Kulluk bir müslümanın bu dünyada erişebileceği en yüksek ve en güzel bir mertebedir.
İnanan, iman eden bir insan için kul olmak, kul kalabilmek, kul olarak ölebilmekten büyük bir bahtiyarlık ve şeref yoktur.
Kulluk bir müslümanın en büyük rütbesi ve makamıdır. Bu makam dünya makam ve mevkilerinin hepsinden daha yüksek, hepsinden daha yüce bir mertebedir.
Kulluk makamının yanında dünyalık makam ve mevkiler çok katlı bir apartman merdiveninin birinci basamağı olabilir ancak.
Cumhurbaşkanlığının, Başbakanlığın, Genel Kurmaybaşkanlığının, Bakanlığın, Valiliğin vs. makamların Allah katında gerçek bir kulun yükseldiği bir mertebe kadar değeri yoktur.Bu makamlar Allahın ve Rasulünün yolunda, izinde hizmet aracı olarak kullanılabildiği derecede kıymet arzeder.Yoksa, makam ve mevki sahipleri için hepsi birer ateşten gömlektir.Hem şahısları ve hem de ailesi için, hem bu dünyaları ve hem de öbür dünyaları için.
Gerçek bir kul ile, makama, mevkiye, şana, şöhrete, mala mülke boyun eğmiş bir insanın arasında mukayese kabul edilemeyecek derecede bir fark vardır. Birisi Allaha kulluk eder, ötekisi dünyanın geçici makam ve mevkilerine.
Kul olmak, Allahtan başkasını ilah ve Rab, islamdan başkasını din ve hayat tarzı olarak izlenecek bir yol kabul etmemek demektir (1)
Allahtan başka ilahlara gizli ve açık tapmakla, Allahtan başka Rabbe inanmakla, islamın dışındaki bir yol ve çizgiyi hayat tarzı kabul etmekle kul olunmaz.
Kulluk, her şeyden önce teslimiyet demektir. Allahtan gelen her şeye teslim olmak, ona iman etmek, o yolda yürümek, mücadele etmek yani…Kulluk makamına bu vahki çizgiyi izlemekle ulaşılır.
Kimse, ben Allaha kul oldum demekle kul olamaz. Kulluk, bir inanç ve iman mücadelesinin sonunda ulaşılan bir menzildir. Kulluğun dereceleri bu noktadan sonra başlar. Merhale merhale meleklerin seviyesine kadar ulaşmaya varan rahmani bir koşudur kulluk makamına tırmanmak.
Lafla, edebiyatla, içi boş süslü kelimelerle, parayla, pulla, makam ve mevki ile, gösterişle varılacak bir mertebe değil. İmanla, ihlasla, samimiyetle, sabırla, inançla maddi ve manevi merhaleleri aşmakla, çile ve zorluklarla mücadele ile ulaşılacak bir makamdır bu makam.
Kulluk makamına Şeytan ve yandaşlarının, Tağut ve Firavunların hiçbir şekilde etkisi ve emri altına girmemekle, sadece Allahın emir ve nehilerinin istikametinde hareket etmek ve onları yaşamak ve yaşatmakla ulaşılır.(2)
Bir gün Müslüman gibi, başka birgün Münafık gibi, daha başka bir günde Kafir gibi inanmakla, yaşamakla Allahın kulu olunmaz.
Unutulmamalıdır ki, ‘’Küfür ile iman arasında yol arayanlar, Kafirlerin ta kendileridir.’’(3)
İnsan hayatı boyunca, ‘’Ahseni takvim ile Esfele safilin’’(4) (En yüksek bir makam ile, aşağıların aşağısı) arasında gidip gelen bir ibre gibi hayat süren bir yartıktır.
Kullukta, kulluk makamı da bu ibrenin hareket yönüne göre yükselir ve alçalır.
Not;
1-Furkan, 25/17
2-Hicr,15/42
3-Ayet
4-Tın,