkanı rahmetli Aliya İzzetbegoviç “Doğu ve Batı Arasında İslâm” isimli eserinde “…Şâirler büyük şehirlerin ‘cehenneminden’ bahsederler. Şehrin reddedilmesi –ne kadar gayri fonksiyonel ise de- sırf insanî bir reaksiyondur. Her insan bir ölçüde şair olarak kabul edilebilir. Eskiden olduğu …

Özgecan Aslan Mersin’in Tarsus ilçesinde yaşayan bir üniversite öğrencisiydi. Okul dönüşü bir vahşete kurban gitti. Özgecan’ı tanımayız, bilmeyiz. Annesini, babasını ve ailesini de tanımayız. Bildiğimiz bir şey var. Özgecan can parçalarından bir parçaydı, bir yavruydu. Hepimizin evinde birer, ikişer Özgecanlar var. Hayatının baharındaydı. Hayata dair hayalleri vardı, planları vardı, duyguları vardı. Henüz birinci sınıf talebesiydi, birçoğumuzun yavrusu gibi. Ama onu …

Zenginlik gübre gibidir. Bir yerde toplanırsa koku yapar. Eğer; iyi ve doğru dağıtılırsa ölü toprağın damarlarına kan, bedenine can katar. Çorak toprakları verimli hale getirir ve bereketlendirir. Paranın belirli ellerde ve merkezlerde toplanması da böyledir. Para ile güç odağı haline gelen insandaki insan ve adalet duygusu ölür ve insan cansız bir ceset haline gelir, bir yerde biriken gübre gibi kokuşur. …

Amerikan Kongresinin bazı üyelerine Paralel Yapı üyeleri tarafından yüklü miktarlarda bağışlar yapıldığı haberi Türkiye medyasında yayınlandı. Herkes bu haberi okuyunca hayretlere düştü? Türkiye’yi Amerikan Dışişleri Bakanı Kerry’e şikayet eden 88 Kongre üyesinin 40 kadarına yüklü miktarda bağış yapıldığını ortaya çıktı. Demek ki, gerçekten Pansilvanya Lordları boş durmuyor, çalışıyorlar. Zaman gazetesi yazarlarından Abdullah Aymaz hoca bile malum bağışçılardan biri olduğu ortaya …

Charlie Hepdo baskınında öldürülenler karşısında ayağa kalkan batı devletleri, Amerikada katledilen masum 3 Müslüman gencin cinayete kurban gitmesi karşısında neden dut yemiş bülbüller gibi susuyorlar? Sadece onlar değil. Bizdeki Geziciler, Solcular, Kemalistler, Ulusalcılar hatta Paris saldırısında siyah menşet atarak üzüntülerini belirten paralelci basın ve yayın organları da bu iki yüzlüler kervanının içinde. Pariste öldürülenler batılı insanlar, Amerikada katledilen gençler ise, …

Verilen yetkinin kötü niyetle kullanılmasına en güzel örnek nedir diye sorarsanız; bana göre şu anda İstanbul’da uygulanan ‘Araç çekme’ işidir derim. Bu iş o kadar hızlı, dakik, seri bir şekilde yapılıyor ki, şaşarsınız. Devletin her kademesinde işler böyle yürüse ülkemiz çoktan süper güç olurdu. Ama öyle değil. Bu araç çekme işi o kadar art niyetli o kadar maksatlı yapılıyor ki, …

Şehirler ve tabiat için tehdit, baraj altında kalmaktır. Var olan hiç bir şey baraj altında kalmak istemez. Baraj altında kalan, “yok” olur. Çünkü, baraj altında kaldın mı, artık, “güneş” ile irtibatın kesilir. Bu da “son” demektir. Baraj altında, artık, dönüşmeye ve başka bir şey olmaya mecbur olursun. Böyledir. Barajın altı, artık bir başka dünyadır. Baraj altında kaldın mı, yeryüzü davanız, …