Esed, Suriye’de yıllarca halka yaşattığı zulümlerden sonra, mazlumların gazabıyla yüzleşmekten korkarak Moskova’ya sığındı. İktidarda kaldığı sürece millete yaşattığı cehennemi, şimdi orada ailesiyle birlikte yaşamaya mahkûm oldu. Kapana sıkışmış bir fare gibi her an korku içinde. İlahi adalet denilen şey bu olsa gerek.
Kim, kime ne kötülük yaparsa, Allah o kişiye yaptığı kötülüğü yaşatmadan onun canını almaz. Vakti saati gelince herkes -iyilik veya kötülük olarak- yaptığının karşılığını mutlaka görür. Bakarsınız aslan kesilenler bir anda uyuz bir çakal oluverir.
Rusya’nın, Esed piyonunu askeri üsler karşılığında yeni Suriye hükümetine teslim etmemesi için hiçbir neden yok. Şimdi o, Putin yoldaşının satranç oyununda büyük bir koz ve piyon.
Suriye halkını (Sünni Müslüman olduğu için) terörist ilan eden İran’ın oligark mollaları, Hz. Hüseyin’e ağıtlar yakarken, neden Esed Yezidinin yanında ve cephesinde Hz. Muhammed ümmeti sav ve sevdalılarını katlettiklerini düşünme vakti. Suriye’yi günümüzün Kerbelası haline getiren Esed’i ve onun Firavunî rejimini yıkan Müslümanlara karşı fitne tezgâhlayan, onları Siyonist İsrail’den daha tehlikeli gören, gösteren oligark mollalara nerede yanlış yaptıklarını hatırlatan bir Allah’ın kulu var mı acaba?
Tarih boyu (Selçuklu-Osmanlı) Müslüman Türklerin başarısını hazmedemeyen Safevi mollaların ve bugünkü Molla Cumhuriyeti’nin resmi görüşü ve duruşu ortaya çıkınca, maskeleri düştü. Böylece gerçek yüzleri bütün çıplaklığı ve çirkinliğiyle bir daha meydana çıktı.
En az Esed rejiminin, Rusya ve Amerika’nın Suriye’de yaptıkları zulüm ve katliamlar kadar İran’ın ve İranlı lejyonerlerin de orada dökülen her damla kandan sorumlu. “Ya Ali”, “Ya Fatıma” diyerek katlettikleri Müslümanlar, Hz. Ali’yi de, Hz. Fatıma’yı da en az kendileri kadar seven sayan Sünni Müslümanlardı. Suriye’de yapılan bu zulümlerin, Yezit’in Hz. Hüseyin’in şahsına ve ailesine yaptığı Kerbela zulmü ve katliamından ne farkı vardı? Neden ve kime hizmet etmek için masum Suriyeli Müslüman kadınları, yaşlıları, çocukları yıllarca işkenceyle katledildi?
Katil Esed’e Hz. Hüseyin, zalim yardımcılarına ve ailesine Ehlibeyt muamelesi yapan, bunlar aleyhinde tek bir olumsuz söz söylemeyen oligark mollalarının İslami anlayışları, İslam ümmetine bakışları tarihten hiçbir ders ve ibret almadıklarını gösteriyor.
Söylemleri ve ağıtları hep Hüseyin’in, eylem ve duruşları hep Yezid’in yanında. Sözde Hüseyin’le birlikteler, özde Yezid’in kılıcını sallamaya devam ediyorlar.
Hiçbir çağda ve coğrafyada, hiçbir Müslüman millet ve devlet, eli kanlı bir diktatör ve Firavunu böyle onlar gibi sahiplenmedi. Atgözlüklü mollalar, mazlum Suriyeli kardeşlerimize kucak açan Türkiye’ye uluorta çemkireceklerine, Şii olmayan Suriye Müslümanlarını terörist ilan edeceklerine, önce Hama, Humus, Halep, Lazkiye ve tüm Suriye’de işledikleri ve ortağı oldukları cinayetlerin, döktükleri Müslüman kanlarının ve ortağı oldukları tecavüz ve zulümlerin hesabını vermeliler. Esed’e verdikleri 30 milyar doları borcu nasıl geri alacaklarını değil, -gerçekten Allah’tan korkuyor, mutlak hesap gününe inanıyorlarsa- Suriye’de işledikleri cinayetlerin, yıkımların ve katledilen insanların diyeti olarak bu ülkeye ödeyecekleri savaş tazminatını düşünüp hesaplamalılar. Yakıp yıktıkları Suriye’nin yeniden ayağa kalkması için herkesten önce bu ülke insanına olan borçlarını ödemeliler.
Türkiye gibi asil bir duruş sahibi devleti düşman gören, gösteren ve hedef haline getiren her kim olursa olsun, kendini Türkiye’nin tabii hedefi haline getirir. Türkiye’ye güvenmeyenler, Türkiye’ye güven de veremezler. Türkiye’yi hedef olarak görenler, kendilerini hedef haline getirirler.
Devletler arasındaki hazımsızlıklar, kıskançlıklar, düşmanlıklar ve meydan okumalar hiçbir zaman karşılıksız kalmaz. Fitne ateşini körüklemek bir lideri ve devleti yüceltmez. Ancak Suriye gerçeğinde olduğu gibi, sahibini rezil ve rüsva edip alçaltır.
Buna karşılık Hakka hakikate, adalet ve insana saygı duyan her erdemli lider, her büyük millet, her güçlü ve adil devlet hak ettiği amaç ve hedeflerine eninde sonunda ulaşır. Dostlarımız da düşmanlarımız bilsinler. İşte tekrar geliyoruz, şen olasın Halep şehri!