Yılandaki kuyruk acısı, İttihatçı gelenekteki Osmanlı acısı bitecek gibi görünmüyor. Zaman zaman buna dair öfkelerini bastırma gayreti içinde olsalar da kimi zaman açık veriyor, içlerindeki dillerine yansıyor. Osmanlı’nın bir toplu iğne dahi üretemediğinden bahseden siyasetçi, üniversite talebeleriyle çay içerken üretimden dem vurarak sakız üretmemiz lazım demiş. Kapasite meselesi çok görülmez.
Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızların sayısının neyi temsil ettiği ilkokullarda öğretilmektedir. Daha önce kurulmuş on altı Türk Devleti’ni ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sembolize eder.
Resmî kaynaklar 16 yıldız için tarihteki 16 büyük Türk imparatorluğunu, ortadaki güneş için ise Türkiye Cumhuriyeti’ni simgelediğini belirtmektedir. Bu Türk imparatorlukları şunlardır: Büyük Hun İmparatorluğu, Batı Hun İmparatorluğu, Avrupa Hun İmparatorluğu, Ak Hun İmparatorluğu, Göktürk İmparatorluğu, Avar İmparatorluğu, Hazar İmparatorluğu, Uygur Devleti,Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Harzemşahlar, Altınordu Devleti, Büyük Timur İmparatorluğu, Babür İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu. 17. Devlet “Türkiye Cumhuriyeti“dir. Türkiye Cumhuriyetini temsil eden simgeye ek olarak vurgulayan resim ise bayrağın ortasında yer alan Ay-Yıldız resmidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin on beşinci Türk Devleti olmadığını kendisi hariç herkes bilir. Osmanlı Devleti’ni bir tek toplu iğne üretememekten bahisle on dört tane Türk Devleti’nin de bu yüzden yıkıldığını söylemeye getiriyor. Yaşadığı toprakların Osmanlının milyon kilometre kareleri aşan topraklarının küsuratı olduğunu ve bakiyesi olduğunu unutunca sallayıp duruyor. Osmanlı’nın neler yaptığını anlatmak bu yazının hacmini aşar. Birkaç noktaya değindikten sonra İttihatçı gelenekteki kuyruk acısına döneceğim.
Fatih zamanında açılan Sahn-ı Seman medreseleri İslami ve pozitif bilimlerin gelişmesinde etkili olmuştur. Ali Kuşçu, Fatih döneminin önemli astronomi ve matematik bilginidir. Osmanlı Devleti’nin ilk tıp medresesini, Yıldırım Bayezit, Bursa’da kurmuştur. Fatih zamanında tıp alanında önemli bilim insanları yetişti. Dönemin büyük tıp bilgini Sabuncuoğlu Şerafettin’dir. Cerrahiyefül Hâniye isimli eserinde ameliyat tekniklerini göstermiştir. Molla Lütfi, Sinan Paşa ve Müslihüddin bin Sinan, Bayezit döneminin önemli bilginlerindendir. Yüzyılın ünlü matematik ve coğrafya bilgini Matrakçı Nasuh, eserini Yavuz’a sunmuştur.Kanuni, Mimar Sinan’a İstanbul’da Süleymaniye Camii’ni ve medreselerini yaptırdı. Kanuni döneminde Piri Reis, Kitab-ı Bahriye adlı eserinde dünyanın yuvarlaklığını, pusulanın kullanımını, Amerika kıtasının varlığını anlatmıştır. 500 yıl önce çizdiği dünya haritası günümüz bilim insanlarını şaşırtmaktadır. İstanbul’da bir rasathane kuran Takiyüddin Mehmet, Güneş ve Ay tutulmalarına ilişkin gözlemler yapmıştır. Osmanlılarda ilk otomatik makineler üzerine ilk eseri Takiyüddin Mehmet yazmıştır.Takiyüddin’in astronomi gözlemleri çağdaşı olan Avrupalı bilginlerden daha net ve dakiktir. 17. yüzyıllarda önemli tarihçiler olarak, Enveri, Amasyalı Şükrullah, Tursun Bey, Kemal Paşazade, Aşık Paşazade, Hoca Sadeddin, Neşri ve Mustafa Selaniki akla gelir. Osmanlı mimarisinde Klasik Dönem denen 15. ve 16. yüzyıllarda pek çok eser ortaya konmuştur. Topkapı Sarayı ve içinde yer alan Revan ve Bağdat köşkleri, İstanbul’daki Kürkçü Han, Sivas’ta bulunan Yeni Han en özgün eserler olarak dikkat çeker.Askeri mimarinin en güzel örnekleri, Yıldırım Bayezit’in yaptırdığı Anadolu Hisarı, Fatih’in yaptırdığı Rumeli Hisarı ve Topkapı Sarayı surlarıdır. Osmanlı Devleti’nin klasik dönemdeki en büyük mimarı Mimar Sinan’dır. Mimar Sinan yaşamı boyunca 81 cami, 51 mescit, 55 medrese, 26 dârülkurra, 17 imaret, 3 dârüşşifâ, 7 su kemeri, 8 köprü, 18 kervansaray, 6 mahzen, 33 saray, 35 hamam, 17 türbe yapmış büyük bir ustadır. Mimar Sinan çıraklık döneminde Şehzade Camii’ni, kalfalık döneminde Süleymaniye Camii’ni, ustalık döneminde Selimiye Camii’ni yaptı.
İstanbul’u fethetmek için güçlü topların gerekliliğini kavrayan Fatih Sultan Mehmed, bu amaçla Edirne’de dökümhaneler kurdurmuştu. Saruca Usta, Muslihiddin Usta, Urban Usta ve Cenevizli Donar gibi topçuluk alanında uzman kişilerin çalıştığı bu dökümhanelerde kendisi de balistikçi gibi bizzat çalışarak topçuluğa katkıda bulunmuştu.
İçeride İttihatçı hainler, dışarıda bilumum İslam düşmanları elbirliği ile Osmanlı’yı yıktılar. Fakat Osmanlı’nın enkazı altında kaldıklarından ikide bir inleyip durmaktadırlar. Geleceğe dair tasavvurları olmayanlar geçmişten intikam almaya çalışırlar. Bunu yaparken de saçmalayıp dururlar. İttihatçı geleneğin temsil ettiği siyasi zihniyetin Osmanlı ile kavgası bitmeyecektir. Zira her seçimde yenildikleri siyasi gelenek, Osmanlı’nın misyonuna sahip çıkan gelenektir. Samimi olarak düşünsünler diyeceğim; fakat onlarda o samimi bir düşünüş erdemi de görmek mümkün değildir. Yıktık, kurtulduk dedikleri Osmanlı misyonunu temsil edenleri, ona sahip çıkan siyasi geleneği bir kez olsun serbest bir seçimde yendikleri, geçtikleri ve siyaseten zafer kazandıkları görülmüş müdür? Elbette hayır. Görünürde belki Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı yenilip duruyorlar; aslında Osmanlının siyasi geleneğine sahip çıkanlara yenilip duruyorlar. İkide bir Osmanlı’ya karşı dil uzatmalarının ve sövmelerinin sebebi budur. Yıktık, kurtulduk dedikleri Osmanlı’nın gölgesiyle bile baş edemeyenlerin ahvali perişanlıktır vesselam. Osmanlı ile uğraşanların, ona dil uzatanların sosyolojik olarak iki yakasının bir araya geldiği ve güldüğü nerede görülmüştür? Bundan sonra da görülmeyecektir. Selçuklumuza, Osmanlımıza ve o geleneğin sahiplerine selam olsun.
Ömer Naci YILMAZ