Ruhun bedeni kontrol altına aldığı noktada müslümanın kendisiyle olan esas savaşı başlar.İçimizde verilen bu meydan savaşını kazanmadan dışımızdaki bir savaşa girmek veya yönelmek kazanılmamış bir savaştan sonra cephe üstüne cephe açmak demektir.
Müslüman bir savaşa başlamadan önce kendiyle olan savaşı kazanmak, kendiyle barışmak ve içindeki amansız düşmanı yenmek zorundadır. Kendi içindeki savaşı kazanamayan insanın veya milletin kendi dışında vereceği her türlü mücadelede de başarısız olacağı gün gibi aşikardır.
İnsan olarak, millet olarak, ülke olarak, ümmet olarak önce içimizde vermemiz gereken var olma, bir olma, diri olma, iri olma millet ve ümmet olma savaşını kazanmak gibi bir önceliğimiz ve mecburiyetimiz var.
Ruhen ve bedenen savaşa hazır olan milletleri hiçbir güç sindirenmez. Savaş her türlü savaş şartlarından önce ruh ve moral üstünlüğü gerektirir. İnançsız yüreklerle, moralsiz ordularla belki savaş kazanılabilir ama, zafer sürdürülemez.
Ruh ve moral üstünlüğünden sonra elbette savaş meydanında zamanın ve çağın gereklerine göre teknik donanımın, taktik hazırlıkların ve tüm diğer hazırlıkların yapılması gerekir.
Ama sen, önce din ve iman olarak, ruh ve düşünce olarak, kalp ve vicdan olarak, akıl ve mantık olarak kendi içinde vermen gereken meydan savaşını her ne pahasına olursa olsun kazanmak zorundasın! Kendi içinde, kendi coğrafyanda, kendin ile olan savaşı…
Fert ve millet olarak kendini, kendi bela ve musibetlerden kurtarmadan, ülkeni ve coğrafyanı yerli münafıkların işgal ve istilasından kurtaramazsın.
Olmadan daha oldurmaya kalkma! Kendi vicdanını ele geçirmeden milletin, ümmetin ve insanlığın vicdanını sorgulama! Velhasıl ucuz kahramanlığa soyunma! Bu millet ne çektiyse tarihimizin yüz karası sahte kahramanlardan, halk düşmanı halkçılardan çekti. Unutma!
Sen kendini önce kendi nefsinin, ülkenin, coğrafyanın düşmanlılarından kurtar! Yerli münafıkların, sahte kahramanların işgal ve istilasından kurtul önce!
Kurtarıcıların esaretinden kurtulunca her türlü bela ve musibetlerden de, işgal ve istilalardan da kurtulacaksın! Allahıun izniyle daha sonra Mekke, Medine, İslamabad, Bağdat, Tahran ve Şam da kurtulacak… Kudüs bütün bu kurtuluş zincirinin en son halkası olacaktır.
Kudüsü kurtarmaya giden yol yüreklerimizin şahdamarından, ülkelerimizden, ümmetin coğrafyasından geçer.Önce o kalbi feth etmeli, kuşanmalı ve hazırlamalısın Kudüs ve Mescid-i Aksayı kurtarmaya…
Kendimizi; nefsimizin belalarından, ülkemizi; yerli münafıkların belalarından, coğrafyamızı; kurtarıcıların belalarından kurtarmadan önce kimi, neyi ve nereyi kurtaracaksın Allah aşkına ?
Önce, içinin zindanlarında kendi ellerin ile işgal ettiğimiz yüreğini, tutsak ve hapsettirdiğin Kudusü, istila ettirdiğimiz yurtları, talan ettirdiğimiz coğrafyaları kurtar!
Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak işgal ve ilan edilmesii sadece Filistinlilere karşı değil, sana, bana, tüm müslümanlara karşı yapılan bir savaş ilanı ve çağrısıdır. Unutma!
Kendi içini ve dışını, kendi ülkeni ve coğrafyanı işgal, istila ve esaretten kurtarmadan önce Kudüsü kurtaracağım diye boşuna yekinip durma!
Herşey ben de ve sen de başlıyor ve bitiyor Müslüman! Herşey ben de, sen de ve biz de… Bunu asla unutma!
18.05.2018, Arif Altunbaş, Haber 7