Allah cc bütün alemi bir sistem ve nizam üzere yaratmıştır. İnsanı yarattıktan sonra gerek Kur’anı Kerimde, gerekse Peygamberimizin sözlü ve fiili sünnetlerinde ailenin, toplumun ve dünyanın huzur, barış ve refah içinde yaşayabilmesi için Allah cc çeşitli emirler ve yasaklar koyarak ilahi sınırları belirlemiştir.
Bu emir ve yasakları insanlığa bildirmek ve öğretmek için birçok peygamber göndermiş, bu peygamberler yol ve yön gösterme hususunda geldikleri topluma ve insanlığa her konuda önderlik ve liderlik etmişlerdir.
Bütün peygamberler gönderildikler toplumun önderleri yol göstericileri ve liderleriydiler. Bizim peygamberimiz Hz. Muhammet de alemlere rahmet olarak gönderilmiş, alemlerin önderi ve lideridir.
”İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.” Buyruğunda işaret edildiği gibi Allah cc insanlığın barış ve kardeşlik içinde yaşaması için gönderdiği nizamında ”Aile reisinin kim olacağından” ”Yolculukta 3 kişiden birinin reis olmasına”, ”Toplumun yönetilmesi için ”Sizden olan Ulul emre itaatten edin”, emrinden ”İmamdan” , ”Hilafetten”, İslami liderin etrafında kenetlenmesi gereken ümmetin birlik ve beraberliğinden ısrarla bahseder.
Hiçbir Ayette ve Hadiste batıdaki ve doğudaki İslam düşmanlarından aldığınız sistemlere ve nizamlara uyun, düşmanlarınız gibi bir hayat sürün, kafirlere, münafıklara ve islam düşmanlarına benzeyin, onları kendileriniz için dost ve yönetici seçin denilmemiştir.
İslam toplumda Müslümanların kendi aralarından özgür iradeleriyle seçtiği ehliyet ve liyakat sahibi olan lidere itaat edilir. İslam düşmanı Haçlıların, vahşi batının, vatan ve millet düşmanlarının seçmemiz için önümüze koyduğu yerli münafıklara Müslüman olarak ne oy verilir, ne de onlara itaat edilir.
Bir asırdır batı uygarlığının İslam coğrafyasına dayattığı ”Sözde demokrasi” bir oyun ve hileden ibaret bir tuzaktır. İslam coğrafyasında yaşayan müslümanların kahir ekseriyetinin seçtikleri liderleri( Mısırda Mursi örneğinde olduğu gibi) batılılar asla kabul etmezler. Askeri darbeler ve algı operasyonlarıyla milletlerin iradesine ipotek korlar ve kendi diktatörlerini iş başına geçirinceye kadar Müslüman milletlerle uğraşırlar. Onların anladığı ve bizlere uygun gördüğü demokrasi (!) budur.
Onlara göre özgürlük, bağımsızlık, insanca yaşama ve hayat sürme hakkı sadece batılıların hakkıdır. Batılılarca özgürlük, barış, huzur, refah, insanca yaşama hakkı ve anlayışı Müslümanlar için lükstür, kabul edilemez. Haçlı seferlerinden beri batı uygarlığının temel felsefe ve anlayışında islam ve Müslüman düşmanlığı yatar.
Antik Yunan veya Roma medeniyetinin temelleri üzerine kurulan çağdaş batı medeniyetinde işgal et, yönet, sömür mantığı hakimdir. Bunu beceremezlerse böl parçala ve yut taktiği her zaman ve dönemin bilinen taktiğidir.
Her türlü baskı ve düşmanlıklara karşı bir yumruk olarak kendi seçtiğimiz Müslüman liderlerin etrafında toplanmak, kenetlenmek, inkarcı batıya ve yerli münafıklara karşı bir yumruk olmak zarureti her zamankinden daha fazla öne çıkmaktadır.
Lider; toplumunu akort etmede, bir hedefe yöneltmede ve huzur içinde onları idare etmede güçlü bir rol oynayabilmesi için ‘’Sizden olan seçilmiş (Ulul emre) lidere itaat; Allah ve Rasulüne itaatten sonra gelir buyruğu her zaman rehberimiz olmalıdır.
Son günlerde düşmanlıkta sınır tanımayan Haçlı alemine karşı vereceğimiz en güzel cevap kendi seçtiğimiz liderin etrafında dağlar gibi kenetlenerek ve vahşi batının saldırı ve karalamalarını boşa çıkarmaktır.
Bu da Avrupaya, Amerikaya, Haçlı ve Siyonistlere inat EVET demekle olacaktır. Her EVET Şeytanın ve çağdaş Ebrehe askerlerinin başına Ebabil tarafından atılan bir taş gibidir.
Öyleyse, bir taşta sen at kardeşim, bir taşta sen at! Bir taşta sen at!