Sadece Mezopotamya ovası değil
Askeri alanlar da bizi kesmiyor…
Ülkenin tüm arazileri bize bağlansa da (Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü gibi mesela) biz yine de gider inşaatımızı yolun dibine kondururuz.
Bizim bu yollara karşı olan hıncımız nereden tevarüs ediyor bilemiyorum.
Çarşı yapılıyor yolun dibinde
Hastane yapılıyor aynı şekilde
Havaalanı yapılıyor.. üstelik arazi Suriye’ye kadar önümüzde uzanmış bir tarla iken, biz yine de tutup yolun dibine inşa ediyoruz.
Sonra ne oluyor? Torbaya konmuş kediler gibi birbirimizin yüzünü tırmalıyoruz.
Hani
İstanbul Havalimanlarında yoğunluktan dolayı meydana gelen sıkışıklığı mazur görebiliriz.
Ama
Mardin gibi günde 5-6 uçağın indiği Havalimanında neden böyle olsun?
Yapılan hizmetleri inkâr etmek için değil.. bunca masraf ve emekten sonra yapılan basit hatalar o koca hizmetleri gölgelediği için soruyorum:
MARDİN HAVALİMANI
* Koca Mezopotamya ovası yetmedi de mi, Mardin Havalimanını getirip İpek Yolu’nun dibine koydunuz?
Havalimanı karayolunun dibine yapıldığı için yaşanılan sıkıntıları anlatacağım.
Ama
Ondan önce, yani Havaalanı yokken neler yaşadığımızı anlatmak istiyorum.
Ki, kimse küfran-ı nimet ettiğimizi sanmasın.
Mardin’e
Havaalanı yapılacağı zaman ne kadar sevindiğimi anlatamam. Her ne kadar yapıldığı zamanlarda bizim havayolunu kullanma gibi bir lüksümüz olmasa da hin-i hacette kullanmak ve memleketimize böyle hayırlı bir hizmet yapıldığı için çok mutlu olmuştum.
Üniversiteyi
Kazanıp İstanbul’a geldiğimiz 1976 yılından itibaren Mardin’e defalarca otobüs yolculuğu yaptım.
O yıllarda otobüs yolculuğunu yapanlar bilir. Seyahat süremiz minimum 24 saati bulurdu. Arıza kış şartları vs. durumlarda bu yolculuk haliyle 28 saate kadar uzardı. Şimdi yollar düzeldi de süre 20 saate kadar indi.
Biz arkadaşlarla 24 saate Mardin’e ulaştığımız için şükrederdik.
Çünkü
Sınıfımızda Hakkârili bir arkadaşımız, Van üzerinden aktarma yaparak Hakkâri’ye ulaştığını ve sürenin 36 ila 40 saat arasında olduğunu söylerdi.
SİGARA
Otobüslerde sigara içmenin serbest olduğu o tarihlerde nasıl bir işkence çektiğimizi anlatmaya gerek yok herhalde.
Memlekete vardıktan 2 gün sonra ancak kendimize gelebilirdik.
MESCİT
Yol boyunca mescit sıkıntısı da yaşardık…
Adana tarafları Nur dağında otobüs mola verdiğinde, mescit niyetine dışarı plastik bir örme hasır atılmıştı.
O hasır kışın buz tutar, yatsı namazını kılarken ellerimiz hasıra yapışırdı.
Birçok mola yerinin mescitleri böyle hasır olmasa da, birçoğu gözden uzak köşelerde derme çatma kulübelerden müteşekkildi.
Neticede
Bin müşkülatla memlekete varırdık.
Aslında
Bizim o yıllarda Mardin’e yaptığımız otobüs yolculuklarını anlatmaya kalksam, kısa bir eski Türkiye tarihi ortaya çıkar ama konumuz bu olmadığı için bu kadarla iktifa ediyorum.
Şimdi ise
Nerdeyse otobüs bileti fiyatına 1,5 bilemediniz 2 saatte memlekete varıyorsunuz.
Büyük nimet.
Ancak bu nimet basit hatalar yüzünden gölgeleniyor.
WC
Mardin Havalimanının başta WC ve lavabo bölüme yetersiz.
Uçaktan inen insanların yarısı WC ve lavaboya yönelse izdiham olur.
Nitekim her gittiğimde o izdihamı gördüm.
Niçin?
Çünkü 2 adet WC ve 2 adet lavabo yapılmış.
Ayrıca
WC için sıra beklemek isterseniz bekleyecek alan yok. Çünkü avuç içi kadar bir alan bırakılmış da ondan.
Mecburen yolcular dışarı taşıyor.
4-5 uçak arka arkaya inse buranın halini artık siz düşünün.
E burası Havalimanı olarak yapılmamış mıydı?
Evet yapılmıştı.
Peki, yakın zamanda buradan komşu ülkelere uçuş gerçekleştiğinde, bu kadar basit bir ihtiyacı çözülmeyen havalimanı diğer ihtiyaçları nasıl karşılayacak?
Başka bir şey:
Lavabo ile pisuarlar yan yana yapılmış.
Yani siz elinizi yüzünüzü yıkarken hemen yanınızdakinin idrar koku ve buharı size doğru yükseliyor.
Bunu yapan mimar çok mu düşünmüş bu harika çözümü?
