Tarih boyu kendi milletine hizmet, meşru otoriteye itaat etmeyen ordular güç ve saltanatın bekçiliğini yapmışlardır. Kendi halklarının çıkar ve menfaatlerini değil.
Bu anlayış ve davranış antik Yunanda, Romada, -Asri Saadetin dışında- Emevilerde, Abbasilerde, Selçuklularda, Osmanlılarda ve Cumhuriyet döneminde aynı yolu izlemişler ve bugün de aynı yolu izlemekteler.
Gücü kontrol altına almazsanız, güç sizi kontrol altına alır. Tarih boyu ordular gücün temsilcileri olmuşlardır. Ordular bir milletin kendisini koruması için evlerinin içinde, beslediği i köpekler gibidir. Eğer ona ev sahibi hakim değilse, o köpek o evi esir alır. Ordular da aynen böyledir. Siz ordunuzu kontrol ve disiplin altına alamazsanız, o sizi emri altına alır. O sizi koruyan ve size hizmet eden bir güç değil, siz ona hizmet eden bir köle olursunuz.
Ellerindeki gücü kontrol etmekten korkan İskenderin, Cengiz Hanın, Atillanın, Timurun orduları dünyayı işgal etmesi ve gittikleri yerlerde yapmadıkları bir zulüm bırkmamaları güç zehirlenmelerinin verdiği sarhoşluktan kaynaklanmaktadır.
Napolyonun ordusunun Moskova önlerinde işi neydi? Hitler niçin bütün Avrupayı baştan baştan başa işgal etti, kasıp kavurdu?
Güç zehirlenmesi birçok insana zarar verebilir, ama her şeyden çok akrebin intiharı gibi sahibine zarar verir.
1. ve 2. Dünya savaşlarında batılıların orduları birbirlerinin üzerlerine yürümeleri ve 100 milyon insanı büyük bir kin ve öfke ile katletmeleri batı medeniyetinin yüz karası olmaktan başka ne işe yaramıştır?
Militarizm iki tarafı keskin bir bıçak, iki tarafı pislikli bir değnektir. Kim buna sarılır ise önce kendine zarar verir ve kendi elini kirletir. Bu, Pensilvanya Mehdisi ve ona Tapınak şövalyeleri gibi inan taraftarları veya hala uyanmayan bağlıları dahi olsa…
Ülkesini işgal eden askerler kıyamete kadar insanlığın gözünde yüzkarası olarak kalırlar, hep nefretle ve lanetle anılırlar.