Çarşamba , 30 Ekim 2024
Son Dakika Haberler
SURİYELİLERİN VATANDAŞLIĞI DIŞ KAPININ MANDALI

SURİYELİLERİN VATANDAŞLIĞI DIŞ KAPININ MANDALI

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 2 Temmuz 2016’da Kilis’teki iftar programında yaptığı konuşmada istedikleri takdirde Suriyelilerin Türk vatandaşlığına alınabileceğini söyledi. Bizim azgın azınlığın mahallesinde kızılca kıyamet koptu. Nasıl alırsın, nasıl yaparsın? Karşı çıkmanın mantıki sebepleri dışında Erdoğan düşmanlığının da etkisi vardır. Ne yaparsa yapsın bunlar ikna olmaz, kabul etmez. Her şeye karşı çıkma huyları burada da kendini göstermektedir. Öyle ya her şeye eyvallah demelerini beklemek doğru değildir. Suriyeliler meselesini anlamak için de biraz düşünmek lazımdır.

Kim bu Suriyeliler? Dört yüz yıldan fazla vatan toprağı olarak gördüğümüz bir toprak parçasının, vali ile yönettiğimiz bir bölgenin insanlarıdır. Bir yol kazasında elimizden çıktı diye, iki sarhoş askerin çizdiği haritalardan dolayı bizden koparıldı diye bu topraklar ve bu insanlar el mi oldu? Yabancı mı oldu? Bu coğrafyanın tarihine, kültürüne, medeniyetine, bütünlüğüne, inancına saygılı olduktan sonra, ülke kalkınmasına değer katmak gibi bir durum söz konusu olduktan sonra niçin karşı çıkılır? Bazı sporcular ve bazı sanatçılar Türk vatandaşlığına geçerken bu malum güruh neredeydi? Ruslar, Almanlar, İngilizler, Yunanlılar, Gürcüler Türk vatandaşlığına geçerken, sahillere yerleşirken karşı çıkıyorlar mıydı? Suriyeliler Arap olmasaydı, Müslüman olmasaydı karşı çıkarlar mıydı? Elbette hayır. O insanların içerisinde başarılı insanlar var, sen almazsan onları vatandaşlığa alacak birçok ülke var. 1915 Ermeni tehciri sırasında Suriye’nin Deyrozor bölgesine gönderdiğimiz Ermeni vatandaşlarımızın elli binden fazla yetişmiş olanını Amerikalılar alıp gittiler ve kendi gelecekleri için çalıştırdılar, o insanların birikiminden istifade ettiler.

Vatandaşlığa almanın elbette kriterleri olacaktır, gelen herkesin alınacağı diye bir şey söz konusu değildir. Fakat Türkiye’de bunca arsız, bunca hırsız, bunca vatan haini satılmış varken; sadık olabileceklerin alınmasından korkmanın bir anlamı yoktur. Buna karşı çıkmak bizim Karadeniz’de evin gelin giden kızına dış kapının mandalı muamelesi yapmak gibi bir şeydir. Kızımız gelin gitti diye yabancı mı oldu? Yüz yıllarca bizim toprağın insanıydılar, bizim insanımızdılar, bizim kardeşlerimizdiler. Şimdi yabancı mı oldular? Nasıl ocak insanlar, baba insanlar evin yaramaz çocuklarından vazgeçemiyorlarsa biz de bu insanlardan, bu kardeşlerimizden vazgeçecek değiliz. Her vatan hainine karşılık bir Suriyeli alacak olsak; Suriye’nin tamamını almamız gerekmektedir. Zira bu coğrafyanın, bu toprakların vatan haini sayısı, insanlık düşmanı sayısı Suriyelilerin sayısından kat be kat fazladır. Bizim çocuklarımız üniversiteye giremezken, bizim insanımıza iş bulunamıyorken diye başlayan cümleler asla samimi değildir. Üç milyondan fazla Suriyeli geldi de sen neyden mahrum kaldın? Neyin eksildi? Neyi gerçekleştiremedin? Çocuğumuz çok çalıştı da üniversiteye mi giremedi, iş mi bulamadı? Bunlar sahici gerekçeler olamaz. İstihbarat araştırmaları yapılacak, temiz olanlar bu imkândan yararlanacaktır. Birilerinin maşası örgütlerle bağlantısı olanların, sempatisi olanların alınmasına elbette karşı çıkacağız. Hain eksiğimiz ve ihtiyacımız yok ki böylelerini de alalım.

Mağdur ve mazluma sahip çıkmak çok mu zordur? Özel bir meziyet mi istemektedir. İnsana el uzatmak için insan olmak yeterli değil midir? Arşın ve arzın sahibi senin rızkını verdiği gibi onun da rızkını verecektir. Bunca insan geldi de bizim soframızdan bir tabak dahi, bir lokma dahi eksilmediyse, bir kısmının vatandaşlığa alınması hiçbir şey eksiltmeyecektir.

Havalanmayacaksın, böbürlenmeyeceksin, kibirlenmeyeceksin, bizim başımıza gelmez demeyeceksin. O insanların başına gelen herkesin başına gelebilir. Empati yapmaya çalış, o insanları anlamaya çalış. 1960’lardan sonra Avrupa’ya özellikle de Almanya’ya akın akın gitmedik mi? Gitmekle kalmayıp vatandaşlık talebinde bulunmadık mı? Suriyelilerin vatandaşlığına karşı çıkanlar çifte vatandaşlığı olan akrabalarına bir baksınlar. Sen alırken iyi de Suriyelilere verilince mi kötü? Allah’ın mülkünü, O’nun kullarından esirgemek kimin ne haddine? Senin başına gelse ne yaparsın, kime sığınırsın? Şu anda belki onlarla insanlıkta eş olduğun aklına gelmeyebilir. Dinde kardeş olduğun aklına gelmeyebilir. Bir zamanlar bizim dediğimiz topraklardan göç etmek zorunda kaldıkları aklına gelmeyebilir. Aynı Allah’a, aynı kitaba, aynı peygambere iman ettiğin de aklına gelmeyebilir. Aynı tarihin, aynı kültürün, aynı medeniyetin, aynı inancın insanı olduğun da aklına gelmeyebilir. Bu ortak değerlerin aklına gelmesi için aynı akıbeti yaşamana gerek yok. Sadece biraz düşün, sadece biraz anlamak iste. Aynısı başına geldiği takdirde bu değerlerin tamamı aklına gelecektir. Ve unutma, kınadığını yaşamadıkça ölmeyeceksin. Kendin için istediğini bir başkası için istemedikçe asla gerçek manada mümin olamazsın. Haa mümin olmak gibi bir derdin olmayabilir; buna da eyvallah. Fakat bundan ötesinde bil ki insan bile olamazsın.

 

Ömer Naci Yılmaz

Ö.Naci Yılmaz *

Tüm Yazıları →
Ö.Naci Yılmaz

Ayrıca Bakınız

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

GİYDİRİLMİŞ KERESTELER

Ömer Naci Yılmaz   Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki Süper Kupa maçının, Suudi Arabistan’da oynatılmamasından dolayı …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir