Cuma , 17 Ekim 2025
Son Dakika Haberler
Korku İmparatorluğu

Korku İmparatorluğu

Tayvan-Çin gerilimi, uzun yıllardır ABD ve Çin arasında süregelen güç gösterisi ve çatışmanın arenası oldu. Tayvan, resmi olarak kendini “Çin Cumhuriyeti” olarak nitelerken, Çin’in Tayvan’ı kendi toprağı olarak görmesi çatışmanın odak noktası. Bu durum, bölgedeki küresel istikrarı tehdit eden bir gerilim kaynağı olmaya devam ediyor.

1949 yılında, Çin iç savaşının sona ermesiyle Mao Zedong’un liderliğindeki Komünist Parti’nin iktidara gelmesiyle Tayvan, Kuomintang (KMT) hükümetinin sığındığı ada olmuştu. O günden bu yana, Tayvan ve Çin arasında siyasi ve askeri gerilim kesintisiz devam ediyor. Batı Blokuna bağlı demokratik bir hükümet yapısına sahip olan Tayvan, Çin ise tek partili komünist yönetimiyle yönetiliyor.

Çin, Tayvan üzerindeki etkisini artırmaya çalışırken, Tayvan da bağımsızlık arayışını sürdürmekte ısrarlı. 2020’de Tayvan’da Tsai Ing-Wen’in yeniden seçilmesi, Çin ile olan ilişkilerde daha sert bir duruş sergilemesine ve Tayvan’ın bağımsızlığını destekleyen bir politika izlemesine neden oldu. Bu durum, Çin hükümetinin sert tepkisini çekti.

Çin, Tayvan’a karşı askeri baskılarını artırdı ve bölgede askeri tatbikatlar düzenlemeye başladı. Bu da Tayvan’ın uluslararası toplumdan destek arayışına yol açtı. Özellikle ABD, Tayvan’a olan desteğini artırarak Çin’e karşı bir denge unsuru olmaya çalıştı. Tayvan’ın uluslararası alanda tanınma çabaları, Çin’in sert tepkileriyle karşılaştı. Bu bölgedeki gerginliğin armasına en büyük neden.

Tayvan-Çin krizi, sadece iki taraf arasındaki bir çatışma değil, aynı zamanda küresel ölçekte güç dinamiklerinin de bir yansımasıdır. ABD’nin Tayvan’a olan desteği, Çin’in bölgedeki etkisini sınırlama çabaları ile birleştiğinde, bu krizin uluslararası ilişkiler üzerindeki etkileri büyük bir önem taşıyor. Tayvan’ın geleceği, hem bölgedeki istikrarı hem de uluslararası doğu-batı güç dengelerini etkileyecek önemli bir faktör olarak öne çıkmaya devam ediyor.

Güney Çin Denizi’ndeki gerilimin en önemli nedeni bu krizdir. Bu gerilim, sadece Tayvan meselesi ile sınırlı değil; aynı zamanda bölgedeki kaynaklar, askeri stratejiler, ticaret ve uluslararası ilişkilerle yakından ilişkili.

Güney Çin Denizi’nin kuzeydoğusunda yer alması nedeniyle Tayvan, stratejik bir konuma sahip. Çin, Tayvan’ın bağımsızlığını asla tanımayacağını belirtirken, bu durum bölgedeki askeri ve politik dengeleri de etkiliyor.

Çağlardır Güney Çin Denizi, zengin doğal kaynaklara ve önemli ticaret yollarına ev sahipliği yapmakta. Bu yüzden, bölgedeki ülkeler (Çin, Vietnam, Filipinler, Malezya, Brunei, Endenozya) arasında ciddi bir rekabet söz konusudur. Çünkü Tayvan, bu kaynaklara erişim ve deniz yolları üzerindeki kontrol açısından kritik bir öneme sahip.

Çin, bu yüzden Güney Çin Denizi’nde askeri varlığını artırmakta ve bu bölgede sık sık askeri tatbikatlar düzenlemekte adeta dünyanın jandarması ABD’ ye kafa tutmaktadır. Başta ABD olmak üzere batı blokunun Tayvan’a yönelik ekonomik tehditleri ve askeri baskıları, Güney Çin Denizi’ndeki gerilimi daha da artırmaktadır. Bu hal ABD’nin bölgedeki müttefikleriyle (özellikle Tayvanla) ilişkilerini güçlendirmesine neden oluyor.

ABD, Tayvan’ı destekleme taahhüdünde bulunarak, Çin’in bölgedeki etkisini sınırlamaya çalışmakta. Bu nedenle, Güney Çin Denizi’ndeki gerilim daha da artmaktadır. ABD’nin askeri varlığı ve müttefikleriyle olan ilişkileri ise, Çin tarafından elbette hoş karşılanmamakla birlikte her iki blokun da elinde Ticaret kartlarını oynamaktan başka şimdilik bir seçenek yok. Bunun hep böyle sürmesi mümkün değil.

Güney Çin Denizi’ndeki gerilim, Tayvan ile doğrudan bağlantılı olsa da, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkelerle olan ilişkiler, doğal kaynaklar ve askeri stratejilerle de çoktan şekillenmeye başladı. Çin, ABD ile boy ölçüşecek büyük bir deniz ve hava gücü hazırlıyor.

Amerika’nın dünya jandarmalığını sürdürebilmesi için enerji havzaları ve deniz taşıma yollarının güvenliğini kendi kontrol ve denetiminde tutmak istiyor. Bu strateji, doğuda Çin ve Japon denizinde, batıda Baltık ve Okyanusta, güneyde Basra Körfezi ve Kızıldeniz’de, kuzeyde Hazar ve Karadeniz ile Doğu Akdeniz’de sürekli fitne kazanını kaynatmaya sebep oluyor.

Bu durum, hem tüm bu bölgelerdeki istikrarı tehdit etmekte hem de uluslararası ilişkilerde gerilimler ve gerginlikler meydana getirmekte önemli bir rol oynuyor. Ukrayna Rusya savaşının sürmesi, İsrail’ in Ortadoğu’da Amerikan’ ın kabadayısı olarak ortaya sürülmesi bu yüzden.

Gerek İbrahim anlaşmaları, gerekse Gazze Barış anlaşması emperyalistlerin çıkarlarına hizmet etmedikçe hiçbir mana ifade etmez. Güçlü olmak haklı olmaktan çok önemli ve önce gelen zalim bir dünyada yaşadığımızı asla unutmamalıyız.

Yorum yap

Arif Altunbaş *

Tüm Yazıları →

Ayrıca Bakınız

Riyakâr eleştiriler ve eleştirmenler

Riyakâr eleştiriler ve eleştirmenler

Osmanlıda, ona en büyük zarar verenler dış güçler değil ırkçılık yaparak Osmanlıyı ele geçirmeye çalışan, …

DERGİDEKİ DİĞER YAZILAR



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir