LİDER VE TOPLUM
Liderlik sadece Allah vergisi değil, insanın çalışarak sonradan kazandığı bir özellikler bütünüdür. Liderdeki bazı özellikler doğuştan olabilir. Ama sadece doğuştan gelen özelliklerden dolayı kişi lider olamaz. Bir kervanda çok büyük ve güçlü develer olabilir, ama kervanın başını küçücük bir insan çeker. Dünyada gelmiş geçmiş bir çok liderin fiziki gösterişi yoktur. Lideri lider yapan onun fiziki değil aklıdır, inandırıcılığıdır, çalışkanlığıdır, samimiyeti ve dürüstlüğüdür.
Bir lider; korkusuzca insanların önünde yürürse, millette o lideri takip eder ve onun izini izler. Sahabenin’, ”Ya Rasulüllah Sen Hz. Musa gibi önümüzde gider Kızıldenize atlar isen biz Senin arkandan tereddüt etmeden geliriz” dediği gibi…Lider; korkak, pısırık ve topluma güven vermezse arkasında gelenler deçekingen, uyuşuk ve pısırık olur. İnsanları uyaracak, ayağa kaldıracak güç liderin inançı, imanı ve gösterdiği hedefleridir. Lider idealsizse, o toplum ölü bir bedenden farksızdır.
Liderin uyanıklığı, çalışkanlığı, yiğitliği elektrik akımı gibi kısa bir zamanda toplumun kılcal damarlarına kadar ulaşır. Ondaki pozitif enerji topluma ulaştığında o toplumun içinde ve dışında karanlık bir yer kalmaz. İnsanın ruhu aydınlanınca bedeni de, ülkesi de, bölgesi de, dünyası da aydınlanır.
Milletin yaşantısı, hayat tarzı nasıl ise, liderlerin ki de öyledir. Toplum liderin dünya görüşüne göre yönetilir. ’’Bulunduğunuz hal üzere yönetilirsiniz. Sizin dininiz yöneticilerinizin dinidir’’ buyruğu gereğince toplum kendisine benzeyen bir lideri seçer, ona itaat eder ve onun gibi yaşamaya çalışır.
Bazı insanlar kendilerini milletin önünde görürler veya öyle sanırlar. Gerçek lider milletinin içinden çıkar, milletin içinde olan ve bu halde millete önderlik eden önderlerdir.
Lider toplum içindeki iyi ve güzel işlerin, kötü ve çirkin şeylerin de sorumlusudur. Sosyal gelişmenin veya çürümenin, ahlak ve maneviyatın bozulmasının, kültürel yükseliş veya alçalışın sorumluları da liderlerdir. ”Sizler liderlerinizin dini üzerinesinizdir” buyrulduğu gibi…
Milleti yönetmek isteyenler önce kendilerinin yöneticisi olmak zorundadırlar. Bunu kim başarabilirse dünyayı da pekala kolayca yönetebilir. İnsanın kendisini yönetmesi dünyayı yönetmek kadar zordur.
Dalgasız, sakin bir denizde herkes kendini lideri olduğu geminin kaptanı sanabilir. Ama toplumu ve milleti yönetmek azgın dalgalarla boğuşan bir gemiyi yönetmekten daha zordur.