Bu insana resmen hakaret ama kimse görmüyor.
Neyse
Diyelim sıranız geldi WC ye girdiniz.
Daracık. Bir yeriniz klozete çarpmadan giremezsiniz. Musluk çalışmaz seramikler de kırık.
HAYAL KIRIKLIĞI
İşte orada bütün hayallerimiz yıkılıyor.
Devlet
Yapacağını yapmış. Önce Havaalanı yapıyor. Sonra baktı ki burası gelecek vadediyor Havalimanı yapmaya karar vermiş.
Havalimanı hizmete girmiş.
Binası yeteri kadar büyük ve güzel…
Ama
İşte bir WC her şeyi berbat ediyor.
Bu kadar emek masraf gölgeleniyor.
X-RAY ve POLİS BARİKATI
Aynı sıkıntı Havalimanına girerken de yaşıyorsunuz.
İki şeritli yolun bir şeridini POLİS kapatmış.
Tek şeritte indir bindirme yaparken polis bariyerlerine çarpıyorsunuz. Bu arada arkadan gelen araç geçmede zorlanıyor. Çocuklar o daracık yerde sağa sola savruluyor.
Geldik
X Ray cihazından geçmeye…
X Ray cihazının kapı ile arası kısacık. Gelen yolcu haliyle dışarı taşıyor. Tek X Ray yetersiz kalıyor.
Bütün bu anlattığım curcuna tek bir uçak havalanırken yaşanan sıkıntılardır.
Ya 4-5 uçak arka arkaya inse… Ki Havalimanı buna göre planlanmış.
Şimdi sormakta haksız mıyım?
Ey Mimar arkadaş!
‘’Koca Mezopotamya ovası sana yetmedi de mi bu bahsettiğim alanları bu kadar dar yapıyorsun!’’
Yetkililere gelince:
Yolcuların havaalanlarına yürüyerek gitmediği malum değil mi?
Ne gereği vardı havalimanını getirip yolun dibine koymağa…
500 metre içeri çekemez miydiniz?
Yarın bu havaalanı ve bu karayolu hedeflenen işlevine kavuştuğunda… Mesela bir kavşak, bir kanopi, otoparkın genişletilmesi vs. gibi fonksiyonlar lazım olduğunda, o 500 metre sizin ne kadar işinize yarayacağını görürsünüz.
ASKERİ ALANLAR
Mardin’den bu örneği verdikten sonra Başakşehir’den bir örnek vereyim.
Malum
Başakşehir yeni yapılacak bağlantı yollarıyla önemli bir merkez haline geliyor.
Organize sanayi, İSTOÇ vb. ticaret alanlarının getirdiği yoğunluk bu bağlantı ve çevre yolları vasıtasıyla rahatlamış olacak.
Bu arada kayda değer viyadük kavşak vs. de yapılıyor.
Bunların hepsi takdire şayan şeyler.
Ama
Kavşak hiç gereği yokken getirip dereboyu caddesinin dibine yapıldı.
Yani
Eğer bu dereboyu caddesi iptal edilmeyecekse, ilerde bu kavşakların çalışmasıyla trafik yükünün artacağı belli değil mi?
Yol genişlemesi gerektiğinde, bir tarafta sanayi binaları bir tarafınızda kavşak olacak. Yani yapamayacaksınız.
Hâlbuki
Bu kavşak bomboş Askeri alanın 15-20 metre içine rahatlıkla ötelenebilirdi.
TOKİ
TOKİ malum Kayaşehir’de 1.000.00 luk bir şehir kurma iddiasıyla yola çıktı.
Nasıl bir Kayaşehir kurdukları meydanda fazla söze gerek yok.
Bu bir milyonluk şehrin en çok kullanılan 2 tane giriş ve çıkışı var.
Biri Başakşehir-Olimpiyat Stadı-Kayaşehir’den gelen yolların kesiştiği kavşak diğeri Fenertepe.
TOKİ bu iki girişi rahatlatacağı yerde tam aksine önemli projelerinden 2-3 tanesini getirip bu bahsettiğim Başakşehir-Olimpiyat Stadı-Kayaşehir yollarının kesiştiği kavşağın dibine kondurdu.
Yani koca Kayaşehir’in o boş arazilerine sığmadılar, siteyi getirip yolun dibine kondurdular.
Ve
Kimse çıkıp buna itiraz etmiyor.
Yahu bir milyonluk şehrin yollarının kesiştiği bu kavşakta yarın öbür gün katlı kavşak ihtiyacı olmayacak mı? Olacak.
Bu kavşağı yapmak için mesafe bıraktınız mı? Hayır!
Peki
Bu iş nasıl çözülecek?
Çözülmeyecek.
Şu anda İstanbul trafiğinde çektiğimiz çilenin bir benzerini ilerde burada da yaşayacağız.
Olacağı budur!
En fazla eğri büğrü çarpık keskin virajlı bir alt geçit yapılır o kadar.
Fenertepe’yi ise yazmıyorum.
Çile orada çoktan başladı bile.
Farklı
Kurum ve farklı şehirlerden verdiğim örneklerin hepsi aynı kapıya çıkıyor.
Denizi geçiyoruz derede boğuluyoruz.
Emin Batur