Dört bir yandan terör örgütleri ve teröristler ile terör devletleri tarafından kuşatılmışız. Ne sırtımızı dönecek bir komşumuz, ne de güvenilir doğru dürüst bir dostumuz var.
Doğumuzda Rusya, ERmenistan, İran, Irak ve Suriye ile kuşatılmışız. Batımızda ezeli ve ebedi düşmanımız Rumlar ve Yunanlılar var. Bulgaristana güvenmek ayıya güvenmekten farksız.
Bir tarafta PKK, PYD, DHKP-C, DEAŞ ve Suriyede cirit atan birçok sol örgütle savaş halindeyiz..Ve bunları doğuran, besleyen, büyüten Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer ortakarı bizi bir kaşık suda boğmak için fırsat kollamaktalar.
NATO’nun en sağlam üyesi olmamıza rağmen NATO müttefikleri sessizce ve gizlice kuyumuzu kazmak için elinden her ne geliyorsa ardına koymuyor.
Ortadoğudaki kardeş ülke dediğimiz ülkeler her taraftan ve yönden perişan bir durumda. Kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanıyor, kendi kendini yönetmeketen aciz bir durumdan omurgasız ve sürüngen bir duruş sergiliyor.
Otuz yıllık PKK savaşının, Afganistan, Irak işgalinin, Suriye savaşının da arkasında müttefik (!) dediğimiz sahte, iki yüzlü dostlarımız (!) var. Kaypaklarla, kalleşlerle, canilerle, adilerle ve şerefsizlerle bizi dost yapmaya çalışan içimizdeki sahtekarlar, yerli münafıklar olan alçaklar utansın.
Şimdiye kadar ne çektik ise milleti kurtarmaya çalışan bu sahte kahramanlardan ve onun evlatlarından çektik.Artık ayaklarımız topraklarımıza değdi. Kimin ne oyunlar oynadığının farkına vardı.
İnşaallah en kısa zamanda varoluş savaşımızı da iliklerimizde hissedip millet olarak kıyama kalkarak kendi medeniyet ve kişmliğimizi kuşanara insanlığın huzuruna bir diriliş milleti ve ordusu olarak çıkacağız.
Madede ve manada diriliş, milli ve dini alanlarda diriliş, ruh ve düşünce dünyamızda diriliş…